Merre Hüseyn Paşa
Mere Hüseyin Paşa Genç Osman‘ın Yeniçeriler tarafından tahttan indirilerek idam edildiği ve amcası I. Mustafa‘nın ikinci kez tahta geçirildiği anarşi sırasında 13 Haziran 1622 – 8 Temmuz 1622 ve 5 Şubat 1623 – 30 Ağustos 1623 tarihleri arasında iki kez toplam yedi ay on sekiz gün sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır.
Hayatı
Arnavut asıllıdır.Osmanlı Devleti tarihinde Türkçe bilmeyen tek sadrazam olduğu rivayet edilir. Lakabının da, kellesini istediği kişiler için söylediği ve Arnavutça “alınız” anlamına gelen “mere” sözcüğünden kaynaklandığı söylenir.
Önce Macaristan serdarı olan Satırcı Mehmet Paşa’nın yanına ahçıbaşı olarak girmiştir. Satırcı Mehmet Paşa’nın desteği ile kapıkulu süvarisi olarak yazılmıştır. Ama yetenekli görülüp önce “divan-ı hümayun çavuşu”, sonra “koyun emini”, “çavuşbaşı”, “kapıcıbaşı”, “imrahorluk” görevlerine getirilmiştir. 1620’de Mısır Valisi olarak Mısır’a gönderilmiştir. Sonra 1622’de İstanbul’a dönmüştür. II. Osman olayları sırasında II. Osman’ın Sadrazam Kara Davut Paşa tarafından katledilmesinden sonra asi kapıkulu askerlerine büyük paralar vermek vaadiyle 13 Haziran 1622‘de ilk kez sadrazam olarak göreve geçirilmiştir. Kaçmak isteyen Kara Davut Paşa yakalanıp konağında göz altına alınmıştır.
I. Mustafa’nın döneminde devlet asi kapıkulu askerlerinin devamlı tesiri altında iken bir grup askeri koruyup diğerini kırdırma politikası uygulamaya başlamıştır.21 Haziran’da kapıkulu askerleri arasında büyük kargaşalık çıktı. “Koyun akçesi” adı verilen toplu bir parayı yeniçeriler Sultan Ahmet Camii içinde üleştirmekte iken camiiye eli bıçaklı bir sipahi girip birkaç yeniçeri subayını yaralamış ve oradaki yeniçerileri paniğe düşürmüştür. Fakat sonunda toparlanan yeniçeriler bu hücumcu sipahiyi yakalayıp başını kesmişlerdir.Sadrazam’ın yeniçeri ocağı ağalarından olan Bektaş Ağa’yı öldürme komplosu hazırlamakta iken bu haber alınmış ve ağa lehindeki ocaklının ayaklanması dolayısıyla 8 Temmuz1622‘de sadrazamlıktn azlolunmuştur.
Bu sefer özellikle sipahileri tahrik ederek, 5 Şubat1623‘te tekrar sadrazam olarak göreve geçmiştir. Bu ikinci sedareti elde etmek için ocaklılara 100.000 altın rüşvet vermiş ve yeniçerilere yaranmak için kendisini yeniçeri yazdırmıştır. Bu ikinci sedareti sırasında Mere Hüseyin Paşa kentte bir terör havası oluşturmuş ve ortalığı sindirme politikası uygulamıştır. Bazı ayaklanmacılar Defterdar Hasan Paşa’nın sadrazam olmasını istemeye başladılar. Sadrazam bir Divan-ı Humayun toplantısında sinirlenip “seyyid” olduğu kabul edilen bir kadıyı falakaya yatırınca ulema ile arası açılmıştır.
İstanbul Kadısı Hasan Efendi, yüksek ulemadan Karaçelebizade Abdülaziz Efendi ve Uşakkizade Aziz Efendi elebaşılığı altında ulema sadrazamı kınamak için Fatih Camii’nde toplanmışlardır. Bu güruh Mere Hüseyin Paşa’nın “kafir” olduğuna ve öldürülmesinin helal olduğuna dair bir fetva hazırladılar. Ayrıca Sultan Mustafa’da zihin hafifliği olduğunu ve onun halifeliğinin caiz olmadığını bu nedenle padişah hükümlerinin geçersiz olduğunu ilan ettiler. Şeyhülislam Yahya Efendi’nin de şeriat hükümlerini uygulatmadığı için görevinden azli istendi. Şeyhülislam saraya gidip padişahla görüştükten sonra bu hususta bir fetva verebileğini iddia edince onu Sultan’ın bulunduğu Üsküdar Sarayı’na gönderdiler. Ama Mere Hüseyin Paşa asi kapıkulu askerleri tarafından tutulmakta idi. Fatih Camii’nde toplanan ulema üzerine Acemioğlan ocakları mensuplarından birlikler gönderildi. Bu askerden korkan ulama Fatih Camii’inden dağılınca, tertip ettikleri isyan bastırılmış oldu. Sonra Mere Hüseyin Paşa Fatih Camii toplantısına iştirak eden ulemadan müderris ve kadıları Anadolu’ya sürgüne gönderdi.
