Kıymetli okurlarım, biz Türk milleti olarak ölmüşlerimize bil hassa silahlı mücadelelerde düşman karşısında verilen mücadelelerde hayatını kaybedenlere karşı daha da değer veren ir millet olarak biliniriz. Hele islamiyetin kabulünden sonra vatan ve millet uğruna gerçekleşirilen mücadelelere savaşlara katılıp hayatını kaybeden bireylerimize dinimizin kuralları gereği de daha fazla değer vermeye başlayınca ölülerimiz milletimiz için kutsal değerler arasına giren mefhumlardan biri olmuştur. İslam dinini kabulden sonra vatan ve millet uğruna ölenlere şehit demiş ve onların topluca gömüldükleri yerlere yahut onlara tahsis edilip onların gömüldükleri mezarlıklarımıza şehitlik denmiştir. Vatan millet uğruna mücadele edip yaralanan organ kaybeden yahutta hiçbir şey kaybetmediği halde savaşa girip sağ salim çıkmayı başarmış bireylerimize de gazi dediğimizi şüphesiz hepimiz biliriz. Bu durum Türk milletinin tamamı için alt kültür guruplarına mensup olmalarına bakılmaksızın hemen hemen aynıdır. Yani vatan uğrunda millet uğrunda yapılan savaşlara katılıp ölmüş her Türk bireyine Laz olsun, Çerkez olsun, Arnavut olsun, Yörük olsun, Macır olsun, Kürt olsun, Pomak olsun ayırmaksızın şehit denmiş ve tüm Türk milleti birbirinden farksız olarak aynı duygularla onlara gerekli hürmet ve saygıyı göstermiş gerek dinsel gerek kültürel defin törenleri ile durumun gerektirdiği şekilde defnedilmişlerdir. Ve onların bulunduğu yerlere şehitlik denmiştir. Ülkemizin hiçbir yerinde birbirinden farklı ırklara mensup bireylerin adıyla anılan şehitlikler olmaması yani bir yerde Kürt şehitliği, bir yerde Yörük şehitliği, Laz şehitliği adıyla anılan şehitlikler mevcut olmamıştır. Ve bütün şehitliklerimizin hepsi Türk şehitliği olarak anılmışlardır. Ancak bazı şehitliklerin özel olarak adlandırılmasında şehitlerin katılarak hayatlarını kaybettikleri savaşların veya bünyesi dahilinde savaşa katıldıkları birliklerin adlarıyla anılan farklı adlı şehitliklerimiz söz konusu olmuştur. Nitekim yurdumuzun doğusunda sarı kamış harbi şehitlerinin bulunduğu şehitliklere sarı kamış şehitlikleri Çanakkale savaşının bulunduğu batı’da ki Çanakkale havalisinde ki şehitliklerimize de Çanakkale şehitlikleri dendiği herkesçe bilinmektedir. Yine bilinen bir gerçektir ki siber adlarıyla yahut komutan adlarıyla anılan şehitliklerimizde mevcuttur. Ancak yurdumuzun hiçbir yerinde ülkemizde mevcut bulunan yönetime karşı mücadele de ölen bireylerin insanların ismiyle anılan şehitlikler mevcut olmamıştır. Gel gör ki bu dönemde devir değişmiş olmalı ki birileri çıkıp ülkemizde ki meşru yönetimle yaptığı mücadele de meşru yönetimi devirmek veya parçalamak uğruna yaptığı mücadele de ölenler için şehitlik düzenlemeye başlamıştır. Nitekim ülkemiz toplumunun büyük çoğunluğunun terörist dediği ve terörist kabul ettiği PKK denilen örgütün elemanları devletle yaptıkları devlet kuvvetleri ile Türk silahlı kuvvetleri ile yaptıkları çatışmalarda ölen bireyleri için Diyarbakır Lice ilçesinde bir şehitlik düzenlemeyi gerçekleştirmişlerdir. Tabii bu örgüt militanlarının ve sempatizanlarının ağzıyla söylemek şekliyle şehit dediğimiz bu bireylerin gerçek manada şehit olup olmadıkları din adamlarının ve devlet yetkililerin vereceği karara göre söz konusu olması mümkündür. Hatta toplumda hakim olan kanaat bunların