HAYDİ FIKRA OKUYARAK BİRAZ TEBESSÜM EDELİM…

Hepinize merhaba.

Kimse kusura bakamsın. Bugün, öyle kafa yoran, vay anasını dedirten, okuyanı küplere b,nd,rten veya beğenilen-beğenilmeyen türden sohbetlerimize ara veriyorum.

Sohbetlerime ara veriyorum dedikse, bu hiçbir şekilde sizlerle sohbet yapmayacağız anlamına gelmez. Bugün sohbetimizde tebessüm var. Ve Aydın havası deyip Melih Aşık’ın köşesinden bir fıkrayı aynen aktarıyorum:

Doğu Karadeniz’de bir gurup politikacı halkın nabzını tutmaktadır. Adamlar bir köy kahvesinde halkla sohbet ederken o zaman kadar susan bir emice sorar:

-Uşağum de bakayim, siz içki içermisinuz?

Siyasetçiler ezberlemiş gibi bir ağızdan:

-Yok dede, Allah korusun, biz içkiyi ağzımıza bile sürmeyiz…

-Sigaraniz va midur?

-Dede biz sigaraya karşıyız, her yerde yasakladık zaten..

-Peki kumarinuz va midur?

-O, günahtır dede, bizim öyle şeylerle ilgimiz olmaz..

-Kari kiz işleriyle yani aşna fişne ile araniz nasildur?

-Dede hiç olur mu, sümme haşa, biz harama uçkur çözmeyiz, yan bile bakmayız..

Dede durmuş biraz düşünmüş.. sonra da merakını dile getirmiş:

-Peki la uşağum, sizin hiç masrafinuz yoktur madem.. neden pu kadar çalaysunuz?

**

Ne o?

Bazılarınız tebessüm  etti, bazılarınız etmedi?

Aa, anladım. Fıkrada gönderme var değil mi?

Ee fıkra bu. O kadar da olacak..

Neyse. Bir başka fıkraya geçelim.

            Bir Fransız, bir Alman ve bir Türk müzede “Adem ve Havva cennet bahçesinde” tablosuna bakıyorlarmış.

Alman:”Bedenlerinin kusursuzluğuna bakarmısınız? Adem ile Havva mutlaka Alman olmalı” demiş.

Fransız, Almana karşı çıkmış;

“Havva ne kadar güzel, Adem ne kadar yakışıklı. Bu denli çekici olduklarına göre, hiç kuşkusuz Fransız olmalılar.”

Türk, tabloyu uzun uzun izledikten sonra kararını vermiş:

“Bunlar kesin Türk’tür. Üstte yok, başta yok, elmadan başka yiyecek yok, ama hala kendilerini cennette sanıyorlar.”

**

Nasıl hoşunuza gitti mi?