Değerli Okurlarım,
Bugün milletçe kutladığımız, kutlarken pek çok yanlış seramoniler sergilediğimiz Çanakkale Deniz Zaferi'nin 102. Yıl dönümünü kutlamaktayız. Bu kutladığımız zaferin itilaf devletleri, deniz kuvvetleri ve muazzam armadasına karşı Türk kara askerinin kazandığı büyük bir zafer olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Tarihte Türk askeri kadar daha doğrusu Türk kara askeri gibi muazzam bir deniz askeri gücünü dize getirip, yenilgiye uğratan başka bir kara askeri bulmak, tespit etmek imkansızdır düşüncesindeyim. Bu muazzam zaferin kazanıldığı cephe, saha, Çanakkale boğazı ve onun iki yakasıdır. Bu zaferi oluşturan çarpışmalar itilaf devletleri Çanakkale sularında Türk askeri bu suların iki kıyısında konuşlanmış olarak başlamış, kıyılarda konuşlanmış Türk askeri bu kuvvetin boğazı geçip Marmara'ya ulaşmasını engellemesiyle bu kuvveti geri çekilmeye mecbur bırakmasıyla kazanılmış bir zaferdir. Üstelik bu zafer aynı bölgede bir nihai zafer olmadığı gibi kendisinden sonra bu bölgede devam edecek Çanakkale kara savaşlarının devamı yaratan bir zaferdir. Peki bu zaferin ve onu takip eden dönemdeki kara savaşları zaferlerinin kazanıldığı Çanakkale cephesini kimler açmış, burada gerçekleşen savaşlara zemini kimler hazırlamışlardır. Bu soruya verilecek cevap iki taraflı verilmek zorundadır. Buradaki savaşın Türkler açısından yaratıcısı kimlerdir, itilaf devletleri açısından yaratıcısı kimlerdir? Soruları düşünülerek iki ayrı cevap verilmelidir. Türkler açısından yaratıcıları şüphesiz Osmanlı yöneticileridir. Hepimiz biliyoruz ki Osmanlı Devleti bugün bir kısım insanımızın isteği ve arzusu olan tek adam yönetimi sistemi ile yönetilen bir devlettir. Çünkü devlet demek, devletin başı olmak demek Osmanlı padişahı demektir. Her ne kadar meşrutiyet sistemi ile icrayi açıdan, yasama açısından açılan Osmanlı Mebusanı dolayısıyla bazı sınırlar getirilmiş olsa bile mevcut anayasa Osmanlı padişahını bütün devlet organlarını üstünde ve hepsini tayin edip, atayan bir durumda bırakmıştır. Yani meşrutiyet yönetimi Osmanlı padişahlarını devletin bütün icraatları konusunda karar verme, uygulamaya sokma hakkına sahip bir durumda bırakmayı sürdürmüştür. Bu nedenle devletin bir ülkeye savaş açması yahut bir ülkeyle ittifak kurması, barış yapması konuları hep Osmanlı padişahının yetkisi dahilindedir. Ancak Osmanlı'nın son iki padişahı döneminde anayasa açısından yazılı bir değişiklik yahut yasal bir uygulama zorlaması olmamasına rağmen padişahlar kendilerini bu hakları dışında tutup bugünkü Cumhurbaşkanı seviyesine indiren bir uygulamayla haklarını bazı yöneticilere bıraktıklarını görmekteyiz. Nitekim Sultan Reşat döneminde Sultan Reşat bütün icrai faaliyetleri gerçekleştirmeyi ittihak terakki yöneticilerine özellikle hanedan damadı, eniştesi genelkurmay başkanı görevindeki Enver Paşa'ya terk etmiştir. Devletin yapacağı bütün icraatten Enver Paşa ve onun güdümündeki Sadrazam Talat Paşa ve bu ikilinin arkadaşı Cemal Paşa'nın yetkisindedir. Roma İmparatorluğunda görülen 3 erkek birliği demek olan Tiriumvirvik gibi üçlü bir birlik görünümü arz eden bu üç kişi özellikle Enver Paşa padişahın bütün karar verme ve uygulama açısından icrai görev ve yetkilerini kullanmakta mahsur görmemektedirler. Bu görüntü tarihteki görülen ve görülebilecek olan tüm tek adam yönetimleri için söz konusu olan tehlikeyi bariz bir şekilde ortaya koyan bir örnektir. Bu tehlike tek adamı ikna eden kişi veya çevrelerin onun itimatını kazanarak devlet yönetiminde onun adına ülke yararına veya zararına fark etmeksizin icraat edebilme