Değerli kardeşlerim, ramazan geldiği anda ramazana has özel saatlerin başında şüphesiz iftar saatleri gelmektedir. Gerçi sahur saatleride en az iftar saatleri kadar önemlidir. Ama iftar saatlerini onlara nazaran daha önemli kılan durum iftar saatlerinin orucun son zamanlarını oluşturmasıdır. Çünkü gün boyu tutulan oruç nedeniyle bunalan beden bunalan nefs artık dayanma gücünün son haddine gelmiştir. İşte bu nedenledir ki İslam birey iftar saatlerine yakın huysuzlaşır sinirlenir tabiri rica yitse çekilmez bir hale gelir. Böyle olduğu içindir ki İslam bireyin çöken ruhi yapısını iftar saati ile birlikte düzeltip yerine getirecek bir sofra ortamına ihtiyaç vardır. İşte bu ihtiyaç İslam toplumunun iftar sofralarını tabiri rica yitse kuş sütünün bile eksik olmadığı sofralar durumuna getirmeyi doğurmuştur. İftar sofralarını hazırlayanların ekonomik gücüyle orantılı oranda hazırlanmış sofralar aslında İslam gereği herkese açık olmalıdır. İşte bu nedenle olsa gerektir ki tarih boyunca İslam devletleri özellikle Türk İslam devletleri yöneticileri üst sınıfları kalemiye ve seyfiye sınıfları sofralarını yakın çevrelerine komşularına zengin fakir ayırmaksızın açmışlar iftarlarını onlarla birlikte gerçekleştirmişler. Onlarla aynı yolu izleyen zenginler hatta orta halliler bile onlar gibi davranmış sahur ve iftar sofralarını yakınlarına tanıdıklarına sanatçılara zengin fakir ayırmaksızın komşularına açmışlardır. Gerek Selçuklu gerek Osmanlı dönemi gerekse ondan önceki dönem Türk İslam devleti dönemlerinde yöneticiler olsun üst sınıflar olsun zengin ve orta sınıflar olsun iftar sofralarını gerek yakın dönemde gerek uzak dönemde kendilerinden hiçbir destek veya menfaat beklemeksizin fakir fukara ayrımı yapmadan çevrelerine ve komşularına açmışlar konaklarında iftar sofraları düzenlemişlerdir. Katılanlardan bırakın menfaat beklemeyi diş kirası adı altında kese dolusu paraların kimse hatta onlara bile çaktırmadan onların cebine koyup evlerine göndermeyi tercih etmişlerdir. Zenginler ve itibar sahipleri yöneticiler ve itibar sahipleri üst sınıflar bir yandan böyle davranırken bir yandan da oluşturdukları vakıflar vasıtasıyla yılın her zamanı için yemek verdikleri aş evleri ve sebillerde fakir fukaraya ramazanda da iftar ve sahur yemekleri vermeyi sürdürmüşlerdir. Sözün kısası Cumhuriyet öncesi dönemlerde üst sınıflar zenginler iftar sofralarını iftar davetlerini bir yandan vakıflar aracılığıyla herkese sunarken bir yandan da kendi köşk ve konaklarında kendi yakın çevrelerine komşularına mahallelerine vermeyi sürdürmüşlerdir. Cumhuriyetin ilk yıllarında da daha düşük oran ve imkanlarda olsa bile buna benzer bir ramazan ve iftar yaşamı sürmüştür. Ama özellikle 60 ve sonrasında başlayarak hızla gelişen ortamda artı yönetici kadro ve zengin kesim kendini alt tabakalardan uzaklaştırmış aklı sıra ramazanlarda fakir fukaraya karşı onlara iftar yemeği verme görevini onlardan uzak olarak gerçekleştirme çareleri aramaya yönelmiştir. Bu arayış önce büyük şehirlerimizde görülen iftar çadırları uygulamalarını ortaya çıkarmıştır. İlk dönemlerde zenginlerin fabrikatörlerin desteğiyle kurulan iftar çadırları zamanla yavaş yavaş siyasal partilerin ve belediyelerin tekeline geçmiş artık onlar büyük iftar çadırları kurmaya büyük kitlelere iftar yemeği sunmalara başlamıştır. İşi bu tür uygulamaya döken sebep siyasal partinin veya belediyede yönetimi elinde bulunduran partinin en yakın yerel veya