Bu yazımızda Hz. Muhammed’in doğum tarihi konusunda ve bu tarihle ilgili gerçekleştirilen kutlama etkinlikleri hakkın bilgilendirmeler yapmak, bu konudaki düşüncelerimi paylaşmak istemekteyim. Çünkü bu kutlama etkinlikleri konusunda tarih tespiti etkinlikleri konusunda tarih tespiti ve kutlama etkinliklerinin gerçekleştirilmesinde hatalar hatta belki de bilerek yanlışlar yapıldığını düşünmekteyim. Bu nedenle yapılan hata veya yanlışlara değinerek bunların doğumlarının ne olduğunu veya nasıl yapılması gerektiğini izah etmeye çalışacağım. Bu konudaki yani Hz. Muhammed’in doğum tarihi ile ilgili düşüncelerimi izah etmeden önce Türk İslam toplumu olarak Hz. Muhammed’e hitapta kullandığımız bir kelimeye bence bu hitabı kullanmanın yarattığı sakıncalara değinmek istemekteyim.
Bu hitap kelimesi nedir? Sorularının peş pere sıralandığını duyar gibiyim. Bu nedenle hemen belirteyim. Bu kelime Peygamberimiz Hz. Muhammed’in yaşadığı dönemde kendisine hitapta kullanılmamış olan “Efendimiz” hitabı “Efendimiz” kelimesidir. Zaten bu kelime köken olarak Arapça olan bir kelime değildir. Ne tuhaftır ki bugünün İslam dünyasında bile İslam Araplar “Efendimiz” hitabını pek hatta hiç kullanmazlar. Bu hitabı Hz. Muhammed’e hitaben Efendimiz hitabıyla hitap edip ondan Efendimiz diye bahseden tek millet biz Türklerizdir dersem kanaatimce yanlış bir beyanda bulunmuş olmam.
Çünkü Efendimiz kelimesi Türkçemiz de kullanılan bir kelimedir. Bu kelime Osmanlı devrinde kullandığımız karma bir lisan, karma bir Türkçe içinde kullanım bulmuş Türkçemize yerleşmiş yabancı kökenli bir Türkçeleşmiş kelimedir. Asıl kökeni eski Yunancadan alan oradan Rumcaya geçerek oradan da Rumların Osmanlı toplumuna katılmasıyla, onlarla birlikte kullanım yoluyla Osmanlıcaya geçmiş bir kelimedir. Efendi kelimesi köken olarak ortaya çıktığı Eski Yunancada Authentes şeklindedir. Bir başka deyişle Efendi kelimesi ait olduğu Eski Yunancada Authentes şeklinde ortaya çıkmış ve kullanılmış bir kelimedir.
Bu kelime Eski Yunancayı takip eden Rumcada ise Aftendis şeklinde kullanım bulmuştur. Rumcada Türkçeye dahil olduğunda Efendi olmuş olan kelime, Türkçede daha doğrusu Osmanlıcada anlam değiştirmiştir. Bu hem şekil hem anlam değiştiren hitap kelimesini çok beğenip tutan İslam Türk yani Osmanlı halkı beğendiği takdir ettiği kişilere karşı kullanmaya başlamıştır. Kelime ilk ortaya konduğunda mutlak hakim köle sahibi cariye sahibi kişi anlamında olan kelime Osmanlılarda İslam Türklerde terbiyeli, oturduğunu kalktığını yani oturduğu kalktığı yeri bilen konuştuğunu söylediğini yaptığını bilen, taktire şayan, beğenilen iyi bir kişi anlamına kullanılan bir kelime oluşmuştur.
Bu kelimeyi toplumumuz korktuğu saydığı duyduğu makam veya mertebe sahiplerine hitapta kullanmış onlara değer verdiğini göstermeye çalışmıştır. Padişahlara Sadrazamlara vezirlere ve diğer yöneticilere hitapta bulunurken; din ulularına, tarikat, cemaat liderlerine din alimlerine hitapta bulunurken karşı karşıya olduklarında veya onlara ait mekanlarda, Efendimiz kelimesini kullanan İslam Türkler ne tuhaftır ki onlardan çok farklı görülmesi onlardan çok daha üstün görülüp saygı ve sevgi gösterilmesi gereken İslam dininin Peygamberine de aynı hitabı kullanmayı seçmişlerdir.
Efendi kelimesinin kökenine baktığımızda genel kaynaklarda şu bilgilere rastlarız: Efendi kelimesi eski Grekçe kökenli bir kelime olup Türkçe değildir. Bu konuda daha detaylı bilgiyi Ana Britanica Ansiklopedisinin 11.(on bir) inci cildinde kabaca şu bilgileri bulmamız mümkündür: “Osmanlılarda şeyhler ve din adamları için kullanılan eski Yunanca kökenli Authendes kelimesinin sahip anlamında kullanılan bir kelimedir.
Tanzimattan sonra bu kelimenin şehzadelere kullanılan bir unvan olduğunu görmekteyiz. Bu kelime Anadolu Selçuklularında da şeyhler için kullanıldığı söylenmektedir. Osmanlılarda resmi unvan olarak bu kelime 15. Yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır.
Önce Hazine-i Amirenin 4 katibine ilmiye sınıfının en üst seviyedekilerine müderrislere kadılara kullanılmıştır.” Ancak bugün benim kafamda oluşan bu kelimenin Türkçe olmaması nedeni ile peygamberimize şan olarak kullanılmasının sakıncalı olacağı şeklindeki düşüncemin 16. Yüzyıl Osmanlı toplumunda da ortaya çıktığını görmekteyiz. Devam edecek…