güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

OSMAN GAZİ’DEN MEHMET VAHDETTİN’E KADAR GEÇEN DÖNEME AİT OSMANLI BAŞBAKANLARI, OSMANLI SADRAZAMLARI VE ÖZ GEÇMİŞLERİ -3

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

Gürcü İsmail Paşa

18. Yüzyıl Osmanlı dönemi Diyarbekir valilerinden (D. ? - Ö. ?, İnebahtı). Adından da anlaşılacağı gibi Gürcü asıllıdır. Yeniçeri subayı Türk  Şaban Ağa’nın kölesi olup onun ölümünden sonra Arnavut Mustafa Ağa’nın hazinedarlığında bulundu. Bu iki kişinin sayesinde Yeni Çeri Ocağı’nda parlayarak kul kethüdası ve Eylül 1731’de Yeniçeri Ağası oldu. Ağustos 1732’de kendisine vezirlik rütbesi verilerek Rumeli Beylerbeyi yapıldı, sonra İnebahtı Muhafızı oldu, İran Seraskeri maiyetine memur edildi. 1734’te Diyarbekir Valisi ve Ağustos 1734’te Bağdat Valisi oldu. 1735-36 yıllar arasında 5 ay kadar Sadrazamlık (başbakan) yaptı. 25 Aralık 1735’te bu görevden alınarak Sakız Adası’nda ikamete mecbur edildi. 1738/39’da İnebahtı Muhafızı oldu ve orada öldü. Gürcü İsmail Paşa acımasız, kan dökücü, rüşvetçi, ancak yönetime hâkim bir devlet adamıydı. Okuma-yazma bilmezdi. Öldüğünde 70 yaşı civarındaydı. İstanbul / Tepebaşı’nda bir çeşme yaptırmıştı.

 

Karavezir Silahtar Seyyid Mehmet Paşa

Kırşehir vilâyetinin Arabsun kazasından olup 1148 H.- (Karayezir) 1735 M.'de doğmuş ve 1160 H. - 1747 M.'de on iki yaşında İstanbul'a gelerek aşçıbaşı diye şöhreti olan Surre emini Süleyman Ağa dayısı olduğundan kendisini sarayda helvahaneye kaydettirmiştir.

Bu gencin yetişmesini arzu eden Süleyman ağa, yeğeninin terbiye ve tahsilini samimî dostlarından olup yeniçeri ocağının elli altıncı cemaati zabitlerinden Hacı Odabaşı'ya havale ettiğinden, Seyyid Mehmet beş sene kadar Hacı Odabaşı'nın nezareti altında okuyup yazmış ve bir müddet dayısının hizmetinde bulunmuş ve dayısının vefatı üzerine teberdaran-ı hassa denilen zülüflü baltacılar ocağına kaydedilmiştir (1173 H. -1759 M.).

Seyyid Mehmet, filhakika merakla okumuş, kitabete ehemmiyet vermiş, ocağında da bunu bırakmıyarak tahsilini ilerletmiş ve bu sayede 1175 Cemaziyelâhır başında (1761 Aralık) enderunda hazine odasına alınıp kitabetteki vukufuna mebni aynı sene 13 Şaban (9 Mart 1762) hazine odası ikinci yazıcılığı verilmiştir.

