3 Şubat 2017 Cuma akşamı Ak Parti Bandırma Teşkilatında Balıkesir Milletvekili Kasım BOSTAN, Balıkesir İl Başkanı Hasan DEMİRASLAN,Balıkesir Koordinatör Mv. Ahmet Gökhan SARIÇAM ın katılımı ile Referanduma hazırlanma istişari toplantısını yaptı. Bende bu toplantıya katıldım.
Ak Parti binasının üst katında toplantı salonunda yapılan toplantıya Balıkesir teşkilatının ve Bandırma teşkilatının birçok yöneticisi ve sandık başkanları katıldı. Bu referandumun önemi tartışıldı ve anlatıldı.
Ama benim asıl dikkatimi çeken gençlik kollarından gelen teşkilatın her zerresinde çalışmış olan il başkanı Hasan Demiraslan ın sandık başkanlarını tek tek isimlerini okuyup salonda olup olmadığını kontrol etmesi oldu.
Sandıkların önemini, en ince ayrıntısına kadar anlatması. Bandırma da 327 sandığın olduğunu ve bu sandıklarda 109.000 üzerinde seçmen olduğunu, bu seçmenlerin tamamına seçim anına kadar ulaşılıp bu süreç te EVET demenin ne kadar önemli olduğundan bahsetti.
İl başkanlığına kısa bir süre önce gelmesine rağmen Hasan DEMİRASLAN teşkilatçılığın önemini bilmesinden dolayı, Ak Kadrolar tarafından benimsenmiş, il başkanı olarak ilk gireceği referandum sürecinde BANDIRMA dan da ezici bir çoğunluk ile EVET çıkmasını için var gücü ile teşkilatı ile çalışacağa benziyor.
Onun için teşkilatlarına önem veriyor, teşkilat eğitim çalışmalarına önem veriyor. Hele sayın vekilimiz Kasım BOSTAN beyin bu referandum un ülkemiz için ne derece önemli olduğunu anlatması, Ahmet Gökhan SARIÇAM ın ise muhteşem sunumu ile AK PARTİ Bandırma Teşkilatı önümüzdeki günlerde BANDIRMA da REFERANDUM çalışmalarına tam gaz devam edeceğe benziyor.
Ama benim dikkatim salondaki sandık başkanlarının ve katılımcılarının daha seçim heyecanı içine girmedikleri. İşin ciddiyeti ile ilgili heyecanı daha kavrayamamış olmaları çekti.
Nasıl olsa Reis bu işi kıvırır rehaveti… Elbette Ak Parti de şimdiye kadar tüm seçimleri REİS sayesinde aldı. Teşkilatların buna karınca kararınca da katkıları elbet oldu. Ama bu defa durum farklı.
Türkiye hepimizin bildiği gibi krizler ve ihtilaller ülkesi. Genç Cumhuriyet kurulduğu günden bu güne denk dahili ve harici düşmanlar boş durmuyor.
Her on yılda bir ihtilal yapılıyor, birkaç yılda bir de muhtıralar yayınlanıyor. Başbakanlar asılıyor, liderler yıllarca mahpus damlarında kalıyor. Halkın çektiği ise çabası. İhtilalı yapanlar da bu ülke insanının emeğini çalıp çırpıyorlar. Bir oniki eylül paşalarının yaptığı, 28 şubat post modern darbecilerin yaptığı daha dün gibi aklımızda. Ülkenin tüm bankalarının içini boşaltıp uşaklık yaptıkları dış ve iç güçlere milletin emeğini peşkeş çekmediler mi?
Hele 15 Temmuz Fetö ihtilali kalkışması. Kırk yıldır, din diyerek, altın nesil diyerek, Türkçe olimpiyatları diyerek, anaokulundan üniversite ye kadar birçok okul kuruyoruz diyerek bu milletin iliğine kadar sömüren bu hain yapı ya İHTİLALİ yapsa idi ne olacaktı.
Bu ülke SURİYE den, IRAK dan daha berbat hale gelecekti. Bölünecekti, bir yandan DEAŞ, bir yandan PKK ve onun dış unsurları, bir yandan YUNANİSTAN, bir yandan ABD,FRANSA, İNGİLTERE, ALMANYA tıpkı kurtuluş savaşı yıllarında olduğu gibi SEVR i ömümüze koyup her türlü dayatmayı bu millete yapacaklardı.
Bu gün her birimiz belki hapishanelerde, belki mezarda belki de elimizde silah ile vatanımızı nasıl koruyacağız,ailemizi nasıl koruyacağız telaşı içinde acılar çekiyor olacaktık.
Bizim hafızamız çok hafif hemen unutuyoruz. Oniki eylül anayasası bu ülkede yıllarca tartışıldı. Hem muhalefet hem iktidar bu darbe anayasaya karşı olduğunu söyledi. Ama ne gariptir ki bu anayasa için ciddi bir çaba sarf edilmedi.
