güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

OSMAN GAZİ’DEN MEHMET VAHDETTİN’E KADAR GEÇEN DÖNEME AİT OSMANLI BAŞBAKANLARI, OSMANLI SADRAZAMLARI VE ÖZ GEÇMİŞLERİ -3

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

Derviş Mehmed paşa

Yağlıkçızade Derviş Mehmed Paşa (d. 1735(?) İstanbul - ö. 1777 Sakız Adası) I. Abdülhamid saltanatı döneminde 6 Temmuz 1775 - 5 Ocak 1777 tarihleri arasında bir yıl altı ay sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır.

Hayatı

Türk asıllıdır. Babası "Yağlıkçı Kadri Ağa"'dır ve bu nedenle "Yağlıkçızade" lakabı ile bilinmektedir. İstanbul'da doğmuştur.

Devlet memuriyetine defterdar Behçet Efendi'nin mŭhŭrdar yardımcısı olarak başlamıştır. Sonra sırasıyla Naili Abdullah Paşa, Silahdar Bıyıklı Ali Paşa ve Yirmisekizzade Mehmed Said Paşa yanında "dividdar" olarak görev yapmıştır. Sonra "defterdar kesedarı" ve 1768'de "maliye tezkerecisi" görevlerine yükselip devlet ricali arasına girmiştir. Şubat 1772'de, 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında ordunun Şumnu'da bulunduğunda maliye tezkereciliğinden defterdarlığa getirilip bu devlet dairesinin en önemli rütbelerinin birine erişmiştir. 1773-1774'de ordu Istanbul'a geri dönünce bu görevden azledilmiştir. Ama Kasım 1774'de tekrar başdefterdarlığa getirilmiş ve 5 Nisan 1775'te Sadrazam Kethudası görevine yükselmiştir.

Bu görevde iken, 7 Temmuz 1775'te Sultan I. Abdülhamit verilen bir resmi ziyafette şeyhülislamla tartıştığı için Sadrazam İzzet Mehmed Paşa'yı görevinden azletmiş ve yerine Yağlıkçızade Derviş Mehmed Paşa'yı sadrazam atamıştır. Sadrazamlık dönemi 1774'te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması'ndan sonra barış içinde geçen 13 yıla rastlamıştı ve devletin dış politikası ancak sadrazamlığının sonuna doğru Rusya'nın Kırım Hanlığına Şahin Giray'ın adaylığını desteklemesinden dolayı önem kazanmaya başladı. Fakat 5 Ocak 1777'de, devlet işlerini ihmal edip özelikle Küçük Kaynarca'dan sonra çözümlenmesi gerekli meselelerle ilgilenmediği nedeniyle Sultan I. Abdülhamit tarafından sadrazamlıktan azledildi.

Günümüzde tarihçiler I. Abdülhamit'in seçtiği ve çok geçmeden azlettiği sadrazamlar hakkında gayet tenkitçilerdir.

Azlinden sonra Yağlıkçızade Derviş Mehmet Paşa Gelibolu'ya sürgüne gönderildi. Ama sürgünde fazla kalmayıp affedildi ve 10 Şubat 1777'de Hanya Valisi olarak Girit'e tayin edildi. Bu göreve gitmekte iken hastalandı. Sakız Adası'na varıp burada mola verdiği sırada vefat etti.

Eserleri

Mısır'da Seyyidü's-aâdat türbesini ve camiini yeniden inşa ettirmiştir. Bursa Mevlevihanesini ve Üskuűdar Nasuhîzade Tekkesi'ni tamir ettirmiştir. Eyüp'de bir çeşme yaptırmıştır.