Bu sırada Seyyid Mehmet Efendi'nin biraderi Helvacı Mustafa Ağa veliahd Abdülhamid'in kahveci başılığında bulunduğundan, veliahdın bütün işleri bunun vasıtasiyle yapılmak suretiyle daha o tarihlerde I. Abdülhamit'e intisab etmiştir.I. Abdülhamit hükümdar olunca, Seyyid Mehmet Efendi 8 Zilhicce 1187 - 20 Şubat 1774 te hasodaya nakledilerek mabeyinci ve yirmi bir gün sonra hazine kethüdası ve 3 Muharrem 1189 - 4 Mart 1775 de de pâdişâhın silâhdarı oldu.Çok zeki, anlayışlı ve cidden değerli bir zat olan Seyyid Mehmet Efendi, pâdişâhın büyük teveccühünden istifade ile iyice hulul ederek sarayda kendisine rakib olabilecekleri birer suretle uzaklaştırdığı gibi, sadrâzam azil ve tâyinlerinde de müessir oldu; istediğini sadaret mevkiine getirtecek ve beğenmediğini azlettirecek kadar nüfuz peyda etti.Kaynarca muahedesinden sonra I. Abdülhamid ıslâhat, yapmak isteyerek sadarete tayin ettiği vezirlere geniş selâhiyet veriyorduysa da bu selâhiyetler hatt-ı hümâyunlarda kalıyor ve sadrâzamlar mevkilerinde tutunabilmek için silâhtar Seyyid Mehmet Efendi ile iyi geçinmeye mecbur olduklarından, kendilerine verilen selâhiyeti kullanamıyorlardı; bununla beraber, muahededen sonra sadrâzam olanlar arasında da ıslâhat işlerini başarmaya muvaffak olacak kabiliyette cesur, değerli vezirler pek yoktu. Sık sık sadrâzam değişmesinin bunun müdahalesiyle vukua geldiği malûm ve gelenlerin de iş görmeden ayrılmasından bunun mesul olduğu her tarafta söylenmekte olduğundan ve İstanbul'da yangınların sık sık vukuu silâhtar aleyhindeki dedikoduyu arttırdığından, artık perde arkasından çıkarak bizzat işleri ele almasına lüzum görülmüştü. Bunun için 9 Şaban 1193-22 Ağustos 1779 da pâdişâh Beşiktaş sarayında bulunduğu sırada Kalafat Mehmet Paşa'dan alınan mühr-i hümâyun kendisine verilmek suretiyle sadrâzam olmuştur.Bir buçuk sene süren (on sekiz ay on bir gün) sadareti zamanında çalışarak bazı icraat ve faaliyeti görülmüş ise de, kendisinden daha ziyade başarılar beklendiği sırada teverrüm ederek, 25 Safer 1195 - 20 Şubat 1781 de kırk beş yaşında vefat etmiştir. Kabri Bahçekabıpısı'nda Hamidiye türbesi kabristanındadır. I. Abdülhamit kendisini çok sevmiş ve itimad göstermiş, hizmetinden memnun kalmış ve hastalığı esnasında bizzat ziyaretine gelmiştir.Hâdikatül Vüzera zeyli, fatin, zeki, teferrüde mail, kısa boylu, esmer, çirkin bir zat olduğunu ve evvelce latifeyi ve şakayı sever ve Nasreddin Hoca fıkralarıyla musahabeler yaparken hasodaya naklinden sonra huyunu değiştirerek hiddetli ve düşünmeden iş yaptığını yazmaktadır.Doğum yeri olan Arabsun'da cami, imaret, mektep, kütüphane ve hamam yaptırmış, şehre su getirtmiş, sekiz çeşme ile bütün tesislerine vakıf tahsis etmiştir. Bundan başka, Arabsun'a etraftaki Sarılar Türkmen aşiretini iskân ettirerek Damat İbrahim Paşa'nın Muşkara'yı Nevşehir yaptığı gibi, bu da köy olan Arabsun'u bir kasaba haline koyarak Gülşehri ismini verdirmiş ve bu yeni ismi vakfiyesine kaydettirmiş ise de, eski ismi yenisine galebe çalarak Arabsun kalmıştır.İstanbu'da Hızırilyas'tan evvel kuzu kesmek yasağı bunun sadareti zamanında konmuştur. Esmer olmasından dolayı silâhtarlığında Kara silâhtar ve sadaretinde de Karavezir denilmiştir. İstanbul'da vefat eden vezir-i âzamların cenaze namazları Fatih camii'nde kılınmak teamülden iken aynı günde pâdişâhın oğlu Şehzade Mehmet'in de defni münasebetiyle vakit olmamasına ve mesafenin uzaklığı nedeniyle şeyhulislâmın reyi üzerine bunun cenaze namazı Valide Camii'nde (Yeni cami) kılınarak Hamidiye türbesi kabristanına defnedilmiştir.

 

 

 

 

Muhsinzâde Abdullah Paşa

Tüccarlardan Halebli Muhsin Çelebi'nin oğludur. Büyük biraderi Mehmed Efendi, Darphane eminliği ve başdefterdarlıkta bulunmuş olduğundan, onun tavsiyesiyle Abdullah Efendi de darphane hizmetine alındı; daha sonra darphane emini oldu ve Edirne vakasında ihtilâlciler tarafından birinci defterdarlığa (şıkk-ı evvel defterdarlığına) getirildi (9 Rebiulâhır 1115-23 Ağustos 1703). Daha sonraları devlet dairelerinde müdürlüklerde bulunan Abdullah Efendi, kayın pederi Çorlulu Ali Paşa sadrâzam olunca ona kethüda oldu ve Çorlulu'nun 1122 H. - 1710 M. de azli üzerine bu da azlolunarak baş baki kulluğuna tâyin edilmek suretiyle soğukluk gösterildi.Şehit Ali Paşa sadaretinde, Mısır'da serkeşane hareket eden Kaytas Bey'in katli için memuriyetle o tarafa gönderilerek muvaffak oldu ve 1127 Şevval-1715 Ekimde yeni teshir edilen Mora defterdarlığına tâyin edildi; Mora seraskeri Kara Mustafa Paşa'nın 1128 H. - 1716 M. de Korfu adasının muhasarasına memur edilmesi üzerine Muhsinzâde, Rumeli beylerbeyliği ile Mora seraskerliğine getirildi ve oradan da İnebahtı muhafızlığına naklolundu; fakat bu hizmette bulunmasını arzu etmediğinden, müracaatı üzerine Paşalığı kaldırılarak İstanbul'a davet olundu ve gelince 1129 Rebiulevvel-1717 Şubat'ta kapıcılar kethüdası tâyin edildi. Avusturya seferine hareket eden sadrâzam ve serdar-ı ekrem Halil Paşa'nın yanında işbilir değerli bir kethüdanın bulunmasına lüzum hasıl olduğundan, Muhsinzâde 1129 Cemaziyelevvel -1717 Nisan'da ikinci defa sadrâzam kethüdası oldu ve Halil Paşa'nın azli üzerine sadrâzam olan Nişancı Mehmet Paşa'nın yerine nişancılığa getirildi.Muharebe esnasındaki faaliyet ve cesareti o sırada sadaret kaymakamı bulunan Damat İbrahim Paşa tarafından pâdişâha arzedilmesi üzerine adam kıtlığı olduğu böyle bir zamanda ikinci safta kalması münasip görülmediğinden vezirlikle Vidin kalesi muhafazasına gönderildi (1129 Şevval -1717 Eylül).

