İşte Türk Devletleri tarihinde bu dönemde oldukça uzun süren bir dönem teşkil etmiştir. Ve bu dönemde Türk Milleti eskiden hanedan devletlerini kendi devleti saydığı gibi bu dönemde de halifelerin görevlendirildiği hanedanların devletlerini kendi devletleri saymaya başlamışlar. Eskiden hanedanın kulu olan Türk Milleti bu kez halifenin ve onun görevlendirdiği hanedanın kulu olmaya başlamışlardır.
Kulun kendini yönetme hakkı olmayacağı düşüncesi Türk toplumuna hâkim olduğundan bu dönemde de yani Türk- İslam toplumları döneminde de halkın kendi kendisini yönetmesi demek olan demokrasi sistemli yönetimler ve Cumhuriyet Rejimi Türk toplumlarında ve devletlerinde ne yazık ki görülememiştir. Bunun sonucu olarak ne Karahanlılar da ne Gazneliler de ne Selçuklularda ne Harzemşahlar da ne Cengiz İmparatorluğunda halkın kendi kendini yönetmesine yer verilmemiş halk hep hanedanlar ve onların görevlendirdiği sultanlar ve Kaanlar eliyle yönetilmişlerdir.
Bu arada şunu da vurgulamak isterim ki İslam-Arap dünyası biz Türklerden daha önce demokrasi yönetimiyle tanışmış ve demokrasiyle yönetim yaşamıştır demek mümkündür. Çünkü İslam- Arap dünyasında başlayan halifelik denilen yönetim sistemini halifelerin işbaşına gelmesini sağlayan biat denilen seçim yoluyla gerçekleşmesi yönünden demokratik yönetimlere cumhuriyet rejimine benzetenler mevcuttur. Hatta bu nedenle 4 halife devrine İslam da Cumhuriyet dönemi diyenler mevcuttur.
Tam manasıyla Cumhuriyet yönetimi yahut demokratik bir sistem olması mümkün olmayan halifelik sistemini ne kadar cumhuriyet sistemine benzetmek mümkündür bilemem Ama eğer onu Cumhuriyet sistemine benzetirsek biz Türkler Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra Anadol da Ahi tarikatının önderliğinde Ankara dolaylarında küçük de olsa bir İslam- Türk Cumhuriyeti kurduk diyebilmemizin mümkün olduğunu düşünmekteyim. Çünkü bu dönemde hakikaten Ankara dolaylarında Ahi teşkilatı, Ahi tarikatı üyelerinin seçtiği tarikat liderlerinin iş başında olduğu diğer yöneticilerinin de seçimle belirlendiği bir Ahi Cumhuriyeti yaşamıştır.
Bu sözüne ettiğimiz dönemlerdeki idareleri demokrasiye benzetmek yöneticilerin biat denilen seçime benzer bir usulle tespit edilmesinden kaynaklandığını düşünmekteyim. Ancak biat sistemiyle yönetici belirlemede devletin bütün halkının biat usulüne katılmadığı, biat törenine katılan kesimin belirli şahsiyetlerin etkisinde tesiriyle biat ettirildiği düşünülürse yukarıda sözüne ettiğim 4 halife devrinden ve ahi cumhuriyetinden demokrasi diye bahsetmek bence hatalıdır.
Gerçi biz Türkler Anadolu da ve Ön Asya da hatta Balkanlar da ve İtalya da görülen ilkçağ şehir cumhuriyetlerinin kuruluşunun temeli olan millet olarak da değerlendirilebilecek özellikteyiz kanaatindeyim. Çünkü ilkçağda gerek Anadolu da Likya, İonya, Eolya bölgelerinde Yunanistan da Aka ve Dor bölgelerinde İtalya da Etrurya da görülen ilkçağ cumhuriyetlerinin kurucuları olan insan kitleleri hepsi Orta Asya kökenli kitlelerdir. Bu nedenle bu kitleler Turanî Irk Türk sayılabilecek özellikleri nedeniyle biz Türklere Cumhuriyet rejimini kullanmış olma sıfatını getirebilecek kitlelerdir.
Osmanlı Devleti döneminde de duraklama ve gerileme dönemlerinde görülen bazı isyanlarda mutlaki rejimi devirip Cumhuriyet rejimini getirmek isteyen girişimciler görülmüştür. Ama bu girişimler netice vermemiş hep düşünce halinde kalmışlardır. Devlet yöneticileri bu düşünce sahiplerinin önde gelenlerini kandırıp elde ederek bu fikirlerin gelişmesini akim bırakmışlardır. Osmanlı devletinde ve dolayısıyla Türklerde Cumhuriyet rejimi ve demokrasi denilen halkın kendi kendini yönetmesi sistemi ancak Osmanlı Devleti’nin yıkılma döneminde Osmanlıdan koparılan işgal altına sokulan bazı Türk topraklarındaki Türk İslam ahalinin direnişe geçtiği yerlerde ufak çaplı kurulan devletlerin devletçiklerin yahut geçici yönetimlerin bünyesinde görülebilmiştir.
Nitekim bunların ilk görüleni Rus harpleri sonunda daha doğrusu 1878 Rus harpleri sonunda Rus ve balkanlardaki Hıristiyan devletlerin işgaline uğrayan Balkan sahasındaki Rodop arazisinde kurulan Rodop Cumhuriyeti olmuş bir müddet varlığını koruyan bu Cumhuriyet Devleti Osmanlı’nın tekrar bu sahaya hâkim olması üzerine ortadan kalkmıştır. Aynı saha da defalarca kurulup yıkılan batı Trakya Cumhuriyeti de bu tip Türk Cumhuriyetlerinin tipik örneklerinden ve öncülerinden birisi olmuştur. Kırım Bölgesinde kurulan Kırım, Azerbaycan sahasında kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti 1. Dünya Savaşı sonlarında Kars bölgesinde kurulan Kars Şura hükümeti gibi cumhuriyetler de Trüklerde görülen ilk cumhuriyet rejiminin tipik tezahürlerini oluşturmuşlardır.
Bütün bunlara rağmen Türk dünyasının ve milletinin en teşkilatlı ve cumhuriyet denmeye tam manasıyla layık ve en uzun ömürlü olanı Mondros Mütarekesinden sonra gerçekleşen kurtuluş harbi neticesinde ulusumuzun ülkemizde kurduğu Cumhuriyet rejimi olmuştur. Milletimizin adını taşıyan bir vatan toprağı üzerinde milletimizin adını taşıyan bir cumhuriyetin kuruluşu ancak milletin Atası sıfatını ve adını taşıyan bir önderin yöneticiliğinde kurduğu devlet ve gerçekleştirdiği rejimle var olabilmiştir. Bugün böyle bir rejimin 101. yıldönümünün kutlanacağı bayramın arifesini yaşamaktayız. Milletçe bu bayramı bu yıldönümünü kutlamanın övünç ve kıvancını hep birlikte yaşayacağız. Devam edecek…