Kıymetli Okurlarım;
Osmanlı döneminin yükselme devrinden başlayarak günümüze kadar Türk toplumunu ulusal yönetimlerinde ve yerel yönetimlerinde hatta toplumsal teşekkürlerin yönetimlerinde hep devşirme kökenli kişiler tercih edilmiştir. Devşirme kökenli yahut devşirme kişilerden kastımız topluma hâkim gruplardan değil de toplumda azınlık olan gruplardan veyahut toplumumuzun dışındaki topluluklardan alınıp toplumumuzun yönetiminde kullanılan kişiler kast edilmektedir. Aslında devşirme tabiri bir Osmanlı tabiridir. Osmanlı Devleti, yükselme devrinde Balkanlarda Avrupa sahasında genişlemeye başlayınca Osmanlı Devletinin temelini oluşturan Türk-İslam toplumu devletin bütün hizmetlerini görecek nüfusu yetiştirmekte aciz kalmaya başlamıştır. İşte Osmanlı Devleti Türk nüfusun genel nüfusa göre az kalmaması için Balkanlardaki gayri Türk toplumlardan daha doğrusu gayri İslam toplumlardan küçük yaştaki erkek çocukları alıp belirli yerlerde onları Türk ve İslam geleneklerine, törelerine göre yetiştirip İslamlaştırma çalışmaları başlatması üzerine sözünü ettiğimiz devşirme sistemi ortaya çıkmıştır. Osmanlı Hıristiyan tebaasından küçük yaşta alıp İslam yaptığı Türkleştirdiği bu çocukları, bu gençleri daha sonra askerlik ve idari hizmetlerde kullanmaya başlamıştır. Bilhassa Osmanlının Kapı Kulu dediği Ulufe denen ücret alan padişahın şahsına bağlı askeri grubu bu devşirmelerden oluşmaktadır. Yine Osmanlının saray hizmetlerini ve yönetim hizmetlerini yerine getiren devlet adamları da Fatih’ten itibaren ağırlıklı bir şekilde bu devşirmelerden oluşmaktadır. Osmanlı Hanedanı ve Osmanlı Padişahı neden yönetim hizmetinde öz ve öz Türk kökenli devlet adamlarını kullanmayıp da bu devşirmelerden devlet adamlarını devlet yönetiminde kullanmayı tercih ederler? Yükselme devrine kadar Osmanlı Hanedanı ve Padişahları yönetimde Türk kökenli devlet adamlarını tercih etmişlerdir. Ancak aynı aileden gelen devlet adamlarının yönetimde kullanılması Osmanlı Devletinde saltanatı elinde bulunduran hanedanın yanında devlet yönetiminde söz sahibi olan başka küçük çaplı hanedanlar oluşması tehlikesini de ortaya çıkardığı görülmüştür. Nitekim bunların en belirgin ve tanınmış örneği olan Çandarlı hanedanı Fatih Sultan Mehmet tarafından söndürülünce Osmanlı Hanedanı ve Padişahları böyle yeni hanedanlar türemesin diye artık Türk devlet adamlarından ziyade devşirme kökenli devlet adamlarını kullanmaya onları iktidara getirmeye yönelmişlerdir. Onları bu yönü seçmeye iten bir başka sebep ise devşirmeden gelen bir devlet adamının soyu sopu geniş bir çevresi onu arkalayan kitlesi olmayacağı için padişahların onlar hakkında daha rahat hüküm verip daha rahat hükümlerinin uygulanmasının mümkün olacağını düşünmesidir. Hakikaten de devşirme kökenli devlet adamları padişah karşısında çok aciz durumdadırlar. Onları devletin en yüksek mertebelerine ulaştıran padişah fermanları onları anında makamından hatta canından edebilmektedir. Böyle bir icraat karşısında onlar hesabına padişaha direnecek hesap soracak herhangi bir kitle mevcut değildir. Bunu bilen devşirme kökenli devlet adamları bu nedenle