Muhsinzâde Abdullah Paşa 1130 Muharrem-1717 Aralıkta Edirne'ye davet edilerek geldiği gibi, 1718 başında yeniçeri ağalığına tâyin edildi ve yirmi bir gün sonra da bütün Rumeli kuvvetleriyle Niş kalesinin ehemmiyetli surette tamiri ve muhafazası şartiyle Rumeli valiliği verildi. Bu sırada Niş'teki yeniçerilerden birisi, yerli kulu ağasının zevcesine el uzatmasından dolayı yeniçeriler ile yerli kulu muhafızlarının arası açılmıştı. Muhsinzâde Abdullah Paşa bu hususta yerli kulu tarafını tuttuğundan yeniçeriler valinin sarayına hücum edip aynı zamanda top çekmeleriyle çaresiz kalan Abdullah Paşa maiyyetini alarak geceleyin Niş'in Belgrat kapısından çıkarak Aleksinaç kasabasına varıp meseleyi İstanbul'a bildirmiştir. Bunun üzerine Bosna valisi Topal Osman Paşa Rumeli valiliği ile Niş'e ve Abdullah Paşa da Bosna'ya, tâyin edilmişlerdir (1133 Receb-1721 Mayıs). Abdullah Paşa 6 Muharrem 1140 ve 24 Ağustos 1727 senesine kadar Bosna valiliğinde kaldı; Rumeli valisi ve Niş muhafızı Topal Osman Paşa'dan şikâyet edilmesi üzerine onunla tekrar becayişleri yapılarak Rumeli valiliği ile Niş'e getirildi.Muhsinzâde Abdullah Paşa, aynı senede Bucak (Besarabya) Nogaylarının serkeşâne vaziyetleri dolayısiyle Rumeli kuvvetleriyle Kırım hanı Mengli Giray maiyyetine memur olmuş ve işin hallinden sonra tekrar Niş'e dönmüştür. Abdullah Paşa, Patrona isyanını müteakip İstanbul'a davet edilerek 14 Cemaziyelevvel 1143-25 Kasım 1730 da ikinci defa yeniçeri ağası olmuştur. Tayininden dört ay sonra aynı sene 23 Ramazanda (1 Nisan 1731) vukua gelen fakat çabuk bastırılan ayaklanma üzerine Ağakapısı'nı basan yeniçerilerin elinden koluna isabet eden bir kurşun yarasıyla canını zor kurtarıp arka kapıdan kaçmaya muvaffak olmuştur. Bunun üzerine ağalığından azledilen Abdullah Paşa'nın yerine zabt ve rabtı temin için yeniçerilikten gelme ağa tâyini icab ettiğinden, ocaktan yetişmiş olup İran taraflarında yeniçeri ağası vekili ve daha sonra Adana valisi olan Şahin Mehmet Paşa yeniçeri ağası olmuş ve Muhsinzâde de onun yerine Adana valiliğine tâyin edilip Anadolu'nun teftişi ve şakilerin temizlenmesi kendisine havale olunmuştur.

Abdullah Paşa, Adana'dan Haleb ve oradan da Sayda eyâletine naklolunarak burada bulunurken 1145 Safer ayının başında (22 Temmuz 1732) eski vezir-i âzamlardan Kabakulak İbrahim Paşa'nın yerine üçüncü defa Bosna valiliğine gönderilmiş ve 1148 Zilkade-1736 Nisan'da buraya Girit valisi eski sadrâzam Hekimoğlu Ali Paşa'nın tâyini üzerine üçüncü defa Rumeli valisi olmuştur.Bu sırada Bender'de serasker bulunan Şahin Mehmet Paşa vefat ettiğinden, Rumeli eyâleti üzerinde kalmak üzere Abdullah Paşa Bender seraskeri tâyin edilip ağırlığı arkadan gelmek üzere acele o tarafa gönderilmiştir (1149 Ramazan -1737 Ocak ortaları). Bu tarihte Osmanlı devleti aleyhine ittifak etmiş olan Rusya - Avusturya'dan önce Rusya taarruza geçerek muharebe başlamıştı.Ruslarla barış yapılacağı ümidini vererek cephelerin hazırlıksız bırakılmasına sebep olarak Avusturya elçisinin iğfaline kapılan sadrâzam ve serdar-ı ekrem Silâhtar Seyyid Mehmed Paşa'nın azli üzerine mühr-i hümâyun Bender seraskeri Muhsinzâde Abdullah Paşa'ya verilmiştir (8 Rebiulâhır 1150-5 Ağustos 1737).

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.