güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Tarih Akışı İçerisinde Türk- Alman İlişkileri ve Kamen-Bandırma Dostluğu

Yazının Giriş Tarihi: 07.01.2022 00:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.01.2022 00:06

Aynı şekilde Osmanlıdaki diğer azınlıklarında Yahudilerden aşağı kalmadıklarını görmemiş olmaları mümkün değildir. İşte bu nedenle Nazi yönetimi Osmanlıdaki tehcir uygulamasına benzer toplama kampı uygulamalarında Osmanlı tarihinden aldığı ders ile Yahudileri ve diğer ırkları toplama kamplarında toplayıp toplu imhaya gitmiş ise bu tarihsel etki varsa bunda Türk milletinin aktif bir rolü yoktur. Bu Nazilerin tarihten ders çıkarmaları şeklinde çok uzak olası bir etkilenmesi olabilir.

Bu arada şunu da vurgulamak isterim ki Naziler başlangıçta Osmanlı’nın tehcir uygulaması gibi bir uygulama düşünmüş olabilirler. Ama yine Talat Paşa’nın Berlin’de öldürülmesi, Cemal Paşa’nın Tiflis’te öldürülmesi olaylarını göz önünde bulundurarak bunlardan ders çıkararak Nazi liderlerinin de ileride aynı duruma düşmemeleri için icraatı soykırıma dönüştürmeleri mümkündür.

Evet, bu uygulamalarla biz Türklerin herhangi bir aktif etkisi yoktur. Tabi ki aktif bir katkısı da yoktur. Ancak Almanya’da görülen bu kötü uygulamanın ve Nazi sisteminin ülkemize kültürel yönde müspet katkıları da olmuştur. Nitekim Almanya’daki Nazi sisteminden ve onların toplama kampı uygulamalarından kaçan bazı aydınlar ve bilim adamaları diğer ülkelere sığındıkları gibi ülkemize de sığınmışlar yahut savaş başlamadan önce bulundukları ülkemizde kalarak ülkemizin kültürel gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Bu ülkemizde değişik sahalarda az da olsa görülen durumun bariz örneğini İstanbul Üniversitesinin Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü açısından belirtmek örneklemek istediğimizde söz konusu dönemde bu günkü Edebiyat Fakültesinin o zaman ki adıyla Zeynep Hanım Konağı binasında çalışan daha sonra ki dönemdeki Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü hocalarını yetiştiren, Helenizim ve Roma tarihi Profesörü Doktor Philp. M.E Bosch’u gösterebiliriz. Bu zat ülkemizde kaldığı sürece ülkemizdeki ilk çağ açısından, Helenizim ve Roma tarihi açısından değerli çalışmalar yapmış bu konulardaki kürsülerin kuruluşunu sağlamıştır. Haliyle kendisinden sonrasındaki pek çok profesörün hocası olmuştur.

Nazi Almanya’sının 2. Dünya savaşını başlatması yeni kurulmuş Cumhuriyetimizin gelişmesini engelleyici rolü de olmuştur. Bir başka deyişle 1. Dünya harbinde müttefikimiz olan Almanya o zamanki devletimiz olan Osmanlıyı yıkıma götürdüğü gibi aynı Almanya ve Almanlar başlattıkları 2. Dünya Savaşıyla yeni devletimiz TC.’nin yapmakta olduğu ekonomik iktisadi kültürel atılımları da durdurmuş istikaya uğratmıştır. Nitekim 2. Dünya harbi dolayısıyla Türkiye asker sayısını arttırmış bilhassa savaş bölgesine yakın olması dolayısıyla Trakya topraklarına külliyetli miktarda asker yığılmıştır. Bu asker yığılması Trakya sahasını üretim sahası olmaktan çıkardığı gibi normalin üstünde asker alımı dolayısıyla ülke ziraatında etkin olan erkek nüfus sayısı azaldığından tarım sahasındaki üretim de düşmüştür.

Buna bağlı olarak savaşın çıkıp çıkmayacağı ne kadar süreceği belli olmadığından ülkedeki yiyecek giyecek malzemeleri de devlet tarafından stok edilmiş askeriyenin gelecekte kullanılması üzere depolanmış olması dolayısıyla Türk halkı sıkıntıya düşmüştür. Türk halkı ekmek almak için halkın karne dediği belgeleri kullanmaya zorunlu tutulmuş üretim yapan köylünün malı devlet hesabına sözde kendisinin yiyeceğine yeteri kadarı bırakılarak elinden alınmıştır.

Haliyle bu gibi durumlar halk arasında hoşnutsuzluklar yaratmış devleti yöneten devletin kurucusu tek parti olan CHP’ye karşı geniş halk kitlelerinde nefret ve tepki doğmuştur. Bu nefret ve tepki Türk halkının bir kesimiyle Atatürk’ün kurmuş olduğu bu partinin ebediyen arasını açmıştır. Atatürk döneminde başlayan bazı fabrika yapımları durduğu gibi ülke çapında bir toprak reformu söz konusu olmaktan çıkmış kısacası Atatürk inkılâpları kendisini geliştirecek takviye edecek ekonomik iktisadi kültürel atılımlardan yoksun kalmıştır. Yine önemli bir olguda Atatürk döneminin dış politikası olan Yurtta Sulh Cihanda Sulh prensibi de bu savaş sürecinde bir anda tehlikeye girmiştir. Yine Atatürk’ün koyduğu dış politikada koyduğu tarafsızlık ilkesi de terk edilmiştir. 2. Dünya harbi sırasındaki devletlerarası politikadaki Türkiye’nin yerini ve faaliyetlerini gözden geçirmek istediğimizde şunları söyleyebiliriz.

Türkiye’nin ikinci dünya savaşı içerisinde izlediği daha doğrusu izlemeye çalıştığı dış siyasette tarafsız kalmayı bölgesel ittifaklara yönelmeyi esas alan ilkesi Mustafa Kemal’in fikirlerinin ve döneminin uygulamasının etkisiyledir. Devam edecek…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.