güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Trabzon Havalisinde Yaşayanlar Öz Ve Öz Türktür – 6

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:47

Rusların Karadeniz sahilini bombardıman süreçlerinde en önemli konulardan birisi askeri bilgi toplamaktı. Ancak bu durum can güvenliği açısından sakıncalıydı. Bu bakımdan Trabzon ve Kastamonu vilayetleriyle, Bolu, İzmit ve Canik mutasarrıflıklarına bilgi verilmiş, balık tutulması yasaklanmıştır. Zira belgelerden anlaşılacağı üzere balıkçılar ve çocuklar Ruslar tarafından görülmekte ve hedef haline gelmekteydi.

Bu amaçla gönderilen bir telgrafta Lazistan Sancağında da balıkçılığın tamamen yasaklandığı, merkez ve diğer mülhakat vilayetinde de 20 yaşından aşağı olanların kati surette balık tutmaktan men edilmesi ve liman dairelerinden vesika almak şartıyla bütün balıkçıların sahilden 1 milden fazla açığa gitmemesi tedbiri alınmıştır.

Sonuç

I. Dünya Savaşı sırasında Alman Genelkurmayı ile ortak hazırlanan savaş stratejisi gereği Kafkasya’dan Rusya’ya taarruz eden Osmanlı ordularının lojistik desteği Karadeniz üzerinden, özellikle Trabzon limanı vasıtasıyla sağlanmaktaydı. Savaşın başlangıcıyla birlikte Rus donanması Osmanlı Devleti’nin Karadeniz’deki limanlarını dolayısıyla Trabzon’u bombalamaya başlamıştır. Kafkas Cephesi’nin çökmesi (Sarıkamış Savaşı’nın kaybedilmesi) ve üstünlüğün Rus ordusuna geçmesiyle denizden ve karadan Rus ordusunun kıskacına giren Doğu Karadeniz Bölgesi, 1916¬18 yılları arasında çok dramatik olaylara sahne olmuştur. Bunlardan en önemlisi bölge Müslümanlarının batı illerine doğru başlatmış oldukları kitlesel göç olayıdır. Bölgede “Muhacirlik” olarak adlandırılan bu dönem halkın sosyal hafızasında derin izler bırakmış ve sözlü kültürle günümüze kadar ulaşmıştır.

18 Nisan 1916’da Trabzon’un Rus işgaline uğraması Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yaşayan Türk insanı için çok sıkıntılı bir dönem başlatmıştır. 1461 tarihindeki fetihten sonra aralıksız 4.5 asır Türk hakimiyetinde olan Trabzon ilk kez işgale maruz kalıyordu. Doğu Anadolu Bölgesi’nde 19. yüzyılda yaşanmış olan Rus işgali ve beraberinde gelen mezalim sözlü kültür ortamında dilden dile taşınan bir olguydu ve şimdi Trabzon da bu olguyla karşı karşıya kalıyordu. Buna bir de Rum ve Ermenilerin ihanet ve zulmünü eklersek tahammül edilemeyecek bir durum meydana gelmekteydi. Bu olgular ve Türk insanının içselleştirdiği “devletsiz yaşayamama" durumu bölgede yaşayan halkı muhacirliğe yöneltti ve yüz binlerce insan yollara döküldü. İki yılı aşkın bir süre devam eden muhaceret; Rusya’da Bolşevik Devrimin meydana gelmesi; 1918’in başından itibaren Rus askerinin geri çekilmesi ve 24 Şubat 1918’de Trabzon’un kurtuluşu ile birlikte sona ermiştir. Rusların geri çekilmesi ile birlikte Osmanlı Devleti’nin işgale uğramamış vilayetlerine sığınmış olan Trabzon muhacirlerinden sağ kalanlarının bir kısmı geri dönmüş, bir kısmı da değişik vilayetlerde iskân edilmiştir.

Muhacirlik kadar Doğu Karadeniz Bölgesi’ni etkileyen başka bir sosyal olay yoktur. Bu hadise yakın dönem tarihimizde bölgenin Türk ahalisi için bir milat ve buna bağlı olarak sosyal hafızada gelişen bir halk takvimi başlangıcıdır. O dönemi yaşamış olan insanlar kendi yaşlarını hesaplarken bu olgudan hareket ederler ve doğum tarihlerini tespit ederlerdi.

Trabzon halkını olduğu kadar bölge insanını da bu kadar derinden etkileyen, “belini büken" muhacirliğin belgesel çalışmaları yapılmalı, romanları yazılıp edebiyatı oluşturulmalıdır.”

Rus devletinin 1.Dünya Harbi sırasında Trabzon ve havalisinde Ermenileri kullanarak yaptırdığı icraatlar hakkında Ersin GÜRDAMUR isimli şahısın kaleme almış olduğu I.DÜNYA SAVAŞI'NDA TRABZON VE ÇEVRESİNDE ERMENİ FAALİYETLERİ isimli yazıya bakmış olduğumuzda şu bilgileri görürüz:

“GİRİŞ

Ermenistan isminin coğrafi bir bölge ismi olduğu pek çok kaynakta yer alır. Bu topluluğun Anadolu'ya ne zaman geldiği belli değildir. Ermeni milletinden ilk olarak bahsediliş, M.Ö. 515 yılında Bissutun'da Hak edilmiş, Darius'un Akamenid yazıtlarındadır. Bunda Ermenistan'ın, Darius İmparatorluğuna dâhil bir eyalet teşkil ettiği kayıtlıdır. Ermenilere göre Haik, ülkelerinin kurucusu ve ilk kralıdır. Kendilerine "Hai" yani Haik oğulları ismini vermişlerdir.