padişahlara Türk kökenli devlet adamlarından daha fazla bağlılık duyarlar ve daha sadık olurlar. Hatta bu nedenle onlar devletin değil padişahın adamları olurlar. Oysa Türk kökenli devlet adamları padişahın adamı olmaktan ziyade Türk Milletinin de adamı olduklarından padişahların Türk Milleti zararına olabilecek faaliyetlerine direnir onu engellemeye çalışırlar. İşte bu nedenle Osmanlı Hanedanı sınırsız iktidarını kullanırken yönetimde devşirme kökenli devlet adamlarını kullanmayı tercih etmiştir. Tabii ki padişahtan sonra en üst makamlara gelen devşirme kökenli devlet adamları da kendi emirlerinde çalışacak devlet adamlarını aynı sebeplerle devşirmelerden seçtiklerinden Osmanlı Devleti görünüşte devşirmelerin yönetimde söz sahibi olduğu yönetimi ele geçirdiği bir devlet olmuştur. Bu aşağı yukarı devletin yıkılışına kadar sürmüştür. Gerçi 2. Mahmut döneminde devlet sisteminde yapılan değişiklikler devşirme sistemini kaldırmıştır. Ama hanedanın kafasındaki zihniyet değişmediğinden yine devletin yönetim işlerinde en üst makamlara öz ve öz Türk, Türkmen kökenli devlet adamları yerine kendini Türk saymayan Balkan kökenli veyahut Kafkas kökenli yahut Ortadoğu kökenli devlet adamlarını getirmeleri sürüp gitmiştir. Haliyle bu da devletin yıkılmasında önemli bir etkendir. Osmanlı Devletinin yükselme devirlerinde devşirme sisteminin daha ziyade aslen Türk olup daha sonra Hıristiyanlaştırılarak Türklüğünden uzaklaştırılmış toplulukları hedeflemesi Macarları, Bosnalıları, Arnavutları, Bulgarları ve Sırpları kapsaması bir oranda devşirme sisteminin yine de Türklerin hizmetine sokması olarak görülebilir. Ama bu bile sözünü ettiğimiz genel kural açısından fazla bir etkili sonuç doğuracak davranış değildir. Osmanlı Devletinin izlediği bu tutum Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında hemen hemen terk edilmiş yönetim sahasında Türklük tam anlamıyla söz sahibi olmuş ve öz ve öz Türk adamları yönetimde yer almıştır. Ancak zaman ilerleyip devletimizin gelişmesi tamamlandıkça devşirme sistemi Cumhuriyet döneminde de kendini göstermeye başlamıştır. Ne var ki artık Osmanlı Devleti gibi geniş sahalara hâkim olunmadığından ülkemiz içerisinde Türk toplumuna yabancı başka toplumlar bulunmadığından devşirme sistemi iç devşirme şekline dönüşmüştür. Devletimizde yönetimi iç devşirme sistemine dönüştürmenin iki temel sebebi vardır.
Birincisi, ülkemizin yönetimine, iktidarına hâkim olmak isteyen kuvvet ve kuvvetin en başındakiler her şeye tamamen kendileri hâkim olabilmek için kendileri karşısında aciz durumda olacak ve sadece kendilerine sadakat bağlı olup hizmet edecek kişilere ihtiyaç duymaya başlamışlardır. İkincisi ise, dünya üzerinde söz sahibi olup tüm dünya toplumlarına hâkim olmaya çalışan devletlerde ülkemize hâkim olabilmek için ülkemiz içinde kendilerine sadakatle hizmet edebilecek kişi veya gruplara ihtiyaç duymaya başlamışlardır. Onlarda bu ihtiyaçlarını giderebilmek için ülkemiz içerisinde kendi kafalarına göre devşirmeler yapmaya başlamışlardır. İşte bu iki türlü devşirmeye dâhil olup seçilen bazı devlet adamları kendilerine seçenlerin yani kendilerini yönetime getirenlerin hesabına işbaşına gelmeye başladıklarında cumhuriyet dönemimizde de devşirmelerin saltanatı başlamıştır. