“Oylar çalındı, sandık hırsızlığı yapıldı…”
“Sandıklara organize bir müdahale söz konusu…”
“Kısıtlı seçmenlere oy kullandırıldı…”
“Seçmen taşıması yapıldı…”
“Mesela AKP’ye oy verecek tipinde olanlara, büyükşehir oy pusulası verilmedi!”
Neler denilmedi İstanbul yerel seçimleri için?
Eğer, seçimin iptal nedenleri ile ilgili, rahmetli Aziz Nesin yaşasaydı, yüzlerce kitap yazardı bu konuda.
Huy, canın altındadır derler.
Huyum kurusun, bendeniz de böyle zamanlarda pek güzel geçerim dalgamı…
Hele hele, böyle her söylediğini, bir müddet sonra bir başka türlü söylemeye çalışanların yüz ifadelerindeki sıkıntıyı görünce…
Böyle ortalığın toz duman olduğu ortamlarda, en güzel fıkra, yine Nasreddin Hoca fıkrasıdır.
Biliyorsunuz Hoca bir gece uyurken bağırmaya başlamış:
-Kıvır, kıvır, kıvıııır, diye.
Karısı uyandırmış Hoca’yı:
-Uyan Hoca uyan, niye böyle bağırıyorsun kıvır da kıvır diye?
Hoca uyanmış yatağın içinde doğrulmuş ve gözlerini oğuştura oğuştura anlatmaya başlamış:
-Biri beni, bir minarenin en üstündeki şerefesinden parmağını şeyime sokarak aşağı sarkıttı; ondan bağırıyordum “kıvır da kıvır!” diye.
Haydi gelin, “Ne olacak bu memleketin hali?” sorusuyla, böyle antidemokratik seçim aldatmacılığı ile dalga geçelim.
Her gün de ciddi yazılar yazacak değiliz ya, bugün de işte “kıvırtma”yı yazdık.
Canım efendim, “çaldılar” demesi, efendinin halk ağzı ile söyleniş biçimi imiş…
Ne diyelim?
Bizim yazımız da halk ağzıyla yazılmıştır. Bu nedenle kimse alınmaya, gücenmeye , bu kez kıvırtmalarda çuvalladınız!