şehitlikten uzak olduğu kanaatidir. Ama PKK militanlarının ve sempatizanlarının onlara uyan ayrılıkçı Kürtlerin gözünde bu şahıslarda şehittir. Öyle olmalıdır ki sözünü ettiğimiz Dicle ilçesinin yolçatı köyünde ki pkk mezarlığına bu kesimler bu nedenle şehitlik demişler ve kendilerince saygılarını dile getirmek için kabirlerde düzenlemeler yapmışlardır. Hatta pkk’nın ilk şehidi sayılan daha doğrusu pkk terörist örgütünün hükümet kuvvetleri karşısında verdiği ilk kayıp olan Mahsum Korkmaz’ın bir heykelini yapıp abide şeklinde buraya dikmişlerdir. Belki bu davranış pkklılar yani onların militanları militanlarının taraftarları sempatizanları ve ayrılıkçı Kürtler için normal bir davranış olarak görüle bilir ancak ülkemizde kamuoyu ve siyasal yapı onların bu icraat ve kabulünü hoş görmeye hazır değildir. Çünkü Türk toplumunda devlete karşı yapılan mücadele de ölenler şehit sayılmadıkları gibi Türk insanının saygısına da layık değildir. İşte çelişki burada başlamaktadır. Bu şehitlik düzenlenip bu heykel yapılana kadar hareketsiz ve tepkisiz kalan siyaset çevreleri yönetim çevreleri bu heykelin yapılıp açılmasından sonra tepki göstermeye ve bu heykeli kaldırmaya yönelmişlerdir. Burasını anlamak hakikatten zordur. Pkklılar ve sempatizanları bu heykeli bu anıtı yapıp dikmekle suç işlemişlerse bu icraat başladığında yönetim ve yönetimi temsil eden görevliler niye bu suçun işlenmesine izin vermişlerdir. Neden daha suçu başlangıç halinde izale etmeyip sorunun büyümesine seyirci kalmışlardır. İnsanda gayri ihtiyari bir düşünce uyanıyor. Demek ki siyasal çevrelerimizde ve yönetim çevrelerimizde bu davranışı bu icraatı tehlike görmeyip önemsemeyen kesimler mevcuttur ve onlar bu icraatın yapılmasına gösterilmesi gereken tepkiyi göstermemişlerdir. Bu benim şahsi düşüncemdir ama durum ortadadır. Hakikatten bu heykel ve anıtın yapılması suç ise şimdi onu yerinden kaldıran sözüm ona işlenen suçu ortadan kaldıranlar bu heykel ve anıt yapılıp açılana kadar hatta bu açılışa bazı siyasal çevreler tepki verene kadar medyaya durumu iletene kadar neden seyirci kalmışlardır? Bence bugün bu heykelin kaldırılmasının yönetim açısından kaldırılmasının tek nedeni Türk toplumunun bil hassa Türk siyasetinde ki etken bazı çevrelerin konuya sert tepki gösterip kamuoyunu bu yönde bilgilendirmeye yönelmesi oluşturmaktadır. Mahsum Korkmaz heykeli kaldırılmıştır. Ancak kaldırılışından sonra ortaya çıkan tepkilerin Mustafa Kemal heykellerine anıtlarına saldırı oluşturan bir öfkeye yönelmesi de oldukça dikkat çekicidir. Mahsum Korkmaz heykeli kaldırıldıktan sonra aynı bölgede bazı Atatürk anıt ve heykelleri saldırıya uğramış tahrif edilmeye çalışılmıştır. İnsan acaba birileri Mahsum Korkmaz heykelini kaldırırken tepkilerin Mustafa Kemal anıtlarına, heykellerine yönelmesini de teşvik etmesi de mümkünmüdür? Bu durumu bilmek tespit etmek oldukça zordur. Ancak Mustafa Kemal’e ve Kemalizme düşman gurupların eski rejim yanlıları Osmanlıcılar şeriat ve tarikatçılar cumhuriyet düşmanları Türk milliyetçiliğine karşı olan karşı milliyetçi guruplar etnik guruplar olduğu bilindiğine göre eğer Mahsum Korkmaz heykelinin kaldırılamasının yarattığı tepki olarak bugün bazı pkk sempatizanları ve ayrılıkçı kürt gurupları Mustafa Kemal anıt ve heykellerine saldırıyor tahrip etmek istiyorsa