OSMANLI DÖNEMİ
Trabzon, bir süre barış içinde yaşadı. Ancak, Celali ve suhte ayaklanmalarıyla yöre için barış dönemi sona erdi. Anadolu’nun pek çok yerinde soygunculukla geçinen aşiretler türemişti. Bunlardan biri de, Trabzon’daki Kazancık “cemaati” idi. Bu “cemaat” Sivas’a dek olan bölgede köyleri basıyor, halktan zorla para ve mal topluyordu. Devlet görevlileri ile askerlerin de yasadışı yollara başvurmaları, sık sık rastlanan olaylardandı. Canik ve yöresinde ortaya çıkan Rizeli Ömer adında bir sancakbeyinin
yaptıkları, halkın yakınmasına yol açıyordu. Rizeli Ömer, tımarlı sipah'yken, tımarından vazgeçmiş ve sol gureba bölüğüne sipahi olarak girmişti. Bu görevdeyken, Celali Serdarı Hüsrev Paşa’ca Canik Sancağı’na atandı. Of Kazası’nda topladığı yasa dışı vergi tutarı 4.000 kuruşu buluyordu. Soygun
sırasında Of ta bulunan Beylerbeyi Mustafa Paşa’nın ve kızkardeşinin evleri basılmıştı.
Rizeli Ömer halkın can ve malına da saldırıyordu. Yöre halkı korku içinde, toprağını bırakarak göç etmeye başladı. Bu durumu ayrıntılarıyla merkeze bildiren Beylerbeyi Mustafa Paşa, Rizeli Ömer’i cezalandırmak için, kendisine yetki verilmesini istiyordu. Gelen yanıtta, önce genel bir denetimin
yapılması ve sanıkların suçlu oldukları anlaşılırsa, cezalandırılmaları bildirildi.
1603’te Trabzon, Ahmed Paşa adında bir beylerbeyinin arpalığıydı. Bu paşanın kapı ağalıkları da sipahi zorbalarının eline geçmişti. Kethüdası olan Ferruh, beraberindeki askerlerle halktan yasa dışı vergi topluyordu. Halkın yakınması üzerine, Ferruh’un, Trabzon yeniçeri serdarının mübaşirliğini yaptığı bir mahkemenin karşısına çıkarılması kararlaştırıldı. Mahkemeye çağrılan Ferruh, kendisinin sipahi olduğunu, bu yüzden yeniçeri serdarının mübaşirliğini kabul etmeyeceğini söyleyerek mahkemeye gelmedi. Bundan başka, Pazarbaşıoğlu Ali, Demircioğlu Ahmed, Nalbatoğlu Ali Bey gibi sipahi zorbaları da, Trabzon’da soygunlar yapıyorlardı. Merkeze yapılan başvuruyla, Trabzon sipahilerinin kethüdası olan Ferhad’ın mübaşir (askeri yargı görevlisi) olarak atanması istendi. Yeni fermanla, kethüda Ferhad ve yeniçeri serdarı Ferruh birlikte mübaşir oldular. Bununla birlikte, Trabzon Sancağı’nda, o denli çok sipahi ve yeniçeri zorbası vardı ki, bunların bir-iki mübaşirlik mahkemesinde (askeri mahkeme) yargılanmaları olanaksızdı.
Kazaklar 1624’te Doğu Karadeniz Bölgesi'ne saldırdılar. Trabzon halkı yağmaya uğrayan Tirebolu’nun yardımına koştu. Osmanlı donanması da yöreye gönderildi. 1625’te, Kazaklar saldırılarını yinelediler.
Trabzon kıyıları büyük zarar gördü.Trabzon’un kalan bölümleri Osmanlı donanmasının yetişmesiyle yağmadan kurtuldu. 1631’de kent yeni bir saldırıyla karşılaştı. XVIII.yy’da ise ayanlar güç kazandılar. 1710-1725 arasında Trabzon’da Şeydi Veyisoğlu Ömer, Mustafa, Kürdoğlu, İsmail söz sahibiydiler. Trabzon ayanından Şatıroğulları da, bütün öbür ayanlar gibi, güç ve servetlerini, devlet hizmetindeyken edindikleri gelirle yapmışlardı. Şatıroğlu Ömer ve İbrahim ağalar, önceleri, devletin cizye,avarız, nüzul gibi vergilerini toplamaktaydılar. 1782-1783’te tımar ve zeamet sahiplerinin seferde bulunmaları nedeniyle, sancağın vergi tahsildarlığı da Şatıroğlu Ömer'e verilmişti. Samsun ayanından Caniklioğulları bir süre Trabzon üzerinde de etkili oldular.