genel seçimde kendisini destekleyebilecek seçmen sayısını arttırmaya kendisine en çok miktarda oy sağlayacak ortamı hazırlamaya imkan verebilecek bir durum olarak iftar çadırını ve burada verilecek iftar yemeğinin katılanları memnun etmesini görmesidir. Belediyeler büyük iftar çadırlarını belediye imkanlarıyla destekledikleri gibi bazı sponsorlar vasıtasıyla düzenledikleri de şüphesiz gerçektir. Şunu da belirtmek isterim ki belediyelere iftar çadırlarını kurup çalıştırmada kazanları kaynatıp yemek vermede destek sağlayan sponsorlar bu desteklerini şüphesiz sırf hayır hasanat olsun diye yapmamaktadırlar. Onlar bu desteklerini yaparken belediyeden elde edecekleri kendi icraatları ile ilgili izin onay tahsis gibi konularda elde edecekleri olanak ve imkanları izinleri de şüphesiz hesaba katmaktadır. Bu nedenle iftar çadırları ve iftar çadırlarında verilen yemekler sadece hayır konularına değil toplumsal açıdan şer olarak değerlendirilebilecek pek çok icraata kolaylık sağlama karşılığında vatandaşa ulaşabilmektedir düşüncesindeyim. Üstelik büyük iftar çadırları sadece verilen yemeklerin yiyenleri memnun etmesiyle bu imkanı hazırlayanlara oy ve destek sağlayan icraat olarak değerlendirmesi yeterli değildir. Çünkü bu çadırın kurulması temizliğinin yapılması yemeklerin hazırlanışı servis edilişi açısından gerekli olan personele çalışma imkanı sağlamasıyla bu görevleri yapanlara ek getiri sağlaması nedeniyle bu görevleri yapanların bu iftar çadırlarını hazırlayıp iftar yemeklerini verenlere oy desteği vermelerini de sağladığını unutmamak gerekir. İftar yemeği verilen yerlerdeki kullanılan malzemenin belediyeyi elinde bulunduran siyasal görüş sahiplerinin veya iftar çadırını düzenleyen iftar yemeğini düzenleyen siyasal partinin yandaşlarına yaptırılarak onlara para kazandırılması haksız kazanç temin edilmesi imkanını da sağlayabileceği unutulmamalıdır. Sözün kısası kurulacak büyük yemek çadırları verilecek toplu iftar yemekleri bunları düzenleyen belediyelere ve siyasal partilere çok yönlü getiri sağlayacak bir icraat durumunda görünmekte belki de bu çevreler tarafından bu faaliyetler bu nedenle gerçekleştirilmektedir. Oysa eski dönemde buna benzer icraatları vakıflar hiçbir karşılıksız gerçekleştirmekte üstelik sadece ramazanda değil senenin bütün günlerinde yerine getirmektedirler. Bireylerimizin evlerinde verdiği iftar sofralarında ise bırakın mahallelerindeki fakir zengin herkese kapılarını açmayı kendi yakınları da dahil olmak üzere çevresindeki büyük çoğunluğa kapıyı kapatıp sadece sınırlandırılan miktarda kişiye iftar vermeyi gerçekleştirmektedir. Artık bireylerimiz iftar verirken iftara çağıracağı kişinin sıkıştığında borç para alabileceği bir kişi olmasını ileride kendisinin de kendisini yemeğe çağırabilecek bir kişi olmasını çağırılan kişinin kendisinin amiri veya ortağı olmasını ön planda tutmakta onların dışındakileri iftar yemeğine davet etmekten iftara almaktan itina etmektedir. Sözün kısası toplumumuzda artık iftar yemekleri al gülüm ver gülüm anlayışına dayanmaktadır. Bütün bunlardan sonra vurgulamak isterim ki artık iftar sofraları düzenlemek birilerine iftar yemeği vermek ister toplumsal alanlarda yapılsın ister özel konutlarda yapılsın eski dönemlerdeki karşılıksızlığını yitirmiş karşılığında bir şey beklenen bir çıkar karşılığı yapılan icraat durumuna gelmiştir. Buda iftar yemeklerini iftar yemeği olmaktan çıkarıp iş yemeği mahiyetine getirmiştir.