Ülke yıllarca koalisyonlarla yönetildi. Aylarca Cumhurbaşkanı seçilemedi, hatta bazen Cumhurbaşkanı seçimlerinde ZEKİ MÜREN e, AJDA PEKKAN a bile oylar çıktı. Vekiller asilleri unuttu, işi gırgıra getirmeye başladılar.
Daha sonra ise Vekillerin seçtiği ÇUMHURBAŞKANI na başbakanlar yıllarca gitmedi, görüşmedi, O ADAM, ÇANKAYA daki ZAT, gibi sıfatlar uydurdular. Bazı Bazı CUMHURBAŞKANLARI da ramazan da su içmeyi marifet saydılar. (ANS) Milletin değerlerini ayak altına almayı, medeni olmanın, laik olmanın vasfı addettiler. Bir anayasa fırlatmaları ile ekonomiyi alt üst ettiler.
Şimdi iş millete gelince kıvırmaya başladılar. Neymiş efendim otoriterlik başlarmış, padişahlık gelirmiş, despotluk olurmuş, daha neler neler…Ya bu milletin ufku geniştir.
Milletin hakemliği sağlamdır. Siz bunlara kafayı takmayın,bu millet, beş yılda bir verdiği yetkiyi almasını bilir.
Artık bu yüce millet 550 vekile geleceğini teslim etmeyecek, artık bende varım diyecek, sanıyorum Abdullah GÜL Cumhurbaşkanı olacağı zaman olsa gerek, o zaman AK PARTİ den ayrılan ANAP ı kuran Ispartalı biri vardı.
Sırf Cumhurbaşkanını meclis seçemesin diye partisinin vekillerini bir uçak ile İZMİR de bir otele kaçırmış idi. Meclise girmesinler 367 vekil meclis de olmasın ve yapılan seçim geçersiz sayılsın diye.
Hatırladığım kadarı ile bu oyunu rahmetli MUHSİN YAZICIOĞLU ile MEHMET AĞAR ve DOĞRUYOL PARTİSİ DENİZLİ MV. bozmuşlardı.
Yani bizim vekilleri seçmemiz her şeyi halletmiyor. Birileri o meclis kulislerinde, çok yıldızlı otel odalarında, çok sıfırlı çek karneleri ile bazen bu milletin kaderi ile oynayabiliyorlar.
Onun için milletin hakemliğinden kaçmamak lazım. Millet iradesine saygı göstermek lazım. Bu ülke kolay kazanılmadı, bu ülke RECEP TAYYİP ERDOĞAN düşmanlığına kurban edilmemeli.
Bu gün HAYIR cıların çoğu ne için hayır dediklerini bilmiyorlar. Sadece RECEP TAYYİP ERDOĞAN düşmanlığından dolayı HAYIR oyu vereceklerini söylüyorlar. RECEP TAYYİP ERDOĞAN bir kuldur. Ölümsüz değildir. Ama ülkemiz, devletimiz ölümsüzdür, nesiller boyu bu topraklar bizim vatanımız olarak kalacak. Onun için bu zorlu, ama bir o kadar da önemli referandum sürecinde hepimiz ÜLKEMİZ, için kararımızı vermeli ve bu karara da saygılı olmayız.
Daha öncede yazdığım gibi, ASLA DARILMA YOK, GÜÇENME YOK, KAVGA YOK, KONUŞARAK, TARTIŞARAK DOĞRUYU BULMALI.
Hamasi duygularımızı bir kenara bırakıp YENİDEN BÜYÜK TÜRKİYE yi vereceğimiz ÖZGÜR kararımız ile kurmalıyız.
ELİF DOĞAN TÜRKMEN ELİF GİBİ DURAMADI
CHP Adana Mv. Divan üyesi Elif DOĞAN TÜRKMEN seçim çalışmalarında bir konuşmasında ELİF GİBİ DİMDİK, ayaktayım demişti.
Ama birmilyonikiyüzbin tl lik haberleşme faturası karşısında hem kendi şaşırdı hem de yetmiş milyonu şaşırttı. Yetmiş milyon Türk milleti şaşırdığı gibi kendi partisi de şaşırdı, hatta doğru ise KILIÇDAROĞLU, bu yetkiyi meclis vermese idi filan demiş.
Ne yani millet size yetki verse, alın bu ülkeyi yönetin dese bu ülke kaynaklarını har vurup harman mı savuracaksınız.
Yetki vijdan çerçevesinde kullanılır. Akıl çerçevesinde kullanılır. Temenni ediyorum ki ana muhalefet partisi genel başkanı bu cümleyi kurmamıştır. Eğer bu cümleyi kurdu ise vay bu muhalefetin haline, iktidara gelirlerse de, o zaman VAY BU MİLLETİN haline…
ELİF gibi dik durmak, için ELİF gibi ilmin kapısı olmak lazım.
Yetim hakkı yememek lazım. Milletin değerleri ile barışık olmak lazım. Millet ile var olmak, millet ile bir olmak lazım.
En önemlisi de ELİF ile başlayan Y ile biten medeniyetin neferi olmak lazım. O zaman insan ELİF gibi dik kalabilir. ELİF gibi dik huzura gidebilir…
Diyorum Vesselam…