Sadrazam sonra bir grup yeniçeri ve bostancı desteği ile, şehirde muhaliflerini elemine etmeye başladı. Bir beylerbeyini Divan-ı Humayun toplantısı sırasında sopa ile dövdürtüp öldürttü. Sadrazamın bir grup yeniçeri kapıkulu askerini kullanarak sipahileri kırdırıp azaltma planları yaptığı haberleri alındı. Bu haber sipahi ocağına erişince tüm sipahiler birleşip onun konağına yürüdüler. Mere Hüseyin Paşa kaçıp saklandı ve sadrazamlıktan azledilmiş kabul edildi. Yerine 30 Ağustos 1623‘te Bağdat valisi olan Kemankeş Kara Ali Paşa sadrazam tayin edildi.
10 Eylül 1623‘de IV. Murat‘ın tahta geçirilmesinden sonra II. Osman‘ın katlinde başrolü oynayanların birer birer yakalanıp idam edilmeleri süreci içinde Temmuz 1624’de Mere Hüseyin Paşa da yakalanıp idam edilmiştir.
Mezarı Karacaahmet Mezarlığı‘nda bulunmaktadır.
Lefkeli Mustafa Paşa
Lefkeli Mustafa Paşa II. Osman‘ın katlinden ve I. Mustafa‘nın ikinci defa tahtta çıkartılmasından hemen sonra 8 Temmuz 1622 – 21 Eylül 1622 tarihleri arasında iki buçuk ay sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır.
Hayatı
Bilecik‘in Osmaneli ilçesi olan Lefke doğumludur. Enderun’da yetişmiştir. Sonra Silahtar görevine atanmıştır. Aralık 1617’de saraydan çıkmayla Mısır valiliği görevi verilmiştir. Sultan II. Osman olayının çıkması olan tarihi olan 1622’den önce İstanbul’a dönmüştü ve bu olaylar sırasında vezir olarak görev yapmakta idi.
8 Temmuz 1622’de I. Mustafa’nın tayasının kocası olduğfu için Mere Hüseyin Paşa yerine sadrazam olarak tayin oldu. Sultan Mustafa devlet işleriyle ilgilenecek akıl ve dirayeti olmadığı için ancak zihninden noksan bir kişinin yaptıkları ile meşgul olmaktaydı. Örneğin ceplerini altın ve akça ile doldurup bir ata binip yoldaki kişilere “balıklara altın saçma niyetiyle” bu paraları dağıtmakta idi. Ramazan bayramı kutlaması sırasında kurulan tahtta oturmayıp önünde durmuştu.[2]Sadrazam da iktidarsız idi ve asi kapıkulu askerleri ve elebaşıları zaten her devlet işine sekte koymaktaydılar. İstanbul’da egemen olan zorba kapıkulu asileri çok geçmeden sadrazamı istemediklerini ilan ettiler. I. Mustafa ve annesi Davut Paşa Sarayı’nda bulunmakta iken asilerin ileri gelenleri ona bir name gönderip sadrazamın rüşvet yediğini ve herkese yumuşak davrandığını ileri sürerek onu istemediklerini bildirdiler. Bunun üzerine 21 Eylül 1622’de Lefkeli Mustafa Paşa sadrazamlıktan azledildi ve tecrübeli bir vezir olan Gürcü Hadim Mehmed Paşa sadrazamlığa atandı.
Sonraları Lefkeli Mustafa Paşa’ya İzmit ve Kastamonu sancakları arpalık olarak verilerek İstanbul’da konağında oturdu. 1648 yılı sonlarına doğru İstanbul’da hayat gözlerini yumdu. Divanyolu üzerinde bulunan Ali Paşa Camii mezarlığına defnedilmiştir.