Mayıs ayı Türk tarihinde önemli bir ay olup pek çok zaferler bu ayda kazanılmıştır. Bu ay aynı zamanda Anadolu ve Türk tarihi açısından önemli icraatların gerçekleştirildiği bir aydır. Nitekim bu önemli icraatların ilki 13 Mayıs tarihinde Anadolu’da yaşayan Türk beylikleri döneminde yaşanmıştır. Bu ilk icraat Türkçenin bir başka deyişle oğuzların kullandığı Türkçenin ilk defa resmi dil olarak resmi devlet dili olarak açıklanmasıdır.
Bu önemli icraatı Anadolu Türk beyliklerinden Karamanoğlu Mehmet Bey 1200lü yıllarda başında bulunduğu Konya Karaman civarındaki Karamanoğlu beyliğinde gerçekleştirmiştir. Karamanoğlu Mehmet Bey Oğuz Türkçesini devlet dili olarak topladığı divanında yani devlet kurultayında bugünden itibaren Türkçe halk arasında da devlet daireleri arasında da geçerli dil olacaktır şeklinde dile getirmiş, böylece oğuz Türkçesi Anadolu topraklarında resmi devlet dili olmuştur.
Gerçi daha sonra Anadolu topraklarında egemenliği ele geçiren Osmanlı beyliği bir başka deyişle Osmanlı devleti bu icraatın ortadan kalkmasını getiren icraatlar gerçekleştirmiştir. Bu nedenle Osmanlı devleti döneminde Türkçe yerine Osmanlıca diyeceğimiz Türkçe, Arapça ve Farsçadan oluşan bu üç dilden ibaret olan bir dil kullanılmıştır. Ne tuhaftır ki Türkçeyi Anadolu’da ilk devlet dili yapan Karamanlı Türkleri daha sonra ortodoksluğun tesiriyle Yunancayı ve Yunan alfabesini kullanmaya yönelmişler, Türkçe konuştukları halde yazı dili olarak Yunancayı kullanmışlardır.
Bir başka deyişle Grek alfabesini kullanmışlardır. Onların bu uygulaması onları Rum kabul etmeyi getirmiş, cumhuriyetim ilk yıllarında Yunanistan’la yapılan mübadelede onların Yunanistan’a gönderilmesine sebep olmuştur. Bu özbeöz Türk olan ve Türkçe konuşan kitle Yunanistan’a gönderilip aslen oğuz türkü olmayan hatta Türk olmayan ama Müslüman olan kitlelerin Anadolu’ya getirilip onların yerine yerleştirilmesi neticesini doğurmuştur.
Bu kısa bilgiyi verdikten sonra 13 Mayıs’ın Türkçenin ilk defa resmi devlet dili olarak ilan edilmesi nedeniyle bu tarih bugün bir nevi bayram olarak değerlendirilip seremonilerle kutlanmasını getirdiğini söyleyebiliriz. Bu arada vurgulamak isterim ki 19 Mayıs tarihinde Cumhuriyetin kuruluşundan bir müddet sonradan başlayarak kutladığımız bu bayram da Türkler açısından ve Anadolu açısından halk idaresinin bir başka deyişle cumhuriyet idaresinin oluşumunu getirmesi nedeniyle bir ilk icraatın başlangıcı sayılabilecek bir tarihtir.
19 Mayıs tarihi Türkiye Cumhuriyeti’nin kutladığı ulusal bayramların oluşturulma sırasıyla üçüncü sırada olan bir bayramdır. Nasıl Mustafa Kemal Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı ihdas edip milletinin kutlamasına arz etmişse 19 Mayıs’ta kutladığımız farklı isimlerle anarak günümüze ulaştırdığımız ve genellikle Gençlik ve Spor Bayramı adıyla andığımız bu bayramı da ihdas etmiş, 23 Nisan da kutlanan bayramı Türk çocuklarına armağan eden Mustafa Kemal bu bayramımızı gençlerimize Türk gençliğine tahsis etmiştir.
Gerçi bu bayramın kutlanmaya başlayışı Cumhuriyetin ilanından oldukça sonra takriben 16 yıl bir zaman süresinden sonra başlatılmıştır. Rivayet edilir ki Mustafa Kemal bu bayramı ihdas etmeden önce 19 Mayıs tarihinin neyin tarihi olduğu sorusunu arkadaşlarına yöneltmiş ve onların hiçbirisi 19 Mayıs tarihinin Samsun’a çıkış tarihini hatırlayamamış, dile getirememiştir. Bunun üzerine Mustafa Kemal kendince çok önemli gördüğü bu tarihin unutulmaması sürekli hatırlarda tutulabilmesi için böyle bir bayramın söz konusu edilmesiyle gerçekleşebileceği düşüncesine varmış ve bu bayramı öyle ortaya koymuştur. Çünkü Mustafa Kemal’in unutulmamasını sürekli hatırlarda tutulmasını istediği 19 Mayıs tarihi öyle önemli bir tarihtir ki hakikaten unutulmamalıdır. Bir an için düşünelim 19 Mayıs tarihinde ne olmuştur.
Hemen cevaplayalım 19 Mayıs 1919 tarihinde kurtuluş harbini gerçekleştirmek isteyen Mustafa Kemal Bandırma vapurundan inip Samsun da karaya ayak basmıştır. Bu nedenledir ki önemli bir kesime göre 19 Mayıs 1919 tarihi kurtuluş harbinin ki bazılarının kutsal isyan dediği harbin teorik olarak nazari olarak başladığı tarih kabul edilmektedir. Bu kesim bir oranda haklıdır.
Çünkü Mondros mütarekesi maddesine dayanarak özellikle 7. Maddeye dayanarak işgal edilmeye başlanan Osmanlı vatanının Türk vatanının bu tür işgallerden kurtarılması için neler yapılması gerektiğini uzun uzun düşünen, mütareke sonrası döndüğü İstanbul’daki şişlideki evinde planlar yapan Mustafa Kemal bu kurtuluşun gerçekleşebilmesi için Anadolu’ya çıkmanın ve kurtuluşu oradan başlatmanın plan ve tasarısıyla dopdolu bir kafayla Bandırma vapuruna binmiş ve Samsun’a ayak basmıştır. Yani hakikaten kurtuluş harbini başlatacak olan plan ve tasarımlar, nazariyat 19 Mayıs 1919 da Mustafa Kemal’in şahsında Samsun’a çıkmıştır. Dolayısıyla hakikaten bu tarih kurtuluş harbini nazari yani teorik olarak başlama tarihi kabul edebilecek bir tarihtir. Devam edecek…