DELİ DALICA

            TEOG’un kaldırılmasından sonra, şuna inandık ki bu hükümetin eğitim konusunda belli bir planı yok. Zaten 15 yılda beş altı bakanın değişmesi her gelen bakanın da “reform” yapıyorum diye eğitim-öğretimi yaz boz tahtasına çevirdiğini hepimiz biliyoruz.

            Ben şuna inandım ki nu memlekette Milli Eğitim Bakanı yok!

            Reis, “Ben TEOG kaldırıyorum” dedi, arkasından Başbakan balıklama atlayıverdi. Kimse kusura bakmasın ama hukukçu bir kişinin böyle önemli bir bakanlığa getirilmesine komedi filmlerinde bile rastlanmaz.

            Ortaya  “kuyuya taş atan…” misali şimdi taşı çıkar çıkarabilirsen.

            Milli Eğitim Bakanı, “yokları” oynadığı için, Başbakan her gün açıklama yapıyor. “Efendim 3 alternatif var. Adrese dayalı var ama bunun sakıncaları var. Her okul kendi sınavını yapsın diyoruz ama bunun da “hormonlu not” sakıncası var. Merkezi sınav yapılabilir, soruları bakanlık hazırlar ve bu sınavda açık uçlu sorular sorulur, okul not ortalamasına katılır…” falan filan.

            Sonuç olarak, öğretmenin, velilerin, öğrencilerin kafası öyle karıştı ki kimse ne yapacağını bilemiyor. Hâlbuki eskiden Milli Eğitim şûraları toplanır, sorunlar birlikte çözülürdü. Bizim bu iş Deli Dalıca öyküsüne benzedi.

            Deli Dalıca gelin oluyor ve ata bindirilip düğün alayı ile birlikte damadın evine getiriliyor, Yalnız bir sorun vardır, Deli Dalıca atın üstünde iken evin porta kapısından geçirilemiyor. Zira gireceği kapının eşiği yüksek değildir. Birileri kapıyı sökelim bazıları atın ayaklarını keselim diyor. Kimsenin aklına gelini attan indirip kapıdan geçirelim fikri gelmiyor.

            Sonunda atın ayaklarını mı kestiler yoksa kapıları mı söktüler bilemiyorum ama bizim TEOG skandalı da bu öyküye benzemeye başladı.

            Esen kalın.