güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Trabzon Havalisinde Yaşayanar Öz ve Öz Türktür – 6

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:47

Osmanlı Pontusçu faaliyetlere karşı son derece dikkatli davrandı. Rumların silahlanmalarına karşı İstanbul Hükûmeti’nce bazı tedbirler alınmaya başlandı. Silâh, cephane ve üniformanın memlekete sokulması yasaklandı, şüpheli kimselerin sınır dışı edilmesi ilgililere tebliğ edildi. Ayrıca başarılı ve şöhretli bir kumandan olan Mustafa Kemal Paşa, geniş yetkilerle, bölgeye gönderildi. Başka bazı sebeplerin de bulunmasına rağmen önce Kâzım Karabekir Paşa’nın, ardından da Mustafa Kemal Paşa’nın Doğu  Anadolu’ya gönderilmesi memleket açısından oldukça faydalı sonuçlar doğurdu. Her iki komutan Pontusçuların çalışmalarını dikkatle takip ettiler. Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıktıktan hemen sonra Pontus meselesinin gerçek boyutlarını açıklayan telgrafları peş peşe Sadarete bildirdi. Bu telgraflarda, Karadeniz bölgesindeki asayişsizliğin sorumlusunun Ermeni-Rum çeteleri olduğu, Türklerin kendilerini savunduklarını bildirdi. Meselâ 22 Mayıs 1919 tarihli telgrafta, “…şayet Rumlar, Müslümanları rahatsız eden siyasî emellerden vazgeçerlerse, bu takdirde İslâm çetelerinin ortadan kalkacağını” ifade etti
Mustafa Kemal Paşa, Heyet-i Temsiliye’nin başına geçtikten sonra da Rumların faaliyetlerini dikkatle izledi ve zaman zaman ilgilileri uyardı.
Doğudaki askerî başarının elde edildiği sırada, İtilâf Devletlerinin yetkilileri arasında Pontusçuluk lehine bir hava doğmuştu. 
Rumların sürgün edilmeleri 16 Haziran 1921 tarihinde meclis tarafından kararlaştırıldı. Bu tutumu İtilâf Devletleri protesto ettilerse de, buna önem verilmedi. Sakarya Savaşı’ndan sonra Pontus çetelerinin temizlenmesi için daha yoğun bir faaliyete girişildi. Kısa zamanda asiler, teslim oldu veya çarpışmalar sonucunda temizlendi. Çetelerin dışında kalan Rumlar ise, 30 Ocak 1923 tarihinde Yunanistan ile yapılan sözleşme gereğince, Yunanistan’a gönderildi.

ERMENİLERİN VE TRABZON
Mütareke dönemi, Ermenilerin de Türk yurdu üzerindeki emellerinin gerçekleşeceğine inanmalarına neden olmuştu. Bu amaçla Ermeni çeteleri Türk köy ve kasabalarına saldırılarda bulunmaktaydılar. Trabzon da bu tehdidi açıkça yaşamaktaydı. Trabzon’u da kurulacak olan “Büyük Ermenistan”ın sınırları içerisinde tahayyül eden Ermeniler, Batı kamuoyunun kendilerine sağladığı destekten de güç alarak bölgedeki Türk nüfusunu yok etmeye yöneldiler. 
Paris Konferansı’nın sürdüğü sıralarda Erivan Parlamentosu, Trabzon’un da içinde bulunduğu yedi Türk vilâyetinin Ermenistan ile birleştiğini ilân etti ve 28 Mayıs 1919 tarihinde Büyük Ermenistan Cumhuriyeti’nin kurulduğunu açıkladı 
Türk birlikleri 28 Eylül 1920 sabahı sınırı geçerek Ermenilerden bölgeyi temizlemeye başladı. Kısa zamanda öngörülen hedefleri ele geçiren Türk birliklerinin zaferi sayesinde 3 Aralık 1920’de imzalanan Gümrü Antlaşması ile Ermeniler Trabzon ve diğer Türk illeri üzerindeki bütün emellerinden vazgeçtiklerini resmen kabul ettiler.

KURTULUŞ MÜCADELESİNDE TRABZON
Bu büyük mücadelenin başlatılmasında ve sürdürülmesinde Trabzon halkı, gerek kurulan milis kuvvetleriyle, gerekse Trabzon Muhafaza-yı Hukuk-u Millîye Cemiyeti’nin çalışmaları ve başta İstikbâl olmak üzere çıkarılan yayın organlarıyla üzerine düşen görevi büyük bir vatanseverlikle yerine getirmiştir. Böylece meydana gelen bazı olumsuzluklara rağmen diğer vilâyetler gibi Trabzon da, “millî birlik ve bütünlük davasında” büyük zafer kazanmıştır.
Trabzon’un Türk dış ticaretinin yalnız Trabzon limanına inhisar etmesi, ülkenin tek düzenli kuvveti olan XV. Kolordu ile irtibat kurulacak en sağlıklı yolun Trabzon oluşu, Rusya’dan gelebilecek yardımların sadece buradan nakledilebilmesi, mücadeleye taraf olan kuvvetlerin Trabzon üzerinde hassasiyetle durmalarına neden olmuştu. Üstelik Bolşevik İhtilâli’nin prensipleri ya da İttihatçılar da ancak Trabzon üzerinden Anadolu’ya girebilirlerdi. İşte bütün bunlardan ötürü Trabzon vilâyeti, Kurtuluş Savaşı süresince Mustafa Kemal Paşa ve yakın silâh arkadaşlarının dikkatle izledikleri bir yer durumundaydı.
Ülkenin içine düştüğü bu durum, yurdun her tarafında "Müdafa-i Hukuk" cemiyetlerinin en güçlüsü Trabzon Müdafa-i Hukuk Cemiyeti idi. 
Başkanlığını Belediye Reisi Barutçuzade Ahmet Bey′in yaptığı Cemiyet, bu konularda adeta öncülük yaparak, vatanın topyekûn savunulması için yoğun çalışmaların içine girmişti.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.