güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

TARİHTE SURİYE HAKİMİYETİ İÇİN YAPILAN SAVAŞLAR

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:47

Mehmet ali paşa ile Osmanlı arasında ki Suriye savaşın da hâkimiyetin paylaşılması noktasın da Osmanlı zayıf kalınca Rusya’dan yardım istemiş Osmanlının Rusya ile paylaşması, diğer Avrupa devletlerinin de yani İngiltere’nin de işe karışmasına getirmiş Suriye hakimiyet savaşı bir orta doğu hakimiyet savaşına dönüşmüştür. Bu nedenledir ki nizit savaşından sonra Osmanlının yıkılmasını önlemek isteyen, Avrupalılar kendilerinin menfaati için Osmanlının safın da yer almışlar bu Suriye savaşı bugün ki Suriye savaşı gibi uluslararası bir boyuta bürünmüştür. Konuyu genişletmek istersek, bu savaşlar şart meselesinin ermeni meselesinin boğazlar meselesinin, hatta kürt meselesinin başlamasının ana etkeni olmuştur. Buna rağmen Avrupalıların müdahalesi sonucu Suriye Osmanlı da kalmış birinci dünya harbine kadar Osmanlıya ait bir toprak olarak kalmıştır. Ancak Avrupalıların hatta Rusya’nın Filistin ve Suriye üzerin de, Lübnan üzerin de yeni haklar elde etmesi kutsal yerler meselesi gibi bir sorun da ortaya çıkmıştır. Bu kutsal yerler sorunu Osmanlının bu bölgede ki Hıristiyanlar konusun da Avrupalılara yeni haklar tanıması kendi egemenliğini sınırlanması gibi bir durumu yaşamasını da getirdiğini görmekteyiz. Ne var ki şeklen de olsa Suriye hâkimiyeti 1. Dünya savaşına kadar, Osmanlının elin de kalmıştır. Lübnan, Filistin ve Suriye Osmanlı toprağı olarak kabul edilmiştir. Osmanlının bu toprakları kaybetmesi Suriye hâkimiyetini İngiliz ve Fransızlara kaptırması birinci dünya savaşı sırasın da Filistin cephesin de Lübnan cephesin de Suriye cephesin de yenilmesiyle gerçekleşmiş Mondros mütarekesi ile Ortadoğu topraklarının bu iki devletin himayesine bırakılması neticesini doğurmuştur. Bu durumu gerçekleştiren Filistin ve Suriye bölgesinin hâkimiyetini Osmanlıya kaybettiren, incelemek istediğimiz de birinci dünya harbin de Filistin ve Suriye cepheleri adı altın da ansiklopedik bilgilerinden veya internet bilgilerinden araştırıp değerlendirmemiz zorunluluğu getirir. Bu amaç ile internet bilgilerine baktığımız da şu bilgileri görürüz.

Kanal/Sina ve Filistin/Suriye Cephesi’nde dört yıl boyunca vuku bulan çeşitli muharebeler, Birinci Dünya Harbi’nin başlangıcı, cereyanı ve sonuçlarından bugüne kadar yansıyan sorunları dahi beraberinde getirecek kadar önemli olaylara sahne olmuştur. Bu bağlamda mezkûr cephede vuku bulan savaşlar, Birinci Dünya Harbi’nin Osmanlı Devleti açısından kaderini tayin edecek sonuçlara haiz olduğu gibi günümüz coğrafyasında ortaya çıkartılan sorunların da temelini teşkil etmiştir. 1915 yılında Osmanlı Devleti’nin çeşitli gayelerle icra etmeye karar verdiği 1. Kanal Harekâtı, tam bir planlama ile icra edilemediği için başarısız olmuştur. 1916 yılında gerçekleştirilen 2. Kanal Harekâtı’nda Katya Muharebesi’nde zafer kazanılsa dahi, Romani Muharebesi’nde alınan yenilgi ile Osmanlı birlikleri üç yıl devam edecek savunma savaşlarına hazırlanmak zorunda kalmıştır. Cephe’nin Kanal üzerinden açılmasıyla başlayan savaşlar, 1916 yılının ikinci yarısı itibarıyla Sina bölgesi üzerinde yoğunlaşmış; 1917 yılında Filistin bölgesine, 1918 yılı son çeyreğinde ise Suriye’ye ulaşmıştır. Osmanlı Ordusu, İngilizlerin Gazze ve çevresindeki kritik yerleri alma girişimlerini 1. ve 2. Gazze Muharebeleri’nde kazandığı büyük zaferlerle engellemiştir. Bununla birlikte büyük bir hazırlığa girişen İngilizler, Kasım 1917’de başlattığı 3. Gazze Muharebeleri olarak anılan harekâtta, Birüssebi ve Gazze ile çevresini ele geçirmiştir. Bu süreçte Haçlı/Siyonist aklın bir ürünü olarak ilan edilen Balfour Deklarasyonu şüphesiz bu cephede yaşanan gelişmelerden ayrı düşünülemeyecek kadar arka planı olan bir gelişme idi. Bu ilanla birlikte İngiliz Ordusu’nun aynı anda Kudüs üzerine hücuma geçmesi de bir rastlantı değildi. Nitekim 9 Aralık 1917’de Kudüs’ün düşmesi, Osmanlı Devleti ve İslam Dünyası için önemli bir kayıpken Haçlı/Siyonistler için kurdukları planların gerçekleşmesi yönünde büyük bir adım olmuştur. Osmanlı Ordusu, Kudüs’ün kaybından sonra Nablus’un güneyinde tahkimat oluşturmuş ve 1918 Eylül ayına kadar İngilizlerin gerçekleştirdiği dört önemli harekâtı başarısız kılmayı bilmiştir. Bununla birlikte Filistin/Suriye’nin geleceğini tam anlamıyla tayin edecek olan gelişme, 19-21 Eylül 1918 tarihinde vuku bulan Nablus/Meggido Harbinde olmuştur. Bu savaşta 4. 7. ve 8. Osmanlı Orduları, ağır bir yenilgi alarak geri çekilmiştir. Neticesi çok ağır olan bu savaş sonrası Filistin’in tamamı ile Ürdün, Lübnan ve Suriye Vilayeti Osmanlı Ordusu’nun denetiminden çıkmıştır. Osmanlı Ordusu Mondros Mütarekesinden kısa bir süre önce Halep’in güneyinde savunma tertibatı alabilmişse de, mütarekeye 4 gün kala Halep’te kaybedilmiş ve İngiliz birlikleri ancak Halep’in kuzeyinde durdurulabilmiştir. 1915-1918 yılları arasında Kanal/Sina ve Filistin/Suriye Cephesi’nde vuku bulan irili ufaklı birçok harp, sonuç itibariyle Osmanlı Devleti açısından fevkalade olumsuz sonuçlanmıştır. Bu savaşlarda birçok Anadolu evladı, binlerce kilometre uzaktaki köylerinden, şehirlerinden Filistin’e, Ürdün’e, Sina’ya gelerek vatan uğrunda savaşmış ve kahramanca çarpışarak feda-yı can eylemiştir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.