Trabzon'a bağlı Akçaabad Nahiyesi, 1530’da Hızır Çelebi adında birinin 24.000 akçe gelirli zeameti idi. Nahiyedeki, tımarlardan 9 köy, 720 hanede (113 Müslüman, 607 Müslüman olmayan),757 neferden (vergi mükellefi) 77.000 akçe gelir sağlanıyordu.
Ayrıca, kimi yerler Trabzon sancakbeyine, Trabzon Kalesi muhafızlarına Trabzon’ daki Yavuz Sultan Selim’in annesinin imaretine: vakfedilmişti. Bu nahiyemin iki köyündeki 65 hanede (14 Müslüman,51 Müslüman olmayan) 78 nefer mükellef vardı.
Sancakbeyi bunlardan 21.700 akçe gelir sağlıyordu. Trabzon Kalesi muhafızları ise Akçaabad’dan 196.400 akçe (gelir elde ediyorlardı. Bu gelir, 74 köy ve; 2 mezradaki 2.452 hanenin ( 206 Müslüman, 2.246 Müslüman olmayan) 2.734 mükellefinden sağlanıyordu. Yavuz Sultan Selim’in annesinin
imaretinin evkafına ayrılan gelir ise 150.997 215i hanedeki (7 Müslüman, 208 Müslüman olmayan) 247 mükelleften 33.450 akçe gelir sağlanıyordu. Yomra’da, zaimlere ve tımarlı sipahilere, 13 köy ve 1 mezra ile birlikte 1.140 hanede (41 Müslüman, 1.099 Müslüman olmayan) dirlik ayrılmıştı. Bu dirlikte
1.303 neferden 115.500 akçe gelir sağlanıyordu.
Maçka’nın 1 köyü de padişah hassı idi. Bu nahiyedeki şahin ve doğan yuvalarının geliri ise sancakbeyine verilmişti. Zaimlerin, sipahilerin ve kalelerdeki tüm görevlilerin tımarlarının toplamı 182.600 akçeydi. Bu gelir, 47 köy ve 2 mezradaki 1.907 hanede (252 Müslüman, 1.655 Müslüman olmayan) 2.118 neferden sağlanıyordu. Yavuz Sultan Selim’in annesinin imaretine Maçka’da da 5
köy ayrılmıştı. Buradaki 542 hanenin (40 Müslüman, 502 Müslüman olmayan) 634 neferinden 56.507 akçe gelir elde ediliyordu. Sürmene Nahiyesi’ndeki tımarlar toplamı ise 23 köy ve 2 mezra idi. Buradaki 2.514 hanenin (124 Müslüman, 2.390 Müslüman olmayan) 2.737 neferinden 2,07.100
akçe gelir sağlanıyordu. Trabzon, XVI.yy’ın sonlarında, halkının çoğunluğu Müslüman olan bir kent
durumuna gelmişti. 1580’de kentte bulunan 52 mahallenin 28’i Müslümanlarındı. Bu mahallelerdeki hane sayısı 1.115’i bulu yordu. Müslüman olmayan hane sayısı ise 932 idi. 1523-1583 arasında, Trabzon’daki vergi veren nüfus, ayrıca % 44’liik biı artış göstermiştir. Kentteki ticaret büyük ölçüde İran ile ilişkili olduğundan, Osmanlı-İran savaşlarının, Trabzon’un gelişmesini olumsuz yönde etkilediği sanılmaktadır. Gerçi OsmanlI ordularına yapılan satışlar, ipek ticaretindeki kayıpları bir ölçüde dengeliıyordu. Ancak, ordulara yapılan satışlar çoğu zaman piyatsa fiyatının altında bulunan bir narha göre ödendiği için, bu tür satışların pek kârlı olmadığı da açıktır.Trabzon liman gümrükleriyle ilgili 1545-1.546 yılına ilişkin iltizam teklifi, Trabzon’un Anadolu’nun en işlek limanlarından biri olduğunu göstermektedir. Buna göre, gümrüğü n dışında, harc-ı hassa emanetini de içermek koşuluyla, 3 yıllık bir sözleşme için akçeden söz edilmekteydi Bir başka mültezim adayı 60.000 akçe artırıp 1.360 akçe önermişti. Trabzon’un Kırım ve İstanbul i le olan ticareti, ekonomik yaşamı canlandıran başka bir öğeydi. Trabzon gümrük emininin hizmetinde çalışan gümrük personelinin sayısı da, limanın canlılığım
