Size 1987’den kalma bir olay anlatacağız…
Başbakan Özal’dır, bir yurt gezisinde otobüsün üstünde konuşacaktır, yanında birkaç bakan da vardır.
Şehrin Valisi de protokol gereği, Başbakan’ın yanındadır.
Özal otobüsün üzerine çıkınca meydandan birkaç kişi bağırır:
“Başbakan’ı göremiyoruz!”
Özal Başkanlara emreder:
“Yere Çökün!”
Bakanlar ve diğerleri emre itaat eder ve dizlerinin üzerine çökerler, yalnız bir kişi ayakta kalır. Vali!
Başbakan ona emreder:
“Vali Bey, sen de çök!”
“Devlet çökmez Sayın Başbakanım.”
Mikrofon açıktır, bu konuşma meydanda duyulur, Özal durumu imalı ve cinaslı bir biçimde idare eder:
“Haklısın Vali Bey, devlet çökmez, sen çökersen devlet çöker!”
Sonra ne mi olur?
Vali merkeze alınır, uzun süre bekletilir, bir rivayete göre de Demirel Hükümetinin ilk valiler kararnamesine adı konulur. Ama kararname Çankaya’dan döner…
Bunlar hep devr-i demokraside ve hukuk devletinde olan şeylerdir.
Belki hatırlarsınız, Doğru Yol Partisi’nin Meşhur Valisini, Sakarya Valisi Enver Hızlan.
Vali Enver Hızlan, DYP milletvekillerinin yaptıkları siyasi baskıyı açıklayarak “Ben devletin Valisiyim, İktidarın değil” diyerek istifa etmesini.
Şimdi gelelim günümüze.
Kimse yanlış anlamasın, şimdiki hükümetin başına karşı sayın valilerimizin böyle bir harekette bulunmaları istemi değil amacım. Zaten, sayın valilerimiz de böyle bir harekette asla bulunmazlar.
Çünkü onlar da devletin valileri!
Hem de, bizim demokrasi anlayışımızda ve devlet geleneğimizde böyle şeyler önemli değildir!
Kaynakça: OLAYLAR VE İNSANLAR ADLI KİTAP