imkanını, yetkisini bulabilmesidir. Nitekim Sultan Reşat'ın itimatını kazanan Enver Paşa onun adına adeta tek devlet adamı olarak icraat yapmaya imkan bulabildiği bir dönem söz konusu olmuştur. Bu tarihte Osmanlı Sultanları yani Osmanlı Devleti tek adamları damatları arasında onlar adına icraat yapma imkanı bulan tek adam değildir. Nitekim Kanuni'nin damadı Makbul İbrahim Paşa yine Kanuni'nin damadı Rüstem Paşa, Sokullu Mehmet Paşa gibi paşalar başta olmak üzere pek çok padişah damadı veya hanedan damadı paşalar bu tür yetkileri elde edip uygulama imkanını bulabilmişlerdir. Aynı yetkiyi Sultan Reşat döneminde ve Mehmet Vahdettin'in ilk dönemlerinde Enver Paşa kullanmış, Mehmet Vahdettin'in son dönemlerinde ise damat Ferit Paşa kazanmış ve kullanmıştır. Bu açıklamalardan sonra bu tarihte ne ilk, ne de son olacak tek adam sırtından gerçekleştirilen bir damadın devlet yönetimini ele geçirme olayı temsilcisi Enver Paşa Osmanlı Devleti'ni Birinci Dünya Harbine sokan adam olma sıfatını kazanmış olarak da karşımıza çıkmaktadır. Bu Damat Paşa harp öncesi gerginleşen Avrupa ve Dünya devletleri kamuoyunda tarafsız kalan, kalmayı tercih eden ve bunu ilan eden Osmanlı Devlet teşkilatını Almanların safında savaşa sokmayı da bir oldu bittiyle de olsa gerçekleştirmiştir. İkna yoluyla veya korkutma yoluyla tek adam durumundaki Sultan Reşat'ın icrai yetkilerini kullanma imkanını eline geçiren Enver Paşa Almanların kendisini iknası sonucu Almanlar safında yer almaya karar vermiş ve güdümündeki Osmanlı Devleti'ni Göben Breslav gemilerinin yani Yavuz ve Midilli gemilerinin sergilediği kaçıp bize sığınma ve satın alınma şeklindeki seramonileriyle yarattığı oldu bittiyle Osmanlı Devleti'ni Almanlar, Avusturyalılar yanında müttefik olarak 1. Dünya Savaşına sokmuştur. Hatta bununla kalmamış Dedeağaç bölgemizi Bulgarlara terk ederek onları da aynı safta savaşa girmeye ikna etmiştir. Bununla kalmayan Enver Paşa ve yakın arkadaşları Telat, Cemal Paşalar teşriki mesaide bulundukları Alman İmparatorluğu yönetiminin Tuğran hayaliyle doldurup teşvikleri neticesinde Sarıkamış üzerinden Kafkasya ve Azerbaycan sahalarına askeri harekata yönelince Ruslar kendilerini iki ateş arasında hissetmişlerdir.
Haliyle müttefikleri olan İngilizler ve Fransızlardan Osmanlılara karşı bir yeni cephe açıp üzerlerindeki baskıyı azaltmaya girişmelerini istemelerini getirmiştir. Bu istek İngiliz ve Fransızların Osmanlıya açacakları yeni bir cephe yeri arayışını getirmiş, bu arayışta Çanakkale bölgesinin yeni cephe yeri olarak tespitini doğurmuştur. Çünkü Osmanlıyı telaşa düşürebilecek hatta açılan cephede kazanılacak zaferin Osmanlıyı savaş dışı bırakılmasını sağlayabilecek en uygun cephe yeri Çanakkale bölgesidir. İşte bu nedenledir ki Çanakkale Zaferini getirecek, Çanakkale cephesinin bu cephede gerçekleşecek savaş ve zaferlerin Türkler açısından yaratıcısı Enver Paşa, genişletilmiş mahiyette onun güdümündeki Talat Paşa, Cemal Paşa kabaca İttihak ve Terakki Yönetimidir demek mümkündür. Çünkü düşündükleri ama yaşadıkları yenilgi nedeniyle, felaketler nedeniyle gerçekleştiremedikleri Sarıkamış harekatı Rusları İngilizlerden Osmanlıya karşı yeni bir cephe açılması isteğine götürürken İngilizlerin Çanakkale'yi böyle bir cephe yeri olarak tespiti özellikle İngiliz devlet adamı Churchill'in bu konudaki ısrarı Çanakkale savaşlarını doğurduğundan bu savaşın temel hazırlayıcısı, yaratıcısı Osmanlı Genelkurmay Başkanı Enver Paşa'dır demeyi doğrulayacak bir durum yaratmaktadır. Üstelik Enver Paşa ve bütün yetkilerini ona devretmiş görünen Sultan Mehmet Reşat