 

 

 

 

Darendeli Mehmet Paşa

Darende'nin Cebecizâdeler demlen mâruf bir ailesindendir. Darendeli Sarı Abdurrahman Paşa'nın akrabasından olduğundan kendisine kapıcıbaşılık verilmiş ve 1160 H. - 1747 M. de elçilik ile Nâdirşah'a gönderilmiş olan Kesriyeli Ahmed Paşa'ya kethüdalık etmiş ve daha sonra hükümetin bazı mühim işlerinde bulunarak muvaffak olmuş ve 2 Zilkade 1181 - 21 Mart 1768 de birinci imrahor tayin edilmiştir.Dârendeli Mehmet Efendi bir ara Boğaz muhafazasında kendisine verilen vazifeyi muvaffakiyetle başarmasından dolayı I. Abdülhamit'in makbul silâhdarı Seyyid Mehmet efendi (Karavezir Seyyid Mehmet Paşa) tarafından bu hizmeti pâdişâha arzedilmesi üzerine 9 Zilkade 1190 - 20 Aralık 1176'da sadaret kethüdası olmuştur.Bu tarihlerde I. Abdülhamit tayin edeceği sadrâzamları silâhdarı Seyyid Mehmet efendi'nin tesir ve tavsiyesiyle yapmakta olduğundan, silâhdar kendisiyle teşrik-i mesai edecek olan Dârendeli Mehmet Efendi'yi sadarete tayin için kethüdalığa getirtmiş ve tayininden on gün sonra da, yani 25 Zilkade 1190 - 5 Ocak 1777 de Derviş Mehmet Paşa'nın yerine sadrâzam yaptırtmıştır.I. Abdülhamit sadarete tayin ettiği zatlara tam istiklâl vermekte ise de, perde arkasından Silâhtar Seyyid Mehmet Efendi'nin tesiri eksik olmamakta idi. Bundan dolayı cidden vazifeşinas ve liyakatli olan Dârendeli Mehmet Paşa'nın sadarette muvaffak olamayacağı tecrübeli devlet adamları tarafından söylenmiş ve dedikleri gibi çıkmıştır.Dârendeli Mehmet Paşa bir sene sekiz ay sadarette kalmış, işine müdahale eden Seyyid Mehmet Efendi ile nihayet araları açılmış ve birkaç gün evvel vefat eden hazinedarının sözlerine kanarak onun tesiriyle kendisinden teveccüh-i şahaneyi giderecek bazı hallerinden dolayı 8 Şaban 1192 -1 Eylül 1778'de sadaretten azlolunarak Bozcada'ya gönderilip yerine yeniçeri ağası Kalafat Mehmet ağa sadrâzam olmuştur.Mehmet Paşa 20 Şevval 1192 - 11 Kasım 1778 de vezirliği bırakılarak İnebahu muhafızlığına ve oradan 1193 Cemaziyelâhır başında (1779 Haziran) İçel sancağına naklolundu ise de, arkasından Cidde valiliğine tayin olunmuştu; fakat affını ve memleketinde oturmak üzere emekliliğini arzu ettiğinden, isteği kabul edilip aynı sene Zilkadesi başlarındaki (1779 Eylül) bir fermanla emekli edilerek memleketine gitmiştir.Dârendeli Mehmet Paşa'nın 16 Rebiulevvel 1198-8 Şubat 1784 te vezirliği devam ettirilerek Erzurum valiliğine tayin edildi ise de vazifesine başlamadan evvel yine o sene Cemaziyelâhır (Nisan)'de yetmiş yaşında vafet etmiştir.Tarihler cidden muktedir ve sadaret makamının ehli değerli bir vezir olduğunu, fakat padişahın mutemedi Silâhdar Seyyid Mehmed Efendi'nin mizacına göre hareket edemediğinden selefleri gibi gününü tekmil eylediğini beyan etmektedirler. Memleketi olan Darende'de cami, medrese, kütüphane, köprü, han, hamam ve çeşme ve yollarına kaldırım yaptırmıştır.

