güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

SEÇİM İTTİFAKI MI SEÇMEN PAZARLAMA MI?

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

Değerli Okurlarım,

İlk uygulamasını geçirdiğimiz genel seçimde gördüğümüz partiler arasındaki seçim ittifakı uygulamasının şimdi önümüzde gerçekleştireceğimiz yerel seçimlerde de uygulama halinde göreceğimiz sergilenmektedir. Çünkü partiler özellikle genel seçimlerde Cumhur ittifakı adıyla gerçekleştirilip uygulanan ittifak bu kez aynı partiler tarafından yerel seçimlerde de uygulama bulacak şeklinde düşünmemizi sağlayan bir çalışma şimdiden hazırlık aşaması sergilenmektedir. Genel seçimlerde Cumhurbaşkanlığı ittifakı denilen ittifakı gerçekleştiren partiler bu ittifakı belirli bir şahsiyet hesabına o şahsı iktidara getirmek, iktidar yapmak için oluşturduklarını dile getirmişler ve hakikaten de bu ittifak iş başındaki Cumhurbaşkanımızın seçilmesinin, iktidara oturmasının temel dayanağı, temel sebebi olmuştur. Gerçi bu ittifak gerçekleşmesinden beklenen tüm faydaları sağlayamamış, meclisteki çoğunluğu daha doğrusu salt çoğunluğu ülke iktidarını ele geçiren partilere temin edememiştir. Çünkü Cumhurbaşkanlığı ittifakına karşılık gerçekleştirilen Millet ittifakını oluşturan partiler, gerçekleştirdikleri birlikte çalışma sonucunda Cumhurbaşkanlığı ittifakını gerçekleştiren partilere vermemişlerdir. Ne var ki bu ilk deneme, ilk ittifak, ittifakı gerçekleştiren partilere Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminde bir oranda koalisyon ortaklığı şeklinde bir iktidarı sürdürebilmek olanağını da vermiştir. Cumhurbaşkanlığı ittifakının büyük ortağı olan parti ülke iktidarının ana sahibi olurken bu ittifakın küçük ortağı olan parti de iktidarın sahibi konumuna gelen büyük ortağına istediklerinin iktidar uygulamasında gerçekleşmesini istedikleri bazı kanun ve icraatların yapılmasında etkili olma, söz sahibi olma imkanını vermiştir şeklinde bir görüntü ortaya koymuştur.

Bu zahiri görüntünün arkasında aslında ana ortak küçük ortağının her dediğini yapmak zorunda değildir. Çünkü mecliste üyesi bulunan ittifak dışı partilerden bazılarıyla veya biriyle anlaştığı taktirde küçük ortağının istemediği şeyleri gerçekleştirmek, istemediği kanunları çıkarmak veya katılmadığı taktirde küçük ortağının meclise sunduğu kanun tekliflerini çıkarmamak imkanına sahiptir. Ancak küçük ortak büyük ortağının istemediği icraatları karşı olduğu kanunları meclisten çıkarmamak, geçirmemek imkanından mahrumdur. Çünkü Cumhurbaşkanlığı ittifakının tarafı olan büyük ortak dışındaki partilerin her biriyle bana göre köprüleri atmış, düşmanlığını açıkça ortaya koymuş olduğundan büyük ortağın dışındaki partilerle birleşerek büyük ortağını dizginlemek imkanından mahrumdur. Bu sebeple görünüşte küçük ortak kilit parti durumunda görünse de aslında büyük ortağının istediği gibi kullanabileceği bir parti konumuna gelmiştir. Peki geçen genel seçimin ana iktidar partisinin mecburi ortağı, mecburi dayanağı durumuna getirdiği küçük ortak neden böyle bir ittifakın tarafı olmuş ve bugün gelecekte sergilenecek yerel seçimlerde uygulama bulacak Cumhurbaşkanlığı ittifakını gerçekleştirip sürdürme amaç ve çabalarını sürdürmektedir. Bence bunun sebebi Cumhurbaşkanlığı ittifakının küçük ortağı olan parti siyasi hayatta içine düştüğü konum sebebi ile mecburiyet sebebi ile böyle bir ittifakı oluşturmuş ve hala sürdürmek çabası içinde bulunmaktadır. Daha açık söylemek gerekirse bence Cumhurbaşkanlığı ittifakını gerçekleştirmek zorunda olan kitle küçük ortağı oluşturan partililer, seçmenler değil küçük ortağın yönetimini elinde tutan yönetici kadro ve lider kadrodur düşüncesindeyim. Çünkü bu ittifak gerçekleştirilmeden önce küçük ittifakın yönetici kadrosu o partinin iç iktidarını kaybetme durumuna düşmüş bunun gerçekleştirilmesine sebep olacak genel kurullarının yapılmasını engellemek hatta bu engellemeyi gerçekleştirmek için büyük ortağın iktidar sahibi olarak yapacağı desteklemelere muhtaç büyük ortağın destekleri ile partinin yönetimini ellerinde tutmak durumunda kalmışlardır. Bu nedenle küçük ortağın iktidarı elinde bulunduran yönetim kadrosu ama minnet duygusundan ama muhaliflerinin karşısındaki acizliklerinden Cumhurbaşkanlığı ittifakının büyük ortağına yakınlaşmak, onun isteklerini gerçekleştirmesine hizmet etmek için böyle bir ittifakın gerçekleşmesine yönelmişlerdir düşüncesindeyim. Tarihte iktidar sahipleri yahut iktidar olmak isteyenler bazen konumlarını korumak için kendi iktidar olma imkanlarını sınırlayan icraatlar da gerçekleştirmişlerdir. Nitekim tarihteki pek çok Türk devleti rakipleri ile yaptıkları anlaşmalarla kendi iktidarlarını sınırlamışlar rakibi durumundaki devletlere bazı haklar tanımışlardır. Tarihte yapılan genel uygulamaya göre diğerine hakim olan devlet hakim olduğu devleti sürekli kendi denetiminde tutabilmek için kendisini rahatsız edecek diye düşündüğü rakibi devletin iş başındaki yöneticilerinin evlatlarını rehin almışlar, böylece kendisini devirebilecek devletlerin aleyhlerine faaliyetlerini engelleme yoluna gitmişlerdir.