açıkça belirtmektedir. Bir bevvab, bir sanduki, bir kar.ıtari, altı bekçinin yanında hizmet etmektendiler. XVI.yy’ın ortalarında Of ve Rize iskele gümrükleri Trabzon güm rük mukataasına' bağlı olan ayrı bir mukataa oluşturmaktaydı. Bu iki iskele için yapılan iltizam teklifi 70.000 akçe olarak gösterilmekteydi. Trabzon, fethedildikten sonra, bir eyalet yönetimine bağlanmayarak, kalelerde dizdarlar, subaşıları; kent ve kasabalarda kadı, zaim ve ümeraca yönetildi. Devlet merkezinden zaman zaman bazı vezirlerin gönderilmesine karşın, Trabzon’un idari, askeri ve mali yönden önem kazanması, lI.Bayezid döneminde önce Şehzade Abdullah, sonra da Şehzade Selim’in buraya sancakbeyi olarak gönderilmeleriyle başladı. Bu dönemde Trabzon, Eyalet-i Rum’a (Sivas Eyaleti) bağlı bir sancaktı. Kanuni Sultan Süleyman, 1520’de, kenti yeniden yazdırmış ve Batum Sancağı’nı da ekleyerek Trabzon Eyaleti’ni kurdurmuştu. ÇAĞDAŞ DÖNEM: Trabzon Vilayeti’
nin XIX.yy’daki siyasal yaşamını etkileyen ilk önemli olay, Trabzon Valisi Canikli Tayyar Mahmud Paşa’nın, Nizam-ı Cedid’karşı olduğu için III.Selim’in gözünden düşmesi ve hükümete karşı başkaldırmasıdır .1805’te ayaklanan Canikli Tayyar Mahmud Paşa,üzerine kuvvet gönderilince önce Kırınıa kaçtı; daha sonra bağışlandı. Kırım’dan İstanbul’a geçen Canikli Tayyar Mahmud Paş.a’ya Trabzon valiliğinin yanı sıra, sedaret kaymakamlığı da verildi. Ancak, Canikli Tayyar Mahmud Paşa’nın itibarının iade edilmesi rakip Cebbarzade ailesini ürküttü.
Cebbaıtzadeler ve Canikli’nin öbür muhaliflerinin fışkırtması ile Canikli Tayyar Mahmud Paşa Trabzon valiliği ile birlikte tüm görevlerinden azledildi ve Dimetoka’ya sürüldü. Trabzon 1810’da Rus işgaline uğradı. Kafkasya’n ın büyük bölümünü ellerine geçirerek Doğu Anadolu’ya sarkan Ruslar,1810’un sonlarında, 18 parça gemiyle Trabzon kıyılarına bir çıkartma girişiminde bulundular. Akçaabad’ın Sargana bölgesine baskın düzenledilerse de yöre halkının direnişi karşısında Rus askerleri teknelerine binerek kıyıdan uzaklaştılar.XIX.yy’ın ilk yarısında Trabzon ve çevresinde etkin olan ayan aileleri hükümete karşı birkaç kez ayaklandılar. Ayanların yerel etkilerini kırmaya kararlı olan II.Mahmud, kısa aralıklarla yeniden alevlenen ayaklanmaları bastırmak için,Trabzon üzerine kuvvet göndermekten çekinmedi. Söz konusu ayaklanmaların ilki,Trabzon Valisi Süleyman Paşa ile arası bir türlü düzelemeyen Maradit Muhafızı Rizeli Tuzcuoğlu Memiş Ağa’nın 1816’daki olayıdır. Tuzcuoğlu Memiş Ağa, kendisine bağlı kuvvetlerle Trabzon’a kadar olan iskeleleri ele geçirdikten sonra, kısa sürede kazandığı başarılardan cesaret alarak vilayet merkezini işgale geldi. Tonya, Yomra ve Tirebolu ayanları ile birlikte Trabzon’u kuşatan Tuzcuoğlu kenti ele geçirdi. Ne var ki, hükümetin gönderdiği, Çeçenzâde Haşan Ağa komutasındaki kuvvetler Trabzon’u geri alınca, Tuzcuoğlu Rize’ye, oradan da Of’a kaçtı. 1817’de hükümet kuvvetleri bu kez Of’u kuşatarak kenti ele geçirdiler. O sırada 100 yaşını geçmiş olduğu söylenen Tuzcuoğlu Memiş Ağa yakalanarak idam edildi. Abaza Mehmed Hüsrev Bey’in Trabzon valiliği sırasında, Kalcıoğlu, Hacısalihoğlu ve Dedeoğlu adlı ayanlar ayaklandılar. Her üç ayan da hükümet kuvvetleri karşısında tutunamayacaklarını anlayınca,
1818’de bağışlanmalarını istediler. Doğu sınırındaki Rus tehlikesini göz önüne alan hükümet, bu üç ayanın bağışlanma isteklerini kabul etti.