"Armenia" bir millet ismi değil coğrafi bir bölge ismidir. M.Ö. 3. bin yıldan itibaren Doğu Anadolu bölgesine "Armanu" veya "Armenia" denilmekteydi. Dolayısıyla M.Ö. 8. yüzyılda Trak göçleri neticesinde bölgeye gelen bu topluluğa "Armenia" Bölgesinde Oturanlar" anlamına gelen "Ermeniler" denilmiştir. Ancak Türkler M.Ö. 3. binyılın sonlarından itibaren Anadolu'da mevcutturlar.

Moses Khorenatsi, Ermenilerin tarihinin çok eski zamanlara dayandığını şu ifadelerle kanıtlamaktadır: Atalarımızın isimleri ve onların çoğunun yaptıklarını ne şekilde öğreniriz diye sorarsanız şöyle cevap veririm. Persler'in, Asurlular'ın ve Keldaniler'in eski arşivlerinden yeterince bilgi elde edebilirsiniz. Ermeni isimleri burada yer alır.

Ermeni tarihçi Nalbantyan, Heredot'un eserinden edindiği bilgiler doğrultusunda Ermeni milletini şöyle tarif etmektedir: M.Ö. VIII. ve VII. yüzyılda başka bir millet Urartu'yu işgal ve fethetti. Urartu'ya son veren millet, Ermeniler diye tanınan, Frikya Kolonicileriydi. Zaman geçtikçe Ermeni-Frikyalı kabileler kendi Hind-Avrupa dillerini Urartulara dayattılar ve bu iki milletin birleşimi ortaya çıktı.

Türkler, eski dünyanın çeşitli kavim ve ülkeleri ile etkileşime geçerek, medeniyet tarihinde önemli rol oynamışlar, Orta ve Doğu Asya'ya yayılmışlardır. Türklerin Önasyada yerleşmeleri yalnız Bizans ile mücadeleleri esnasında değil çok öncelerinde gerçekleşmiştir. M.Ö. 7. yüzyılda Sakaların Önasya da yerleşme tecrübelerinin Medyalıların, Azerbaycan ve Anadolu için mücadeleyi kazanmaları neticesinde o zaman akim kalmasının hatıraları İranlılarda bir zafer ve Orta Asya Türklerinde bir matem ayinleri şeklinde asırlarca yaşamış ve Türk-İran milli destanlarında yer tutmuştur . Bu dönemde Kafkasya, Azerbaycan ve Doğu Anadolu'nun Sakalar'la Persler arasında paylaşılamayan bir ülke olduğu görülür . Türkler M.S. 11. asırda bu amacı kalıcı bir şekilde gerçekleştirince bu eski hatıralar Oğuz destanlarında bir daha canlandırılmamıştır.

Türklerin, Ermeniler ile ilk ilişkileri 350'li yıllardan itibaren başlamış olmalıdır. Anadolu'yu tanımaya başlayan Hunlar, V. yy. ın başlarında (412-420) yapılan akınlarında da gerek Sasanileri, gerekse bölgede yaşayan Ermenileri yakından tanımış olmalıdırlar. Ermeni topraklarında hakim olan Sasaniler, bu dönemde onlara kendi dinlerini zorla kabul ettirmek için baskı yaptıklarından, Ermeni liderleri, askeri destek almak amacıyla bir yandan Doğu Roma'ya diğer yandan da Kafkaslardaki Honk (Hun)lara elçiler göndermişlerdi. Ermenilerden gelen talepler üzerine Hunlar, üstün atlı birliklerini Kafkas bölgesine gönderdiler. Kafkas geçitleri ise Sasaniler tarafından tutulmuştu. Hunlar'ın yardımının gecikmesi sebebiyle Ermeniler, Sasanilere tek başlarına karşı koymak durumunda kaldılar. Sonuç olarak, ayaklanan Ermeni soylularının oluşturdukları ordu, Hun desteğinden mahrum olarak 451 yılındaki Avarayr savaşında Sasaniler karşısında ağır bir mağlubiyete uğradı.

IV. yüzyılda başlayan ve V. yüzyılda devam eden Hunlar'ın Kafkasya ve Anadolu maceraları, onların bölgeyi erken dönemlerde tanımalarına ve özellikle yerleşmelerinde rol oynamış; takip eden dönemlerde ise Kafkasya ve Anadolu'ya artık yerleşmek ve bir daha ayrılmamak üzere gelmişlerdir. Bu sebeple, temas kurdukları Ermenilerle gerek siyasi, gerekse kültürel bazı ilişkileri de olmuştur. 451 hadisesi vesilesiyle Hunlar'ın Ermenilere yaptıkları yardımlar, daha sonraki asırlarda da çeşitli Türk zümreleri tarafından artarak devam etmiştir.

Ermenilerin M.Ö. 1200'lerde Balkanlarda başlayan bir göç olayıyla Anadolu'ya geldiklerine dair görüşler bulunsa da Ermenilerin tam olarak nereden geldikleri ile ilgili kesin bir bilgi bulunmamaktadır . Anadolu'nun hemen hemen her yerinde yaşayan Ermeniler, özellikle Doğu ve Güneydoğu'da yoğun olarak bulunmalarına rağmen hiçbir bölgede Türklere oranla çoğunluk konumunda bulunmuyorlardı . Ermeniler, Anadolu'nun birçok yerinde olduğu gibi Trabzon'da da yerleşim kurdular. Ermeni görüşüne göre Ermeniler, Trabzon ve Rize sancaklarında yüzyıllardır yaşamaktadır. Bir başka görüşe göre 536 yılında İmparator Justinian ilk olarak Ermenileri Trabzon'a yerleştirdi. 788 yılında Arapların fetihlerinden dolayı 12.000 kişi Trabzon'dan kaçmak zorunda kaldı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.