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında tek parti yönetimi söz konusu olduğundan bu partinin ulusalcı üniter devlet yapısına laik ve Atatürkçü sisteme bağlı icraatları devşirmelerin yönetimde kullanılmasına imkân tanımamıştır. Ancak ülkemizin bu sisteminin devam etmesini ülkemizde tek parti yönetiminin ulusalcı bir sistemin sürmesini istemeyen dış mihrakların ülke içerisinde kendi hesaplarına devşirmelere başlayıp kendi adlarına iktidara getirip kullanacakları kişi ve teşekkürleri oluşturmaya başladıklarını görmekteyiz. Nitekim ilk yola çıkışında ulusalcı bir parti olarak yola çıkmasına karşılık daha sonra iktidara geldiğinde Amerikancı bir parti durumuna gelen Demokrat Parti iktidarının yöneticilerini yönetimde rol alan üyelerini dış mihraklar hesabına yönetimde görevlendirilen ilk devşirmeler olarak değerlendirebiliriz. Çünkü bunlar bence Amerika’nın seçim ve desteği ile tespit edilmiş onun ve Batının desteği ile Türkiye’nin başına iktidar yapılmış kişilerdir. Nitekim bu iktidar sahipleri kendilerini görevlendiren dış mihrakların istemediği icraatlara yöneldiklerinde Osmanlı Dönemi devşirmelerinin başına gelenlere muhatap olmuşlar iktidarlarından hatta önemlileri canlarından olmuşlardır. Daha sonra ki dönemde onların yerine ABD’nin ve Batının yeni devşirmelerden oluşan siyasi teşekkül oluşturup onları iktidara getirdiğini bunlarda onların istediği neticeyi tam anlamıyla vermediklerinde onları da iktidardan düşürüp yerine yeni devşirme teşekkürler yeni devşirme yüzler koyduğun görmekteyiz. Bu dış mihrakların devşirmeleri günümüze kadar hala devam etmektedir. Nitekim 12 Eylül 81 darbesinin sahneden kaldırdığı bazı devşirmelerin yerine bu kez yine dış mihrakların yardımlarıyla, oluşturmasıyla devşirmelerden oluşan yeni bir siyasi teşekkülün ortaya çıkıp ülke iktidarına hâkim olduğunu da söylememiz bence mümkündür. Bu sistem Mustafa Kemal’in ölümünden hatta 2. Dünya Harbinden sonra ülkemizde ağırlık kazanmış dış mihrakların kendilerine uygun hizmet verecek kişileri aramızdan seçip devşirmeleriyle oluşturdukları siyasi teşekkürlerle ve onların iktidarlarıyla bugünlere ulaşmıştır. Ülke yönetimi açısından dış mihrakların oluşturduğu devşirmelerde kendi iktidarlarının sürebilmesi için ülke içerisinde kendi teşekkülleri dışındaki başka teşekküllerden kişileri de devşirmeye yönelmişlerdir. Nitekim bu yolla ülkemizdeki pek çok siyasi parti kendi görüşünde olmayan partilerden milletvekili, belediye reisi gibi siyasiler transfer edip onlara kendi yönetimlerine görev vermişlerdir. Son 20 yıl içerisinde ülkemizde köken itibariyle farklı zihniyette olmalarına karşılık kendilerinden çok farklı zihniyetteki siyasi teşekküller bünyesinde onların iktidarında idari görev alan pek çok milletvekili, pek çok siyasetçi görmemiz mümkündür. Bu yolla aslında sosyalist zihniyete sahip olarak, solcu zihniyete sahip olarak uzun yıllar tanınmış bu tür teşekkürler içerisinde uzun yıllar bulunmuş siyasilerimiz bugün bu zihniyetlerin