Kıymetli okurlarım,
Biz Türkler İstiklal Marşı diyerek belirtsek de aslında vurguladığımız dile getirdiğimiz marş ulusal marşımızdır. Belki yeryüzünde sadece biz Türkler ulusal marşımıza İstiklal Marşı adını veren tek milletizdir. Diğer milletlerin ulusal marşları da kendi toplumlarında ya o marşı yazan kişinin adıyla yahut o marşın konusunu dile getiren kelimeyle isimlendirilen bir durumdadırlar. Ama diyebiliriz ki şu an da yeryüzünde devleti olup da ulusal marşı olmayan millet, ulus yoktur. Ulusal marşlar ait oldukları toplumların özgün olma yolunda yahut da tarih boyunca var olabilme savaşında yaptığı icraatları dile getiren kelime ve mısralardan, notalardan oluşmaktadır. Zaten bazı ulusal marşlar söylenmeyip sadece müzik olarak çalınarak dile getirilebilen özellik gösterirler. Tarih boyunca farklı devletler kuran biz Türklerin kurduğumuz devletler kadar hatta o devletlerin sahip olduğu yöneticiler kadar ulusal marşları olmuştur dediğimiz kanaatimce yanlış bir ifade kullanmış olmayız.
Çünkü Osmanlı devleti dâhil biz Oğuz Türklerinin ve genelde Türklerin kullandığı hepsinin ortak kullandığı tek bir marş uzun süreli bir ulusal marş olmamıştır. Devleti temsil eder maliyette ulusal marş diyebileceğimiz marşlar Osmanlı’da olduğu gibi hanların, hakanların, sultanların şahsını öven onların şahsına yazılmış, müzikleştirilmiş marşlar olmuşlardır. Nitekim Osmanlı’da Mahmudiye, Mecidiye, Hamidiye adlarıyla anılan marşlar bu tarz kullanımlara uğramış ve ulusal marş sayılmış marşlardır. Ama Osmanlı’da genel olarak Mehter denilen devletin resmi bandosunun icra ettiği ve genel adlandırmayla Mehter marşları dediğimiz marşlar da ulusal marş özelliğini taşıyıp bu görevleri gerçekleştirmiş marşlardır.
Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce Osmanlı’nın son döneminde İttihat ve Terakki yönetimi diğer Avrupa milletlerinde var olup bizde görülmeyen ulusal marşı oluşturabilmek için bazı çalışmalara girişmişse de bunu gerçekleştirememiştir. Zaten Osmanlı devletinin ulusal bir devlet olmayıp bir imparatorluk olması da milletimizin ulusal marş sahibi olmasını engelleyen bir durumdur. Çünkü Osmanlı devleti bir ulusa ait değil pek çok ulusu yönetmeye çalışan kozmopolit yapıda pek çok ulustan aldığı kanla ırklar arası kozmopolit bir şekle ulaşmış Osmanlı hanedanının devletidir. Bu yüzden bu devleti temsil edecek marşlar ulusal olmayıp ancak hanedanı temsil edebilecek marşlar olacaktır. Kurtuluş Harbi sıralarında bu harp sonunda kurulacak devletin Türk milletine dayalı ulusal bir devlet olacağı düşünüldüğünden ve zaten başta Mustafa Kemal olmak üzere Kuva-yi Milliye’nin ve kurtuluş harbinin yöneticisi olan kadro yola çıktığı andan itibaren ulusal bir Türk devleti kurmayı amaçladığı ortadadır. Bu durumu Mustafa Kemal’in o zaman ki hatıralarını nakleden arkadaşlarının beyanları açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle olsa gerektir ki daha Kurtuluş Harbi bitmeden hatta doğru dürüst şekillenmeden Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti döneminde bir ulusal marş oluşturulması çalışmasına gidilmiş ve bunun için yarışma düzenlenmiştir.
