Değerli Okurlarım,
Devlet dediğimiz teşkilatlar tüzel kişilik olarak şahıslar gibi siyaset takip edebilir, kendilerine uygulayacakları siyaset sistemleri tespit edebilir ve uygulayabilirler. Haliyle bu siyaset uygulamaları noktasında gruplamalar da yapabilirler. Kendi teşkilatları bünyesinde izleyeceği siyasi uygulamaları ayrı bir kategoride toplayacakları gibi muhatabı olacak diğer devletlere karşı izleyeceği uygulayacağı siyasetleri de farklı kategorilerde düzenleyip gerçekleştirebilirler. Nitekim bu yüzden olsa gerektir ki her devletin bir izlediği iç siyaset, bir dış siyaset uygulaması sistemi mevcuttur. Bir devlet olan Türkiye Cumhuriyetimizin de şüphesiz izlediği, izlemek yolunu tercih ettiği iç siyaset sistemleri olmuştur. Ülkemizi yöneten iktidarlar değiştikçe izledikleri iç ve dış siyasetler genel mahiyette ufak farklılıklar gösterse de fazla değişmemiştir. Son 10 yıla gelene kadar hatta son 15 yıla gelene kadar ülkeyi yöneten iktidarlarımızın iç siyaseti, parlamenter sistemi, laik kuvvetler ayrılığı prensibine, hukukun üstünlüğü ilkesine dayalı bir cumhuriyet yönetimini gerçekleştirmek üniter devlet yapısını koruyarak ülkenin ve milletin birlik beraberliğini, bölünmezliğini gerçekleştirmek olmuştur. Vatandaşa karşı olan görevlerini yerine getirirken izlediği bu iç siyaset yanında ülkemiz iktidarları dış siyaset konusunda Atatürk devrinde tespit edilen Yurtta Sulh, Cihanda Sulh ilkesini gerçekleştirmek şeklinde bir siyaset izlemek olmuştur. Hakikaten de sözünü ettiğim izlenen bu iç siyaset ve dış siyaset, devletimiz ve milletimizi köklü sorunlarla içinden çıkılması imkansız sorunlarla karşı karşıya kalmaktan milletimizi felaketler yaşamaktan uzak tutmuştur. Ancak şunu da belirtmek isterim ki gerek ülkemizde gerek dünyada devletlerini yöneten iktidarlar iç ve dış siyaset konularında zorluklarla karşı karşıya kaldıklarında bazen iç siyaset sorunlarından, dış siyaset sorunlarının halli noktasında istifadeye yönelirken bazen de bunun aksi olarak iç siyaset sorunlarının zorluklarının halledilmesinde dış siyaset sorunlarını kullanmayı gerçekleştirmişlerdir. Nitekim tarih boyunca Yunanistan kendi iç meselelerinde çıkmaza düşüp iç bunalımlar yaşadığında komşusu olan bizleri düşman göstererek kendi halkının birlik beraberliğini, yek vücutluğunu, mevcut iktidarın etrafında kümelenmesini sağlamayı denemiş, yer yer de gerçekleştirmişlerdir. Nitekim Yunanistan yaşadığı bütün sorunlarda halkının birlik beraberliğini sağlamak konusunda geçmiş dönemlerde olduğu gibi yakın dönemlerinde de Türk düşmanlığını sürdürmeyi devam ettirmiştir düşüncesindeyim. Bu yüzdendir ki Kıbrıs sorun, FIR Hattı sorunu, Ege Adaları sorunu, kıta sahanlığı sorunu, Yunanistan ile aramızda tam manasıyla bir türlü halledilmemiş ve farlığını devam ettirmeye bırakılmıştır. Benim düşünceme göre bu usulü yani komşusunu tehlike, düşman göstererek yurt içinde vatandaşlarının birlik ve beraberliğini, yek vücutluğunu sağlamayı gerçekleştirmek taktiği ülkemiz iktidarlarınca da kullanılmış olmalıdır. Çünkü ülkemizde parçalanan birlik ve bütünlük anlayışı milli konular özellikle Yunanistan ile olan sorunlarımız söz konusu olduğunda hemen ortadan kalmış, halk kitleleri olduğu gibi meclisteki iktidar ve muhalefet milletvekilleri de bu durumda her konuda yek vücut olmayı gerçekleştirmeye yönelmişlerdir. Ne tuhaftır ki bu özellik bazı iktidar yöneticileri tarafından gerçekte olmayan ama varmış gibi gösterilen dış siyaset sorunları karşısında da gerçekleşebilmiştir. Bu