ve onları bu yönde teşvik eden birileri varsa mutlaka yukarı da sözünü ettiğim gurup mensuplarıdır. Çünkü tarikatçıların da, şeriatçıların da Osmanlıcıların da hilafetçilerin de saltanatçıların da düşman gördükleri kişi şahsiyet Mustafa Kemal’dir. Zaten Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak bu guruplar gerici dediğimiz bu ümmetçi guruplar Mustafa Kemal anıt ve heykellerine her fırsatta saldırmış onları kırıp dökerek tahrif etmeyi bir başarı bir maharet saymışlardır. Ama her defasında da yaptıkları yanlarına kar bırakılmamış cezalandırılmışladır. Onlar bunu bildiğinden bugün Mahsum Korkmaz olayından istifade ederek ayrılıkçı kürt guruplarını sözde kürt milliyetçilerini pkk sempitizanlarını ve militanlarını maşa gibi kullanarak kendi yapamadıları Mustafa kemal heykel ve anıtlarını tahrif işine yöneltmeye çalışmaları bu yönde kışkırtmaları bence mümkündür düşüncesindeyim. Hakikatten de bugün Kürtleri ayrı bir devlet sahibi yapmak isteyenlerde Türkiye Cumhuriyetini yıkıp yerine başka sistemlerde devlet kurma isteyenlerde eskisi gibi hilafet rejimiyle yönetilen bir devlet haline getirmek isteyenlerde şeriat yönetimini geri getirmek isteyenlerde aynı amaç ve hedef etrafında birleşip Mustafa Kemal düşüncelerine ve onun eseri olan her şeye karşı vandalist duygularla saldırmaya yönelmiş olabilirler. Bu yüzden kamuoyu olarak Türk milleti olarak çok dikkatli olmak zorundayız. Mahsum Korkmaz olayından istifade şimdilik Güney Doğu Anadolu bölgesinde gerçekleştirilen Mustafa Kemal heykel ve anıtlarını tahrif işinin yurt çapında yayılmasına yaygınlaştırılma çalışmalarına mutlaka engel olmalıyız. Heykel deyip anıt deyip geçmemeli onların Mustafa Kemal’i ve onun eserlerinin ayakta olduğunun timsali olduğunu unutmamalıyız. Onlar yıkılırsa ülkemizde ki Kemalizm biter onun getirisi olan layıklık demokrasi Cumhuriyet sistemi medeni hukuk üniter devlet kısacası Mustafa Kemalin armağanı olan bugün kü sistemimiz ortadan kalkmış olur. Bu yüzden Mustafa Kemal anıt ve heykellerinin yıkılmasının tahrif edilmesinin genelleşmesini milletçe engellemeli bunu yapanlara engel olmalıyız hatta siyasal çevreler yönetsel çevreler bile bu yönde davranıyorsa mutlaka onları da uyarmalı hukuk kuralları ölçüsünde engellemek için elimizden geleni yapmalıyız. Umarım Mahsum Korkmaz heykelinin kaldırılmasına müteakip görülen Mustafa Kemal anıt ve heykellerine saldırı olayları bölgesel ve münferit kalır. Umarı düşündüğüm gibi başta şeriat ve tarikatçılar gericiler olmak üzere Mustafa Kemal düşmanları bu fırsattan istifade yıllardır amaçları olan yapamadıkları Mustafa Kemal anıt ve heykellerini ortadan kaldırma fikrini topluma kabul ettirmeyi başaramazlar. Teşvik ettiklerini düşündüğüm bu gibi saldırılarla Türk toplumunu Atatürk anıt ve heykelleri Kürtleri çıldırtıyor, rahatsız ediyor o yüzden karışıklıklar çıkarıyorlar. Bunları kaldıralım ortalık huzura kavuşsun fikrini kabule hazırlamaya Muaffak olamazlar. Ama görünüşte bu hareketlerin arkasında böyle bir amacın söz konusu olmasının da mümkün olabileceği milletimizce düşünülmeli ve gerekli tedbirler alarak böyle bir olgu daha doğmadan ortadan kaldırılmalıdır. Umarım bu yönde ki çalışmalar Mahsum Korkmaz heykeline ve anıtına seyirci kalma olayında olduğu gibi bu olasılığa da seyirci kalma halinde gerçekleşmez.