Komşu devletlerden Bizanslar ile Araplarda Hazar hakanları ile ilişkilere önem
vermiştir. Daha 702 de Bizans imparatoru Justinianus (2) Hazarlara iltica edince hakanın
hemşiresiyle evlenmişti.İmparator Konstantin (5) de 731 de Hazar prensesiyle evlendi,
bu prensesten oğlu ve halefi Leo ya bundan dolayı ‘Hazar Leon1 deniyordu. Araplardan
da Abbasi halifesi Manşur zamanında Ermeni ye valisi olan Yazid b. Usayd al Sulami
bir Hazar prensesiyle evlenmiş ve bundan bir oğlu olmuştur.Harun al Raşit zamanında
Bermekilerden Fazl b Yahya da 798 de bir Hazar presesiyle evlendi.Fakat bu evlilikler
Araplara uğurlu omadı.Her iki hatunun vefatı zehirlenme ile izah edilerek Hazarlara iki
defa İslam ülkelerine taaruz fırsatını verdi. Yazidin karısının ölümü ile 100.000 kadar
Hazar ordusu Ast Tarhan isminde bir komutan idaresinde Ermeniye ve Azarbeycana
girdi ve müslüman vilayetlerinden 100.000 kadar esir alıp götürdüler.
önceden Hristiyanlık ile Musevilik arasında sallanan Hazar hakanı ile maiyeti,'
Harun al Raşid’in halifeliği zamanında Museviliği resmen kabul ettiler.Musevi olmakla
beraber hakan ve maiyeti dini taasup eseri göstermedikten başka müslüman tüccarları
himaye etti.Payitahtı EtiI’de gerek Müslüman, gerek Hıristiyan camiyaları Hazarlara ve
Yahudilere nispeten ekseriyet teşkil ediyorlardı. 10. asırda burada 10.000 den fazla
Müslümanın 30 camii ve bir Ulu Camii vardı.Müslümanların ayrı kadıları vardı,
Masudi’ye göre, memlekette yedi baş kadı vardı ki bunlardan ikisi Hazarların, ikisi
Müslümanların, ikisi Hıristiyanların ve biri de Şakaliba (Slav ve Cermenler) ile rusların ve
kitabı olmayan diğer milletlerin işini görürdü.Müslüman kadılar Kur’an’a, Hazarlar
Tevrat’a, Hristiyanlar Incil’e ve kitabı olmayanlar da kendi adetlerine göre
hükmederlerdi.Zamanımızda Nuh’un gemisini Ağrı dağında arayan Hıristiyan alimleri
gibi, 9. asırda Müslüman alimleri de Ya’cuc ve Ma’cöc şeddini Hazarlar memleketinde
aradılar.Hazar hükümeti buna müsade etti.Halife al Vasik billah tarafından bu maksat
ile Hazarlar ülkesine gönderilen büyük riyaziyeci Muhammed Musa al Hvarizmi ve
Sallam al Tarcuman, Hazar hakanının naibi Tarhanın himayesi ile bu tetkikatı
yaptılar.Sallam bu memlekette böyle bir şeddin bulunmadığını, bunu daha uzakta Tiyan
Şan tarafında Ezgişler memleketinde aramak gerektiğini Hazar memleketinde
Öğrendi.Fakat Hazar hakanı bazen Yahudilik gayreti güderek islamlar karşı vaziyet
almıştır. 10. asır başlarında abbasi devletinde karmatiler ihtilali hazırlanırken memleket
dışında Bizan, Türk ve Hazarlardan yardım bekleniyordu.Bunu karmatilerin rehisi Abü
Tahir Sulayman al Cannabi bir şiirinde açıkça sölemişti.Halife Muktadir billah Hazar
hakanına tabii fakat müslüman olan orta İdil Bulgar ilteberinin kendisini Hazarların
zülmünden korumak için kale bina etmek hakkındaki ricasını kabul ederek bir heyet
gönderdi.Bu memlekete İslam propagandası da yapmak ve kaleler bina etmek için
tahsisat ayırdı.Kaleler inşaa olundu.Hazar ülkesinin arkasında halifeliğin aldığı bu
stratejik tedbîrler yine Hazarlara tabii olan Üstyurt ve şimdiki Ural vilayetinde oturan
Oğuzlara da uygulanmıştı.Hazar hakanı bu tedbirlerin manasını elbette
anlıyordu.EndülüsTe Yahudi havralarının yıktırılmasına karşı, hakan 922 de Etil deki
müslüman büyük camimin minaresini yıktırmış ve müezzini öldürtmüştü.Bu hareket
Muktadir Billah’m elçi heyeti Bulgar da bulunduğu sırada yapılmıştır.