Sarıkamış harekâtının da, kanal harekâtının da bu sebeple yaratıcısı ve sorumlusu sayılabilecek kişiler olarak karşımıza çıkmaktadırlar düşüncesindeyim. Bu sebeple Çanakkale savaşları sırasında verilen zahiyatın, dökülen kanların Türkler açısından baş sorumlusu Enver Paşa'dır kanaatini taşımaktayım Çanakkale savaşlarının Türkler açısından yaratıcısı Enver Paşa olurken, İttihak Terakki Fırkası olurken İtilaf devletleri özellikle İngilizler açısından yaratıcısı olarak Deniz bakanı Churchill'i görmek ve göstermek yerinde olacaktır kanaatindeyim. Çünkü Çanakkale cephesini yer olarak tespit edip açtıran bu cephede gerçekleşecek deniz savaşında ve daha sonraki safhadaki kara savaşlarında kullanılacak birlik ve askeri teşkilatı oluşturan gerçekleştiren o dur.Bütün bunlardan sonra şunu belirtmek isterim ki;Çanakkale Savaşları'nı hazırlayan ortamın gerçekleşen savaşların sorumlusu Enver Paşa, ne yazık ki Çanakkale Savaşı'nda da yeteri kadar hazırlık gerçekleştirememiş,askeri zaiyatın büyüklüğünü hazırlayan adam da olmuştur.Bu özelliğe dikkat eden insanların gerek dünya tarihinde gerek Türk Dünyası tarihinde tek adam yönetimlerinin ne kadar tehlikeli ne kadar riskli olduğunu kavramasında Enver Paşa'nın bu savaşların ortaya çıkışındaki tek yaratıcı olduğuna dikkat etmeleri güzel bir örnek oluşturacaktır düşüncesindeyim.Bu yüzdendir ki,Çanakkale Savaşı'nı Osmanlı Devleti'ne daha doğrusu Türk milletine Anadolu Türklüğü'ne parlamenter cumhuriyet yönetiminin gelmesini sağlayan savaş olarak da değerlendirmek imkanı vardır düşüncesindeyim.Bu hayırlı sonucun çıkması çıkabilmesi bu savaşta parlayan Mustafa Kemal'in lider olarak Türklüğün kazanımına doğması hayırlı bir sonuç olmasına rağmen Enver Paşa'nın düşünceleri ve isteğinde olmaması nedeniyle Çanakkale Savaşları açısından Enver Paşa'yı değerlendiren bir ifadeyle bu savaşın yaratıcısı dolayısıyla bu savaşta dökülen kanların verilen şehitlerin baş sorumlusu olarak ifade etmek yerinde bir davranış olacaktır kanaatindeyim.Gerçi tek adam ya da tek adam vekili olarak Enver Paşa Osmanlı'da yarattığı çöküntü ve yıkımla bugünkü Türkiye'nin doğmasına sebep olacak dibe vuruşun getiren adam olmuştur.Ama bu özelliği onu tarih açısından iyi bir şahsiyet olarak anılma hakkını kazandıramamıştır.Umarım gelecek açısından özellikle Türk Dünyası'nda Enver Paşa gibi tek adamlar çıkıp Türklükte yeni çöküntüler ve akabinde büyük kan ve can kaybına sebep olacak doğuşlar çıkmasına sebep olacak ortamlar yaşatmasın. Çünkü Enver Paşa'nın yaratığı çöküntüden sonra hatta çöküntü sonrasında Osmanlı'nın çöküşü Türkiye'nin doğuşu yani İstiklal Harbi bunu çok güzel örnekleyen olaylardır.250.000 Türk evladının kaybedildiğini belirten kaynaklara göre verdiğimiz bu kayıplar bugün dahi eksikliği hissedilen kayıplar hiçbir zaman telafi edilememiştir.Umarım Türk Dünyası ve ülkemiz gelecek dönemde Çanakkale Savaşları gibi savaşlar yaşamaz.18 Mart Deniz Zaferini ondan sonraki dönemdeki Çanakkale kara zaferlerini kazanmış olsak bile ülkemize fazla bir getirisi olmayan bu tür zaferleri içeren savaşlar yaşamamak bunun için gerekli bilince ve icraatlara sahip olmamız gerekir kanaatindeyim.Çanakkale Deniz Zaferi'nin 102. Yıl dönümünü yaşadığımız bu tarihlerde bu zaferi gönülden kutluyor,bu zaferin yaratılmasında rolü olan tüm subay ve Mehmetçiklerimizi bu savaşta gerek şehit gerek gazi olarak yer almış olan tüm askerlerimize bugün toprak olmuş olmaları nedeniyle Tanrı'dan rahmet diliyorum.Yerleri nur mekanları cennet olsun.18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi bütün milletimize kutlu olsun.