Değerli Okurlarım, Ramazan Ayının geçmişten günümüze devam eden güzel adetlerinden birisi de ister zengin olalım ister orta tabaka olalım evimiz de ikametgâhımızda, eşimize dostumuza, konumuza komşumuza iftarda yemek vermemizdir. Yemek vermek deyince aklımıza yemeği yapıp, hazırlayıp sözünü ettiğimiz bireylerin evine göndermek akla gelmemelidir. Her ne kadar böyle bir davranış maddesel olarak yapılabilme imkânı dâhilinde olsa da hem oldukça zor hem de adabımuaşeret kaidelerini zorlayacak durumlar yaratabilir bir olgudur. Bu yüzdendir ki kastettiğimiz yemek verme eşimizi dostumuzu konumuzu komşumuzu, akrabamızı, yakınımızı evimize soframıza davet edip onlarla birlikte iftar açmak, akşam yemeği yemektir. Bunu yaparken soframız da bulunacakları genellikle aynı ayarda aynı seviye de insanlar olarak tespit etmeli, davetimiz de olsun, soframız da olsun hepsine karşı aynı tavır ve aynı davranışı göstermeye, aynı yakınlığı hissettirmeye gayret etmeli, hiçbirini diğerinden önde tutup diğeri veya diğerlerini ona kıyasla daha az muteber saydığımızı davranışlarımızla sofrada tahsis ettiğimiz yer veya mevkiiyle hissettirmemeliyiz. Biz insanoğlu olarak muhataplarımıza mutlaka bize yakınlık derecesine göre veya toplumdaki itibar derecelerine göre davranmaya alışık olduğumuzdan ne kadar dikkat edersek edelim farklı yakınlıklardaki farklı itibar derecelerindeki misafirlerimiz arasında eşit davranış eşit yer verme sağlayabileceğimizden iftar sofralarımız da yer vereceğimiz misafirlerimizin mutlaka aynı türden bireyler veya aileler olmasına özen göstermeliyiz. Ya aileleri davet ederken bize yakınlık derecelerine göre tespit etmeli yahut da toplumda itibar dereceleri denk kişileri aynı masada buluşturacak şekilde tespit etmeye özen göstermeliyiz. Böyle davrandığımız takdirde davranışlarımızla hareketlerimizle, masada yer verişlerimizle davetlilerimizi farklı muameleye uğratmadan, kırmadan iftar davetimizi gerçekleştirme imkanını daha rahat ve kolayca elde edebiliriz düşüncesindeyim. Mesela fakir zengin ayırmadan önce mahalle komşularımızı sonra fakir zengin ayırmadan uzak akrabalarımızı daha sonra yakın dostlarımızı, eşimizi dostumuzu en sonra da itibarlı misafirlerimizi amirlerimizi patronlarımızı yönetsel ve siyasal kariyeri bulunan misafirlerimizi iftar soframızda ağırlamaya yönelmeliyiz düşüncesindeyim. Neden böyle yapmalıyız derseniz hemen vurgulamak isterim ki iftar soframız Allah için verilen bir davet sofrası olduğundan nasıl Yüce Allah kulları arasında fark gözetmiyorsa biz de onun adına düzenlediğimiz iftar soframız da öyle davranmak hiç kimseyi küçük görmeden, hiç kimseyi daha itibarlı hiç kimseyi daha aza itibarlı görmeden iftar ziyaretimizi vermeliyiz düşüncesindeyim. Çünkü bunun dışındaki kalp kırıcı icraatların Allah’ın hoşuna gitmeyecek Allah için yaptığımız bu ibadeti zedeleyecek davranışlar olabilecektir. Bir zengini başköşeye oturtup bir fakiri masanın en kenarına oturtmak birine altın yaldızlı tabakla yemek sunarken diğerine kaba bir porselen tabakla yemek ikram etmek fakiri üzeceği gibi masadaki gerçek Müslümanlarında yüreğini üzebilecek bir görüntü ortaya çıkaracaktır. Kabaca dile getirdiğim bu tarz davranışların iftar sofralarında kişilerin itibar derecelerine göre farklı muamelelere tabi tutulduğunu görmek Yüce Allah’ı üzebileceği memnuniyetsiz kılabileceği gibi Allah dostlarını da gerçek İslamları da üzebilecek bir davranıştır. Zaten gerçek İslam olan bireyler bu tür davranışları gerçekleştiren iftar sofrası düzenleyenlerin sofrasını derhal terk ederek memnuniyetsizliklerini dile getirip bunu yapanı doğru yola sevk etmek için ona kalben zorlamalarını gerçekleştirirler. Bu tür masalar da bu tür davranışların yapıldığını görüp masayı terk etmeyenler benim görüşüme göre dünyasal açıdan halk tabiriyle yalaka dinsel açıdan gerçek İslam’ı yeteri kadar tanıyıp kavramamış kişilerdir. Bütün bu durumlar olmaması, bütün bu olasılıktaki davranışlarla karşılaşılmaması için ya farklı gruplar da oluşturduğumuz misafirlerimize farklı vakitler de iftar yemeği vermeli yahut da her tür insana aynı zaman da iftar yemeği veriyorsak misafirimiz kim olursa olsun hepsini aynı değerde görüp aynı itibara layık görüp aynı ilgi ve yakınlığı görüp hiçbir ayırım yapmadan aynı muamele de bulunmalıyız. Allah katında kalp rahatsızlığı hissedebilmemiz için evimiz de farklı itibar gruplarına iftar yemeği verdiğimizde de sunulan yemeğin lezzet ve miktarında hatta cinsinde farklılık yaratmamalıyız düşüncesindeyim. Sözün kısası Ramazan ayında evimiz de Allah rızası için iftar yemeği vermek iftar sofrası düzenlemek istiyorsak çok dikkatli hareket etmeli katılanlardan birinin bile kalbinin kırılmaması için gururunun kırılmaması için gerekli her türlü tedbiri almalıyız. Katılan kişi davetlimiz olmayıp tesadüfen katılmış olsa bile onun da bu sofradan memnun ayrılmasını temin edebilecek tedbirleri alalar soframızı hazırlamalı, soframızı evimizi, gönlümüzü, bütün misafirlerimize aynı sıcak ilgiyle, aynı yakınlık derecesiyle kucaklayacak şekilde açmalıyız. İslam kardeşlerimize böyle iftar sofraları açmak, onların bize böyle sofralar açabilme imkân ve seviyesine ulaştığını görmek ümidiyle hayırlı ramazanlar, hayırlı iftar ve sahurlar.