 

Kalafat Mehmet Paşa

Sofya taraflarından bir Bulgar köylüsüdür. Rusçuk ayanından Çelebi Mehmet Ağa'nın çiftlik çorbacısı yani amele başı olup İslâmiyet'i kabul ettikten sonra İstanbul'a, gelip yeniçeri ocağına girerek ocak çorbacılarından (bölük veya orta kumandanı) Kilerci Mustafa Ağa'ya intisab etmiştir.Mustafa Ağa 1161 Safer -1748 Şubat'ta birinci defa yeniçeri ağası olunca Mehmet Ağa'yı çorbacı yapmıştır. Mustafa Ağa bir sene sonra azledilip kul kethüdası Hasan Ağa onun yerine ağalığa gelmesiyle Mehmet Ağa îdam edileceğinden korkarak kaçmış ve efendisinin 1163 H. - 1750 M.'de ikinci defa yeniçeri ağası tayini üzerine çorbacılığı yeniden elde etmiştir. Mehmet Ağa bundan sonra ocak kanunu üzere sırasıyla yükselerek çavuş, başçavuş ve 1182 H. - 1768 M. Osmanlı-Rus seferinde Edirne ağası olup oradan İstanbul'a, davet edilerek sekban başılığa tayin edilmiştir.Daha sonra kul kethüdalığı ile orduda bulunan Mehmet Ağa, ocak erkânının yeniçeri ağası Kapıkıran Mehmet Ağa'dan memnun olmamalarından dolayı onun azliyle 20 Rebiulâhır 1184 -13 Ağustos 1770'te yeniçeri ağalığına getirilmiş ise de, işinde ağır hareketi ve o makama ehil olmadığı söylenerek üç buçuk ay sonra, yani 8 Şaban - 27 Kasım'da azil ile Tekirdağı'nda ikamete memur edildi ve sonra da İstanbul'da, hanesinde oturmasına müsaade olundu. Ocakların muharebeden sonra İstanbul'a gelmeleri üzerine Mehmet Ağa, ikinci defa sekbanbaşı ve 1191 Muharrem 1777 Şubatta da ikinci defa yeniçeri ağalığına tayin edilip 8 Şaban 1192-1 Eylül 1778 de Dârendeli Mehmet Paşa'nın yerine sadrâzam oldu.Mehmet Paşa'nın sekban başılıkta ve ağalıkta hizmeti görüldüğünden dolayı bir iş başarır diye sadarete getirilmişti; fakat bu da selefleri gibi silâhtarın müdahalesiyle bir iş başarmaya muvaffak olamadı ve bir sene bir gün sadrâzam olduktan sonra 9 Şaban 1193-22 Ağustos 1779'da azledilerek müsaderesiz olarak Bozcaada'ya gönderildi; az sonra Hanya muhafızlığına tayin olundu; fakat emekliliğini istemesi üzerine 1193 Zilkadesi başlarında (1779 Kasım) emeklilikle Gelibolu'da oturmasına müsaade edildi.1197 Muharrem -1782 Aralık'ta Halil Hâmid Paşa'nın sadrâzam olmasını müteakip Kalafat Mehmet Paşa'nın vezirliği devam ettirilerek Belgrat muhafızlığına tayin edildi ve burada iken âmâ olarak emekli olup on sene daha yaşadı ve 1207 H. - 1792 M. de Gelibolu'da ansızın vefat etti.Hâdikatü'l-Vüzera zeyli'nde Müslüman olarak ölmesinden başka bir hayırlı işi olmadığı, sakin, uysal ve insan suretinde bir müşekkel hayvan, sükuti ve postunu doldurmuş nümayişli bir vezir olarak tavsif edilmektedir. Kalafat Mehmet Paşa, okur yazar olmadığından, devlet esrarına dair hatt-ı hümâyunlar ellerde gezdiğinden ve bundan başka sadrâzam olduğundan beri sık sık vukua gelen yangınlardan İstanbul'un dörtte biri yandığından dolayı halk arasındaki dedikodu azlini çabuklaştırmıştır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.