güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

ATATÜRK'ÜMÜZÜ ANARKEN

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:49
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:49

Bizim kuşak, dedelerimizin ve ninelerimizin savaş anılarıyla büyüdü. Dedelerimizden savaş destanları dinlerken gururlandık, savaşın sebebiyet verdiklerini dinlerken de hüzünlendik. Kurtuluş Savaşı ile gururlanırken barışın her şeyden önemli olduğunu bilincimize yerleştirdik.

Çünkü Cumhuriyeti kuranlar, yurdumuzu bağımsızlığa kavuşturanlar, savaşın ne olduğunu, vatan savunmadı dışında, savaşın cinayet olduğunu söylüyorlardı.

Mustafa Kemal Atatürk bunun için “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” parolasını işlemişti ulusunun belleğine. Çünkü o, savaşın içinden gelmiş, savaşın değil, barışın ülkesini ve insanını mutlu edeceğini biliyordu.

ABD Princeton Üniversitesi öğretim üyesi tarihçi, Prof. Dr. Bernard Levis, barış kavramını Atatürk’ün düşünce ve eylemlerindeki yerini soran Prof. Özer Ozankaya’ya şöyle der:

“Barış, Atatürk’te yalnızca bir kavram olarak kalmadı. Bu alanda çok şey de yaptı. Önce 1923’teki durumu göz önüne alın: Karşınızda büyük bir zafer kazanmış, mesleği askerlik olan bir insan var. Batılı sömürgecileri kovmuş, Yunanlı işgalcilerini def etmiş; kendisine çekici gelebilecek çok şey vardı…

Neydi Atatürk’e çekici gelebilecek çok şey?

Prof. Levis sıralar:

“Hemen güneyde, Osmanlı’nın yitirdiği ve karışıklık içerisinde bulunan iller vardı. Suriye’deki Fransız, Irak’taki İngiliz mandaları iyi işlemiyordu; birçok sorun vardı. Güneydeki bu Osmanlı illerini yeniden ülkesine katmak Atatürk’ e çekici gelebilirdi. Doğuda Rusya karışıklık içindeydi. Rus İmparatorluğu yıkılmış durumda, devrim ve iç savaş içindeydi. Enver Paşa’nın yaptığı gibi doğuya yönelmek ve Azerbaycan’ı, Özbekistan’ı vb. içine alan daha büyük bir Türk Birliği kurmaya çalışmak da Atatürk’e çekici gelebilirdi…”

Hayır Atatürk böyle yapmadı…

Prof. Levis, Atatürk’ün bu davranışını “olağanüstü” diye niteler:

“Zafer kazanan askerin, daha zafer sürüyorken; hayır, burada duracağız! Milli Misak sınırlarını tanıyoruz; artık serüvenlere yer yok, yurtta yapacaklarımız var “ demesi olağanüstü bir davranıştır.

Evet o gerçekten olağanüstü bir insandı. Bugün bizler dimdik ayakta isek; kötü politikacıların sergiledikleri hatalara rağmen ayakta kalabiliyorsak, onun bıraktığı mirasların çok sağlam temeller üzerine kurulduğundandır.

Evet yeni bir sonbahar. Yine onu kaybettiğimiz hüzünlü bir 10 Kasım. Onu ölümünün yıldönümünde şükranla anarken bizlere bıraktığı eserlerin bekçisi olduğumuzu yineleyerek “ruhun şad olsun” diyorum.

Esen kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.