güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TRABZON HAVALİSİNDE YAŞAYANLAR ÖZ VE ÖZ TÜRKTÜR – 5

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

Palgrave, Trabzon’daki derebeyleri “her yönden bölge insanının çıkar-larını koruyan kişiler” olarak nitelerken, merkezi hükümetin 1860’lı yıllarda  bölgeye atadığı valileri ise “düzenli bir baskı unsuru” olarak görür. Bu dere- beyler, komşularıyla husumetleri olmadığı zaman, onların yerini almak üzere merkezden gönderilen valilerden daha iyi yöneticilik yapmaktaydılar. Çünkü sahip oldukları toprakları müreffeh bir halde tutmak onların çıkarınaydı. Anadolu’daki bazı derebeylerin mülkleri gerçekten çok büyüktü. Örneğin, 1813’te bölgede bulunan Kinneir, Orta Anadolu’nun yönetimini elinde tutan  bu hanedan ailelerinin en büyüklerinden olan Çapanoğlu Süleyman (1781-1814) ile tanışma fırsatı bulmuştu. Çapanoğlu Süleyman her gün 300 kişilik maiyetinin iaşesini karşılıyordu ve 40.000 kişiden büyük bir ordu oluştura- bilecek gücü vardı. Diğer önemli bir hanedan ailesi ise Canik’ten başlayarak Trabzon’un batısına kadar olan toprakların yönetimini elinde bulunduran Canikli Ali Paşa idi. Fakat Orta ve Doğu Karadeniz’de bulunan derebeylerin sahip oldukları mülkler vadilerle sınırlıydı. Bu dik ve sarp vadiler arasında iletişim ise oldukça güçtü. Bu nedenle buralarda baskın hiçbir aile yoktu.

 Trabzon Rum Devleti’nin Bizans’tan miras aldığı Chaldia teması gibi tüm bilinen idari birimler (banda) Osmanlı döneminde kaza ya ve nihayet derebeyliklere dönüştüler. Hatta bugün bile, bu coğrafya, idari sınırları daha erken olmasa da 9. yüzyılda Bizans tarafından temelleri atılan bir modeli ortaya koymaktadır. Her bir kaza  yükseklikleri 2.000 ila 2.400 olan Karadeniz Dağlarını ayıran yükseltilere ve yaylalara varmadan 50 km güneye doğru uzanan vadi başlarında bir kale, idari bir merkez ve çarşıdan oluşmaktaydı. Ancak 18. yüzyılda Trabzon Paşalığı’nın idaresi altında bulunan tüm vadi kazaları derebeylerin eline geçti. Merkezin doğusunda bulunan Lazistan’da Batumlu (Bathys), Gönyeli (Gonia), Rizeli (Rhizaion), Oflu (Ophis) ve Sürmeneli (Sousourmene) gibi derebeyler etkindi. Trabzon’un güneyinde ise Değirmendere’ye (Pyixites-Prytanis) yerleşmiş bir derebey Maçka yakınla-rındaki bir kaleden Tebriz’e kadar uzanan büyük kervan yolunun başlangıcını teşkil eden bölgeyi kontrol ediyordu. Trabzon’un batısında yer alan Akçaabat (Polathane, Platana), Görele Burnu (Koralla), Tirebolu (Triolis) ve Giresun’da (Kerasous) da derebey hanedanları vardı. Örneğin, Görele’yi tımar olarak ellerinde tutan Üçüncüoğulları, Torul’u ve Torul ile Görele kaleleri arasındaki 100 km boyunca uzanan Harşit Vadisi’ni de kontrol ediyorlardı. Torul’daki kale ve geçit, Zigana Geçidi için kilit bir mevkideydi. Bu nedenle, tıpkı 14. ve 15. yüzyılda Trabzon’daki Mesokaldiya Eyaleti’nin yönetimini elinde bulun-duran yarı -hanedan Rum- Laz Kabazit Ailesi’nin yaptığı gibi, Üçüncüoğulları da Tebriz’e kadar uzanan bu güzergâhın hâkimiyetini elinde tutmuş gözüküyor.

Trabzon ise doğu ve batı varoşu ile kalenin aşağı kesimi olmak üzere üç tımar bölgesine ayrıldı. Yukarı Hisar bir Osmanlı paşası ve yeniçeri bölüğünün tasarrufuna verildi. Toplara sahip olan kesim sadece Yukarı Hisar olsa da  pratikte bunun hemen hemen hiç bir etkisi yoktu. 18. yüzyılda özellikle doğu varoşunu elinde tutan aile çok despottu. Kentin varoşunda bir katedral olan Aziz Philip, 1665 yahut 1674 yılında camiye (Kudrettin Camii) çevrildi. Buna müteakip pek çok reaya (Hristiyan tebaa) kentin batı varoşuna gitmek zorunda kaldı. Bu Hıristiyanların Yahudilerle beraber kale içinde yaşamalarına müsaade edilmedi. Ancak Şatıroğlu gibi bazı derebey aileleri o kadar despot değildi. Bu aile, Hristiyan köylülerin (douloparoikoi olarak tarif edilen) hamisi olarak bilinir. Paşanın otoritesi tüm 18. yüzyıl boyunca giderek zayıfladı. 1827, 1830 ve 1833’te Trabzon’u yöneten paşalar bu derebeylerin tehditlerine maruz kaldıklarında kendilerini Yukarı Hisar’a kapatarak kurtara- bilmekteydiler.

 Bu sistemin en kötü tarafı derebeyler arasında bitmek tükenmek bilme-yen kavga ve çatışmalardı. 1340’lı yıllarda Trabzon İmparatoru ile onun eyalet savaş-beyleri arasında vuku bulan iç savaşlar, 18. yüzyılda yeniden ortaya çıkmış gibiydi. 1758-1759 tarihinde Orta ve Aşağı Hisar, Aziz Eugenios (Yeni Cuma) ve Kızlar Manastırı, derebeylerin paşaya ve yeniçerilere karşı müca-dele ettikleri önemli mevkilerdi. Aslında Mesokaldiyalı hanedan aileleri, Büyük Komnenos’u ve ordusunu kuşattıklarında hangi taktikleri uygulamış-larsa, bu derebeyler de aynı taktikleri kullanıyorlardı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.