olasılığı gören bazı iktidarlar ülkelerinde muhalefet karşısında çok bunaldıklarında halkının kendi yapmak istedikleri icraatları desteklemeyi gevşettiğini hissettiklerinde rakipleri ile sunni dış siyaset sorunları yaratarak bu düşman, bu tehlike karşısında muhaliflerinin muhalefetini kırmayı kamuoyunun arkasından azalan desteğini kendi etrafında kendi arkasında toplamayı gerçekleştirme yoluna gittikleri de gerek ülkemizde gerek dış dünyada olmuştur, olabilmiştir kanaatindeyim. Hakikaten bir an için düşünelim gerek ülkemizde gerek başka bir ülkede çıkarmak istediği bir kanunu, geçirmek istediği bir yasayı parlementosundan muhalefetin karşı çıkması nedeniyle geçirmekte zorlanan bir duruma düştüğünde yahut halk oylamasına sunulan bir konuyu halkın onayından geçirmekte zorlanır bir duruma düştüğünde yaratılabilecek sunni bir dış siyaset sorunuyla bir başka devleti düşman göstermesi iktidarın o sorunu gerek parlamentosundan gerek halk oylamasından rahatlıkla geçirmesi neticesini verebilir düşüncesindeyim. Çünkü eğer yönetim suni olarak yarattığı dış siyaset sorununda düşman gösterdiği bir veya birkaç devleti kendisinin yapmak istediği değişikliği parlamentodan veya halk oylamasından geçirmek istediği yasayı engelliyor buna veya bunlara karşı çıkıp engellemeye çalışıyor gösterirse milli şuur neticesinde düşmana karşı birleşme davranışı içine girecek parlamento üyeleri veya halk kitleleri düşmanın istediğini yapmamak için iktidarın istediğini yapmaya yönelmeyi tercih edeceklerdir. Böylece istediği yasayı, yapmak istediği değişikliği çıkarmakta, gerçekleştirmekte zorlanabilecek ülke iktidarları yaratacakları sunni dış siyaset sorunlarıyla, sunni düşmanlıklarla kendi iç siyasetlerindeki sorunlarını halletmeyi rahatlıkla gerçekleştirebilme olanağına kavuşabileceklerdir düşüncesindeyim. Böyle bir olasılık mevcutken gerek dünyada gerek ülkemizde iktidarların bu yolu kullanmasını yadırgamak imkansız göstermek bence mümkün değildir. Bu nedenle yazımın başında kullandığım başlıktaki soruya verilebilecek cevap “olabilir, mümkündür, en azından neden olmasın” şeklinde verilebilecek bir cevaptır. Bunun söz konusu olamaması için devleti oluşturan kitlenin, halkının bilinçli bir toplum olması, olaylara gerçekçi bir değerlendirmeyle yaklaşıp gerçekçi bir değerlendirme yapan bireylerden oluşan bir toplum yapısına sahip olması lazımdır. Ancak devlet veya devletler hamasete önem veren gerek din konusunda gerek tarih gerek hukuk ve gerekse siyasi sosyal gerçekler konusunda bilgisiz kişilerin çoğunluğu teşkil ettiği bir toplumdan ibaret ise tekrar vurgulayarak belirtmek isterim ki ülke yönetenler, iktidarlar iç siyaset konusunda karşılaştıkları direnişleri, engellemeleri kendi istekleri doğrultusunda aşmak yolunda dış siyaset sorunlarını kullanarak halletme yoluna mutlaka yönelebileceklerdir düşüncesindeyim. İnsanın tabiatında kendisine kolaylık sağlayacak her şeyi kullanabilme özelliği mevcutken neden birer insan olan yöneticiler iktidar sahipleri yukarıda sözünü ettiğim özellikler nedeniyle kendilerine kolaylık getirecek bu uygulamaları gerçekleştirmesinler. Bu yüzden başlıkta sözünü ettiğim soruya verilebilecek en doğru cevabın iktidarlar istedikleri taktirde özellikle iç siyaset uygulamalarında zorlukla karşılaştıklarında mutlaka dış siyaset sorunlarından yararlanmaya teşebbüs edebileceklerdir düşüncesindeyim. Bu olasılık ülkemiz iktidarları için de başka ülke iktidarları için de geçerli olabilecek bir durumdur kanaatindeyim.