Bu yüzdendir ki herhangi bir topluluk eğer kendini ırk olarak ifade etmek istiyorsa veya millet olarak ifade etmek istiyorsa İslam olarak adlandıramaz. Tabii ki aynı şekilde Musevilik, Hıristiyanlık veya kitapsız dinlerden herhangi birinin adı da herhangi bir topluma milli kimlik adı olarak millet veya ırk adı olarak kullanılamaz. Zaten dünya üzerindeki devlet veya millet adlandırmalarına baktığımızda böyle bir uygulamaya herhangi bir ortamda rastlayamayız. Avrupa toplumlarının devletlerinin büyük çoğunluğu hatta batı toplumları dediğimiz toplumların büyük çoğunluğu Hıristiyan olmasına rağmen bu toplumu oluşturan devlet ve milletlerin farklı isimlerle adlandırıldığını rahatlıkla görebiliriz. Hiçbir İngiliz, Fransız, Alman kendi öz kimliğini ifade ederken ben Hıristiyan’ım demeyeceği gibi ben Fransız’ım, ben İngiliz’im, ben Almanım tabirini kullanabileceği gibi İslam toplumlarını oluşturan devlet ve milletlerin de kendi öz kimliklerini ifade ederken ben İslam’ım tabirini kullanmayıp ben Arab’ım, ben Acemim, ben Kırgız’ım, ben Türk'üm gibi tabirlerle kendi öz kimliklerini, kendi milletlerini millet adları ile ifade ettiklerini görmekteyiz. Hal böyle olunca acaba neden ülkemiz dahilindeki ümmetçiler ve onlara uyan tarihçiler kendilerine ve topluma millet adı olarak İslam tabirini kullanmakta, halkımıza Türk olduklarını unutturmak, Türk milletinin bireyi olduklarını unutturmak çabası peşinde koşmaktadırlar.
Bence bu davranışın sebebi ülkemizde farklı biçimde görünümler sergileyen gelişme hareketleri gösteren milliyetçilik çalışmalarını, faaliyetlerini ortadan kaldırmak farklı milletlerden oluşan ülke halkını akılları sıra yek vücut tek parça bir kitle haline getirip kendilerine bağlamak ve onların desteği ile ülke topraklarına hakim olmak veya hakimiyetlerini sürdürmek amacını gütmektedirler. Ne var ki bence ümmetçilerin bu çabaları eninde sonunda er veya geç iflas etmek zorundadır. Çünkü tarihin geçmiş zamanlarından bu yana hakim oldukları toprak parçasını tek adam yönetiminde yönetmek isteyen ve durumunda kalan tüm monarşik idareler imparatorluklar, krallıklar, padişahlıklar hatta Papalım ve Hilafet gibi dinsel kökenli yönetimler hep aynı çabayı göstermelerine karşılık aynı anlayışı takip etmelerine karşılık ilk fırsatta egemenlik sahalarındaki milletler, imparatorlara, krallara, padişahlara, halifelere baş kaldırıp onların yönettiği devletlerden ayrılıp kendi ulusal devletlerini oluşturmuşlardır.a