Bu rehinlik nedeniyle yaptıkları anlaşmaları bozabilecek devletler anlaşmalarını bozamayıp dürdürme yoluna gitmişlerdir. Eski dönemin bu usulü modern çağda politika ve siyaset sahnesinde şantaj uygulamaları şekline dönüşmüş gözükmektedir. Kendisini rakibi karşısında riskte gören partiler ya seçimler sırasında ya seçimler öncesinde rakipleri olan partilerin yönetici kadrolarının özellikle liderlerinin açığını aramakta, buldukları materyalleri ilgili kişilerin aleyhine şantaj unsuru olarak kullanabilme imkanına sahip olma çalışmaları gösterdiklerini görebilmekteyiz. Bu dünyada olduğu gibi bizde de görülebilmekte, bazı parti liderleri veya kadroları ya parti içindeki konumlarından yahut ülke çapındaki seçimler öncesi açıklanan adaylık konumlarından istifaya zorlanabilmekte, ayrılma zorunda bırakılabilmektedirler.

Nitekim geçmiş dönemlerde Cumhuriyet Halk Partisi'nin başkanı konumundaki Deniz Baykal'ın yayınlanan bir kaset sonunda başkanlıktan ayrılması durumu bu tür bir faaliyeti çağrıştırmaktadır. Yine Milliyetçi Hareket Partisi'nin bir seçim öncesinde ki bazı kuvvetli adaylarının da partiden istifa etmek, seçim dışı kalmak durumuna düşmeleri de bence rakiplerinin bu tür faaliyetleri sonucunda gerçekleşme bulduğu düşğncelerini uyandırdığını düşünmekteyim. Bu gibi durumları göz önünde bulundurarak aslında bir zamanlar iktidar olmuş yahut iktidarın önemli ortağı konumunu yaşamış bugünkü küçük ortağın iktidar kadrosunun yönetici kadrosunun kendisini iktidar olma iddiasından tamamen uzaklaştıran, soyutlayan Cumhurbaşkanlığı ittifakı oluşumunu yapmaya aevk eden herhangi bir zorlama veya şantaj sonunda böyle bir ittifakı yapmak zorunda kaldıklarını sorgulamak, düşünmek durumunu da söz konusu edebilecektir kanaatindeyim.

Sonuç olarak Cumhurbaşkanlığı ittifakını kim hangi sebeple oluşturursa oluştursun yahut onun karşısında gerçekleşen millet ittifakını kim oluşturursa oluştursun böyle bir seçim ittifakı partilerin seçmenlerinin düşüncelerine seçim için ve seçim içinde yapacakları icraatlarına kısıtlama getirmek seçmenlerini kendi iradeleri dışında seçim faaliyetine zorlamaktan başka bir şey olmadığını düşünmekteyim.

Hani ahlaki açıdan, kanuni açıdan seçimler seçmenin özgür iradesi ile gerçekleşmektedir, gerçekleşecektir iddiası vardır ya partiler ittifak kurup kendi seçmenlerine mecburiyet uyguladıklarında bu özgürlük nerede kalmaktadır. Mesela yerel seçimde kendi aday göstermeyip ittifak ortağının adayını desteklemeye seçmenini mecbur bırakacak partiler var ya bunların yaptığı seçim ittifakından daha ziyade kendi seçmenini ortağına pazarlamaktan başka bir şey, ortağına satmaktan yahut ortağı ile takas etmekten başka bir şey değildir. Atıyorum A seçim çevresinde aday göstermeyip ortağını desteklemeyi yapacağını söyleyen, bunun karşısında ortağından B seçim çevresinde aday göstermeyip kendi adayını ortağının seçmeni tarafından desteklenmeye yönelik olarak ortağı ile mutabakat gerçekleştiren partilerin bu tür faaliyetleri seçim ortaklığından ziyade seçmenlerini kendi malı görüp rakiplerine satmak, rakipleri ile takas etmek faaliyetinden başka bir şey değildir düşüncesindeyim.

Sonuç olarak bir kez daha vurgulamak istiyorum ki meclisteki üyesi bulunan veya mecliste üyesi bulunmayan partiler yerel seçimlerde aralarında ittifak kurup seçim çevrelerini paylaşma, seçmenlerini belirli çevrelerde o çevrede aday göstermeyerek ortağının adayına rey vermeye zorlayan partiler ve partilerin bu amaçla kurdukları ittifaklar seçim ittifakından çok seçmen pazarlamak, seçmen satmak veya seçmen takas etmekten başka bir şey değildir diye düşünmekteyim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.