NÜFUS VE EKONOMİK YAŞAM:
Trabzon’un ele geçmesinden sonra II.Mehmed’in yörede genel bir sayım yaptırmış olduğu bilinmektedir. Bu sayımla ilgili belgeler elde olmadığından, ancak 1487'de II.Bayezid’ce yaptırılan ikinci sayımın verileri değerlendirebilmektedir. İl yazmanı Mehmed’in saptamalarına göre, kente, sürgün yoluyla Müslüman aileler yerleştirilmişti. Yerli halkı ayaklandırabilecek kişilerin yöreden uzaklaştırılması da, sürgün politikasının bir parçasıydı. Yeni yötemine uyum gösterebileceği anlaşılan kimseler, askeri sınıftan olsalar bile, görevlerinde bırakılıyorlardı. Nitekim, 1487’de, Torul Nahiyesinde Aleksi, İstranik , Konstantin, Yorgi ve Hristodolu Panapyoli adlarında tımar erleri vardı.
Trabzon’a yerleştirilen Müslüman hane sayısı 258’di. Bu tarihte kentte bulunan Müslüman olmayan hane sayısı 913, bive (dul) 210, mücerred (bekâr) 66 idi. Toplanan ispenç bedeli 24.664 akçeyi buluyordu.
Kentin boyahanesi 5.000, başhaııe ve koyun-sığır bacı 6.000, at ve katır bacı 250, bozahane 5.000, keyl resmi 3.500, Maçka yolu bacı 150, denizden gelen hamr (şarap) resmi 3.000, hassa zeytin ağaçları 5.000, gemi kalafatı için katran 5.000 akçe gelir getiriyordu. Ayrıca, 24 mülk değirmen vardı. Bu değirmenler Değirmen Deresi üzerinde bulunuyor ve dere taşıp, bentleri yıktığı zaman değirmenler işlemiyordu. Bu durumda halkın tümü bentlerin onarımında ücretsiz çalışmak zorunda kalıyordu. Yakınmaların çoğalması üzerine, devlet, bentlerin onarımını, değirmen sahiplerinin üstlenmesini buyurdu.
1530’da Müslüman mahalleler 10’a ulaşmış, Müslüman olmayanların mahalle sayısı ise 14 olarak kaydedilmişti. Müslüman mahallelerdeki hane sayısı 201 olup, bunların içinde 10 imam, 2 hatip, 7 müezzin, bir hafız ve bir kayyum vardı. Müslüman olmayan mahallelerdeki nüfus dağılımı şöyleydi:
|
Hane |
Bive |
Mücerred Mahalle |
|
Rum |
774 |
86 |
— |
10 |
Ermeni |
151 |
38 |
9 |
1 |
Frenk |
159 |
12 |
13 |
3 |
Toplam |
1.084 |
136 |
22 |
14 |
1530’da kentin mukataalanndan sağlanan yıllık gelir 103.660 akçeydi. Trabzon ve kazalarının toplam geliri ise 2.443.811 akçeydi (Tablo 1).
Aynı dönemde kazalardaki nüfus dağılımı ise şöyleydi:
Müslüman
Trabzon |
Hane 179 |
Mücerred 22 |
Bive |
Akçaabad |
413 |
3 |
3 |
Yomra |
90 |
3 |
3 |
Maçka |
292 |
— |
— |
Sürmene |
124 |
3 |
3 |
Of |
1% |
2 |
1 |
Kabakoz |
— |
— |
— |
Toplam |
1.294 |
33 |
10 |
Müslüman Olmayan
|
Hane |
Mücerred |
Bive |
Trabzon |
1.084 |
21 |
148 |
Akçaabad |
4.439 |
233 |
268 |
Yomra |
2.405 |
178 |
240 |
Maçka |
2.157 |
160 |
142 |
Sürmene |
2.390 |
44 |
173 |
Of |
2.949 |
86 |
138 |
Kabakoz |
184 |
— |
— |
Toplam |
15.608 |
722 |
1.109 |