tam karşısındaki İslamcı, Şeriatçı zihniyette iktidarlara hizmet veren Belediye Başkanı, milletvekili hatta Bakan bile olabilmektedirler. Tabii bunu aksi de mümkündür. Ancak ülkemiz bünyesinde son dönemin, son çeyrek asrın iktidarları genellikle sağ diyebileceğimiz kesimden oluştuğundan devşirme sistemi genelde soldan sağa gerçekleşmekte sağ kesim solcu bilinen sosyalist bilinen pek çok bireyi sağ kesime devşirip kendi hizmetlerinde yönetimde kullanabilmektedirler. Bunu yerel yönetimlerde daha ziyade görmemiz mümkündür. Sosyalist yahut solcu zihniyet sahibi partilerden Belediye Reisliğine, belediye hizmetlerine seçilen şahısların daha sonra ülke iktidarına sahip olan sağcı İslamcı iktidarlar tarafından kendi hesaplarına devşirilip kendi hesaplarına aynı görevle kullanılmaya başlandığını görebilmekteyiz. Hatta bazı sosyalist zihniyet sahipleri solcu zihniyet sahipleri sağ partiler tarafından daha seçimler öncesinden devşirmeye tabi tutulmakta devşirilen bu kişiler seçimlere sokulup Belediye Reislikleri kazanılma yoluna gidilmektedir. Bu usulün örneklerini yakın zamanımızda çevremizdeki ilçelerde hatta geçmiş dönemlerde sağdan sola olmak üzere ilçemizde de görmüş yaşamış bulunmaktayız. Nitekim son dönemde gerçekleştirilen bazı devşirmelerde gelecek yerel seçimlerde de Bandırma’mızda aynı usulün yani devşirmelerin yerel seçimlere sokulup iktidar lehine Bandırma’da yerel yönetimin ele geçirilmeye çalışmasının yaşanacağına işaret etmektedir. Peki, bütün bunlar yani devşirmelerin yönetimde kullanılması Cumhuriyet Döneminde neden gerçekleştirilir? Bence bunun sebebi devşirilen kişilerin devşirenlere çok sıkı bağlanmak sadık birer köle olmak durumunda olmalarının devşirilmeyi yapanlarca bilinmesindendir. Yani devşirmeleri yönetimde kullananlar bilirler ki bu devşirmeye konu olan kişiler bulundukları makamı kendilerine borçlu olduklarının ve makamda kalmanın, makamı verene sadık kalmakla süreceğinin bilincindedirler. Bu makamda daima kalabilmek için de makamı verenin her dediğini kayıtsız şartsız kanunlu kanunsuz yerine getireceklerdir. Bu nedenledir ki iktidar sahipleri ama iç kökenli ama dış kökenli olsun iktidarı elinde bulunduranlar kendileri gibi düşünmeyenlerden kendilerinden olmayanlardan çıkarcı menfaatçi kişileri devşirip kendi yönetimlerinde yönetimlerine ortak ederler. Onlardan istifade ederler. İleride herhangi bir zorluk herhangi bir feda etme durumu söz konusu olduğunda onları feda etmek kendi elemanlarını feda etmekten kolay olacağından onları tercih ederler. Bütün bunlardan sonra şunu özellikle vurgulamak isterim ki iktidar sahipleri veya iktidar olmak isteyenler devşirme kişileri kullanabilirler. Ama toplum olarak devşirme kişileri kullanan siyasi teşekkülleri desteklemekten vazgeçmeliyiz. Çünkü onlar nasıl çıkarları uğruna kendilerine hizmet etmek üzere devşirmeler yapabiliyorsa çıkarları uğruna toplumu da feda edebilirler. Bu nedenle devşirmelerin iktidarından, devşirmelere rol veren görev veren iktidardan uzak durmalıyız. Devşirmelerin bizim hesabımıza değil onları iktidara getirenlerin hesabına çalışan kişiler olduğunu unutmamalıyız.