Gerçekleştirilen bu çalışmalar neticesinde bugün İstiklal Marşı dediğimiz ve kullandığımız Mehmet Akif’in eseri kabul görmüş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla 12 Mart 1921’de bu eserin ulusal marş olarak ilan edilmesi gerçekleştirilmiştir. Daha sonraki dönemlerde bu eserin ilk iki kıtası müzik olarak, müzik parçası olarak çalınıp söylenebilmesi için bestelendiğini görmekteyiz. İlk dönem besteleniş şeklinden sonra ki bugünkü besteleniş şekli ile gerek okunarak gerek müzik parçası olarak çalınan icra edilen bu eserin diğer kıtaları nedense halkımız tarafından tam manasıyla bilinip söylenecek şekilde kabul görmemiştir. Bu yüzden aslında 10 kıta olan İstiklal Marşı’mız dendiğinde aklımıza gelen daima ilk iki kıtası gelmektedir. Zaten Milli Eğitim Bakanlığı’nın uyguladığı eğitim sistemi içerisinde her Türk çocuğuna bu iki kıta fiili öğretimle öğretilmiştir. Milletimizin yaşadığı Kurtuluş Harbi’nin şart ve safhalarını yazıldığı dönemde en iyi dile getiren eser olan İstiklal Marşı’mız ulusumuzun büyük çoğunluğunca kabul görmüş ve daima saygı gören bir marş olmuştur.
Ne var ki Türk milletinin ulusal marşı olmasına karşılık kıtaları bünyesinde ve mısraları içerisinde Türk kelimesinin hiç geçmemekte olması da oldukça dikkat çeken bir durumdur. Belki de bu eserin bu durumda olması onun yazarının ulusalcı bir zihniyet sahibi değil de İslamcı, Ümmetçi bir zihniyet sahibi olmasını, yansıtması nedeniyledir. Marş içerisinde geçen milletin yahut milletim zikredilen ulusun kimliği meçhul durumdadır. Okuyan kişi hangi millete ise bu marş o milleti kast eder beyan özelliğini taşır bir özellik göstermektedir düşüncesindeyim. Burada özellikle Türk milletini vurgulayan herhangi bir sembolde mevcut dememizin imkânı yoktur kanaatindeyim. Çünkü marş içerisinde geçen yıldız ve hilal gibi semboller, Alsancak gibi semboller farklı farklı manaları ifade edebilecek özellikte sembollerdir. Hilal ile İslam dünyası İslam dünyasını teslim eden bir hilal veya bayrak alsancakla Osmanlı’nın sancaklarının kastedilmesi bile mümkündür. Bu nedenle aslında ulusal bir devletin ulusal bir Türk devletinin ulusal marşı olacak olan böyle bir eserde Türk adına hiç yer verilmeyişinin hatta Türk adının geçmediği böyle bir eserin ulusal marş kabul edilişini tuhaf bulmak bile kanaatimce mümkündür. O günün şartlarıyla belki o anki toplumsal yapıyı harekete geçirmek için böyle bir ulusal marşa yer verildiyse bile daha sonra devletin Türklüğünü vurgulayacak bir ulusal marşı gerçekleştirilmeyişini yahut aynı şaire bu eserin o hale getirilmesini sağlama görevi verilmeyişini benim görüşüme göre yadırgamak bile mümkündür. Bugün 94. Kabul yılını yaşadığımız İstiklal Marşı’nın ulusumuzun birlik ve beraberliğini sağlamada ne derece etkili olduğunu ülkemizin kuruluşundan bugüne kadar gösterdiği yaşamından çıkarmak mümkündür.
Eğer ülkemizde toplumun bütün kesimleriyle birlikte ulusal bir birlik sağlanabilmişse bu İstiklal Marşı’mızın başarısı kendini başarıyla kabul ettirişinin işareti olarak değerlendirilebileceği gibi eğer böyle bir ulusal birlik yoksa bu durumda İstiklal Marşı’mızın ulusal birliği sağlamada yetersizliğinin işareti olarak değerlendirilebilecek bir durumdur diye düşünmekteyim. Bütün bunlara rağmen İstiklal Marşı’mızın kabulünün 94. Yıldönümü bu marş etrafında birleşip onun simgeselliğiyle ulusal birliğimizi ortaya koyanların onu ulusal marş kabul eden tüm kesim ve bireylere kutlu olsun.
Bugün 94. Kabul yıldönümünü yaşadığımız İstiklal Marşı’mızı genelde Türk ırkının ulusal marşı kabul edip o gözle bakan vatandaşlarımızın oluşturduğu toplum içerisinde ona karşı olabilecek kesim ve bireylerin de onu ulusal marş olarak kabul edip onun etrafında ulusal birliğimizi oluşturmaya katkıda bulunmaları dileğimizdir. Ulusal marşımızın kabul yıldönümü tüm ulusumuza kutlu olsun.