Hazar hakanı Hıristiyan Bizansın yahudiliğe karşı aldığı tedbirlerini de karşılıksız
bırakmadı.İmparator Lecapenus zamanındaki takibat neticesinde, Yahudiler Hazar
memleketine sığındılar.Bundan dolayı Hazar Bizans münasebeti bozuldu.Fustadta
Filistinliler havrasında keşfedilen ve onuncu aşıra ait bir musevi Hazarın mektubunda
Hazar hakanı Harun 2 ile oğlu ve halefi Yusuf’un Bizans imparatoru Romanus’un
Yahudileri takip etmesi ve Hazarlar aleyhine o zamanlar Kiyef i almış olan Rusları
kışkırtmasına karşı muvaffakiyetle mukavemet ettiğinden bahseder.Fakat hakan kendi
memleketinde neşri yolunda fazla gayret sarfetmedi ve Hıristiyanlık ile İslamiyetin
mütamadiyen yayılmasına müsamahakar davrandı.Slavların azizi Kayril’in teşviki ile
Hazarların büyük bir kısmı (851-863) hristiyanlığı kabul etti.Umumiyetle bizans
sınırlarında ve Kırımdaki Hazarlar hristiyan oluyorlar ve Dahıstan ile aşağı İdilde de
müslümanlığa geçiyorlardı.Bulgar ilteberinin 920 de orada İdil de kaleler inşaasmı
isteyerek Bagdad’a gönderdiği elçisi Abd Baştuva al Hazari isminde bir müslüman
Hazardı.965 senesinde Norman Ruslar, Sviatoslav idaresinde Hazar ülkesini tahrip
edince Harzemşaha sığınmak ve ondan yardım istemek mecburiyetinde kalan hakanın
kendiside Müslümanlığı kabul etmeye söz vermişti.Svitoslav’ın halefi olan Viladimir
Hıristiyanlığı kabul etmeden önce muhtelif din mensuplarıyla konuştuğunda müslüman ve
Hıristiyan din bilginleri ile birlikte Hazarlardan musevi dini bilginlerini çağırmıştı.Fakat
bu tarihlerden sonra aşağı İdil de bir musevi Türk devleti sıfatı ile, Hazar devleti
yaşayamadı.
Aşağı İdil’de Hazar bakanlığı bir taraftan ruslardan ve diğer taraftan gayri müslim ve
müslim Oğuzlar(Selçuklular) ile Kıpçaklar tarafından yediği darbeler neticesinde çöktü.
Norman Ruslar Hazarlara tabi bir millettiler.Reisilerine hakan dedikleri gibi,
Skandinavya’daki vatanlarından getirdikleri Thujun tabirinide kullanırlardı. Bir kısım
Ruslar Hazar payitahtı Etil’in Hazaran kısmında yaşarlar ve Hazar’lara ücret ile
askerlik ederlerdi, Ibn Havkal ‘Rusların tiçaret merkezi daima Hazaranda bulunur.
Bugün ülkemizdeki halk kitlesinin Orta Doğu meseleleriyle düşman gördüğü veya yöneticileri tarafından düşman gösterildiği bir ortamda Musevilerin Türklerle uzlaşma durumda gösterilmesine karşılık şunu vurgulamak isterim ki Musevilerle Türkler arasında tarihte hiçbir zaman köklü düşmanlıklar yaşanmamış hatta Osmanlı döneminde olduğu gibi dostluklar da yaşanmıştır. Bu iki toplum yaşadıkları vatanlarında büyük çoğunlukla dostane yaşamışlar hatta biz Türkler Musevilerle aynı dini paylaşıp, aynı dini yaşamış Türk toplumları da ortaya koyabilmişizdir. İşte Hazar Devleti bunun en tipik örneğidir.