SON DAKİKA
Hava Durumu

Preveze Deniz Zaferi’nin Türk Denizcilik Tarihi ve Bandırma Açısından Önemi

Yazının Giriş Tarihi: 01.10.2022 00:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.09.2022 16:56

Nihayet, 27 Eylül günü, devrin iki muazzam donanması, karşı karşıya geldi. Osmanlı donanmasının merkezinde Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa; sağ kanadında Salih Reis; sol kanadında büyük coğrafya ve matematik âlimi, meşhur denizci Seydi Ali Reis; ihtiyatta da, Turgut Reis, Murad, Sadık, Güzelce reislerle gönüllüler vardı. Müttefik Haçlı donanmasının başında Avrupa’nın en meşhur amirali Andrea Doria ve Venedikli Marco Grimari ile Papalık donanma komutanı Vicent Capallo bulunuyordu. Haçlılar, çeşitli devlet ve milletlerden meydana geliyordu.

Aralarında Türk düşmanlığı hissinden ve Haçlı dayanışmasından başka, birliği teşkil eden unsur yoktu. Osmanlılar ise kumandanlarına son derece hürmetkâr olup, maneviyatları pek yüksekti. Muharebe başlamadan önce Barbaros Hayreddin Paşa, bütün reisleri, Kaptan-ı Derya baştardasına toplayıp, gemi, silâh ve sayıca fazla olan düşman donanmasının tâbiye üstünlüğünün saf dışı edileceğini anlattı. Galip gelindiği takdirde Akdeniz’de mutlak bir Osmanlı hakimiyetinin tesis edileceğini ifade edip, maneviyatlarını yükseltti. Gemilere üçer top yerleştirip, hilâl şeklinde muharebe nizamına soktu.

Haçlı komutanı Andrea Doria’nın yaptığı harp nizamında Venedik ve Papa filoları önden gidiyor, İspanya ve Ceneviz filoları onları takip ediyordu. Rüzgâr, Haçlı donanmasının arkasından esiyor, Osmanlı donanmasına adım atma fırsatı vermiyordu. Preveze önündeki limanın girişini kapatarak Osmanlı donanmasının çıkışını engellemek isteyen Haçlı donanması, kuvvetli rüzgârı arkasına alıp Preveze’ye doğru hareket etti. Hava çok sisliydi. Rüzgârın Osmanlı donanması lehine yön değiştirmesi ve sisin dağılması ile Haçlı donanması kendisini Türklerin önünde buldu.

Barbaros Hayreddin Paşa, kırk gemilik bir filoyla Haçlı müttefik donanmasına saldırıp, onları ikiye ayırdı. Andrea Doria, geri çekilerek, Korfu Adasına döndü. Müttefik donanma amirallerinin ısrarı ile gemileri üç saf halinde tertip edip, tekrar taarruza geçti. Haçlı donanmasının en önünde, büyük savaş gemileri olan kalyonlarla karakalar, ikincisinde kadırgalar, üçüncüsünde de küçük gemiler arka arkaya dizilmişti. Andrea Doria, birinci safı kendisine siper alıp, ikinci safta savaşı idare ediyordu. Her türlü manevra imkânı olan Osmanlı gemileri önünde can derdine düşen Venedik kaptanı, geriden gelen Andrea Doria’dan yardım istedi. Fakat Haçlı gemilerini yakalamakta usta olan Barbaros, bu fırsatı kaçırmayıp, bazısını batırıp, kimisini de esir aldı. Geri kalanlar kaçtı. Andrea Doria, durumun kötüye gittiğini görünce, müttefiklerinin imdat istemelerine bakmayarak, selâmeti kaçmakta buldu. Barbaros Hayreddin Paşa, batırdıklarından başka yirmi dokuz gemi ve üç bine yakın Haçlı askerini esir aldı. Osmanlılar ise, dört yüz şehit ve sekiz yüz yaralı verdi. Bir Osmanlı gemisi de hasar görmüştü.

Aldığı gemileri tamir edip, yaraları sardıktan sonra, kaçan düşmanı aramak için yola çıkan Barbaros, Korfu Adasına, sonra Avlonya’ya gitti. Fakat Haçlıları yakalayamadı. Kışın yaklaşması üzerine, Preveze’ye, Turgut Reis’i bırakarak İstanbul’a döndü. Preveze Zaferi, Boğdan Seferinden dönüşte, Barbaros’un oğlu başkanlığında gönderilen bir heyet vasıtasıyla, Yanbolu’da iken Sultan Süleyman Hana arz edildi. Bu zafer haberine çok sevinen Sultan Süleyman Han, Barbaros ve arkadaşlarına duadan sonra, kaptan paşa haslarına yüz bin akçe zam yaptı ve bütün ülkelere fetihnâmeler gönderdi.

Preveze Zaferinden sonra Akdeniz, Türk gölü hâline geldi. Her biri birer deniz kurdu olan Osmanlı leventlerine denizler dar gelip, okyanuslara açıldılar. Avrupa krallarının desteğindeki deniz korsanlığının önüne geçilip, deniz seyahati, ticareti ve sahildeki halkın emniyet ve huzuru sağlandı. Kuzey Afrika’daki İslâm devletleri, Avrupa devletlerinin tecavüzlerinden korundu. Denizden hac yolu emniyet altına alınarak, hacılar, korsan taarruzundan emin olarak hac yaptılar. Ama ne yazık ki biz Türkler haliyle Bandırmalılar Türk tarihine gereği kadar önem vermediğimizden kara zaferlerine olduğu gibi deniz zaferlerine de gereken ilgiyi göstermez, gereken önemi vermeyiz. Bu nedenle ne doruk noktası olan Preveze zaferini ne de onu takip eden İnebahtı yenilgisini gereği gibi öğrenmez, değerlendirmeyiz.

Biz Türklerin haliyle Bandırmalıların tarihe bakış açısı sadece bazı önemli şahsiyetlerin isimlerini bir yerlere vermek ve bu şekilde onları değerlendirdiğimizi tarihi olayları gereği gibi değerlendirdiğimizi sanmaktan ibarettir. Nitekim bu şekilde bir çalışma ürünü olarak Erdek’imizde yapılan bir caminin adını Piri Reis koymuş, Bandırmamızda da bir Turgut Reis heykeli ortaya koyabilmişizdir.

Yine Türk milleti olarak Türk denizcilerini yad ettiğimizi, değerlendirdiğimizi göstermek için bazı gemilerimize ünlü Türk denizcilerimizin isimlerini vermeye yönelmiş, özellikle İDO’nun feribotlarında bu şekilde isimlendirmelerle ünlü Türk denizcilerini taktir ettiğimizi göstermeye yönelmişizdir. Ama olması gereken bu değildir. Bence Türk milleti olarak yurdun her yerinde haliyle Bandırmamızda da Türk denizcilik tarihinin önemli bir dönüm noktası olan Preveze deniz zaferinin yıl dönümü seremoni ve törenlerle kutlamamız gerekir. Bunu yaparak gelecek nesillere geçmişimizi tanıtmak imkanını elde edebileceğimiz gibi geçmişimizden geleceğe ders çıkarmak imkanını da elde edebileceğimiz muhakkaktır.  Devam edecek…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.