SON DAKİKA
Hava Durumu

DURAKLAMA DEVRİ OSMANLI SEFERLERİNE ASKER İLE BAKIŞ VE ANLATIM GÖZÜ

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:49

Praşova, Kolaj var [ Kolossvaı* = Klâusenburg ], Sıklihit kaleleri itaat ettiler [1].

   Sibinde 10 gün oturuldu. Tökeli tarafından Erdel şehirlerine itaatleri için haberler gönderildi. Fakat itaat eden olmadı. Düşmanın Kont Krefe [2] komutasında gelmekte olduğu etrafa gönderilen casuslar getirdikleri haberlerden anlaşıldı [3]. General Hayzler’le yapılan muharebeden sonra askerin çoğu etrafa dağılmıştı. Komutanlar arasında düşmana mukabele edilemez kanaati vardı. Esasen Erdelde muvaffakiyetli hareket yapabilmek için önce Demirkapının elde edilmesi lâzımdı.
Bu ise yapılmamıştı. İtaat eden Erdel memleketleri akşamına da güvenilmediği gibi gelen düşmanın fazla miktarda olduğu da anlaşıldığından bulunulan yerde durulmayarak hareket olunmasına ve düşmanın ağırlığıçok olması dolayısıyla sebiikbar olan kuvvetlere yetişemeyeceğinden bundan istifade ile Erdelde (Saz) kabilesinin mıntıkasında dolaşılarak oradaki kalelerin zaptına karar verildi. Fakat piyade, cebeci ve serdengeçtileri ile sipalı ve silâhtar serdengeçtileri aralarında sözleşmiştiler.
«Kasım geldi. İmdat gelmesine imkân yok. Kuvvetimiz az, dinlemeyelim, dönelim»; diyerek boğaza doğru yollandılar. Bunun üzerine Başkomutan karargâhında yapılan toplantıda Tökeli: «Dağılan kuvvetleri düşmanın
birer, birer tepeleyeceğini, binaenaleyh dönmekten başka çare olmadığını» söyledi. Dönülmeğe karar verildi. 6,000 atlı düşmanın geçeceği boğaza gönderilerek bunların himayesinde çekilmeğe başlandı. Etrafa dağılan asker de toplanarak, toplu bir halde gelinen yolun başkasından boğaza ve oradan ağırlık ta alınarak Bükreşe dönüldü.

     Sadrazam Erdel harekâtı neticesini öğrenince bu mıntıkanın sipah ve silâhtar serdengeçtilerinin isimlerini defterden sildirdi.

 

* * *

 

    Fâzıl Mustafa Paşa Erdelde kazanılan muvaffakiyetin semeresiz kalmasına bir türlü razı olamamıştı. Sivas Beylerbeyi Süleyman Paşayı Erdel komutanlığına tayin ederek yanma kendi eyaleti askerinden başka Anadolu ve Diyarbakır askerini, Kadana Mustafa Paşayı ve bir miktar serdengeçti ile Kırım kuvvetlerini vererek Erdele gönderdi. Bunlar Tunadan gemilerle Pançova [Pancsova] ya geçirildiler. Tımışvar [Temesvar] a vardılar. Yarat [Gros Vardein] tarafından Erdele girecektiler. Fakat Moriş [Maroş] suyu köprüsüz geçilemediği gibi Lipva [Lippa]

 

[1] Raşid tarihi, tom 2, sahife 143 “Braşav kalesi yıkıldı,, .

[2] Silâhtar tarihi, tom 2, sahife 529 “Konta Krefe „

[3] Silâhtar tarihi, tom 2, sahife 529  “ Vetran komutasında 20.000 den

ziyade düşman Demirkapıdan geçerek”.

 

kalesi de düşman elinde olduğundan zapt olunmadıkça köprü yapılması mümkün değildi. Lipva kuşatıldı. Uç gün bombardıman edildi. Dördüncü gün hücumla zaptolundu. Bundan sonra nehri geçerek Erdelde ilerleyen Süleyman Paşa Varat kalesine vardı. Orada hastalıktan öldü. Yerine geçen Tımışvar muhafızı Vezir Cafer Paşa da karşısından çekilen
Prens Lui [1] komutasındaki düşman üzerine yürüdü. Lui Erdelden çıktı. Avusturya hududundaki Samoş [Szamos] suyunu geçip Sakmar [Szatmar] kalesine dayanarak durdu. Cafer Paşa taşmış bulunan Samoşu geçemediğinden Praşova [Braşov] kalesine yürüdü. Nişten kurtulmuş olan General Veterani 10 000 kişi ile Erdelde idi. Cafer Paşa ondan önce Kolojvar kalesi yakınındaki Font Krefe üzerine yürüdü. Kolojvar [Klausenburg] varoşlarını yaktı. Sibin [Hermannstadt], Nordeye kadar
ilerledi. Kırımlılar Belgratçık, Sazşebaşuvar [ Szaszebes ], Sazvaroş [Szaszvaros] a kadar yağma ettiler. Cafer Paşa; General Veteraninin Braşov boğazını tuttuğunu, eski Erdel Kralı Apafi Mihalin oğlunun Nograşta toplanıp Prens Luinin Sakmar hizasından Samoşu 15000 ile geçip Kolojvara geldiğini haber alınca daha ziyade ilerlemeyi muvafık
görmeyerek döndü. Norde Varaşundan Şebşuvar boğazına geldi. 8000 düşman burasını tutmuştu. Bunları imha edip geçerek Varat üzerinden Tımışvara geldi.

 

* * *

 

Tımışvar, Göle [Gyula], Yanova [Jenö], Varat kalelerine ve ahalisine zahire ve para gönderildi. Sadrazam hudutlarda lâzım gelenleri de kendi nezareti altında yaptırdıktan ve Belgrad kalesinin tamirini bitirip lâzım gelen mühimmat ve levazımı koydurduktan sonra 4000 yerli kulu [2] yazdırıp Sansoncubaşı komutasında 6000 yeniçeri, 1500 cebeci, 500 topçu, 100 top ve bir miktar serdengeçti, sipah, 2000 Mısır askeri bırakarak ve hepsinin üzerine Diyarbakır Beylerbeyi Ahmet Paşayı
tayin ederek kalan kuvvetle (2 — safer : 6 — ikinci teşrin cumartesi) günü hareketle ( Belgrad — Semendre — Koblene — Fethülislâm — Vidin — Niybolu — Osma vadisi — Yeşiloğlu — Kızan balkanı — Kırklareli)
yolu ile [21 — rebinevvel : 24 — birinci kânun cuma] İstanbul’a geldi. Padişahın Edirne’de oturması hazine için fazla masrafı ve İstanbul’daki Hristiyanlar’ın zulüm görmesini mucip oluyordu . Sadrazam masrafları kısmak ve İslâm olmayan tebaaya zulüm yapılmasının önüne geçmek istediğinden hükümdarın İstanbul’a getirilmesini münasip görmüştü.

[1] Silâhtar tarihi, tom 2, sahife 550 “ Perş Lui Hersek”.

[2] Yerli kulu; büyük şehirlerde bulunan Yeniçerilerdir [Yazan].

 

Padişah bunun kendisini tahtından indirmelerinin başlangıcı olmasından korkarak razı olmak istememişse de sonra kabul ederek İstanbul’a gitmişti.

   Fâzıl Mustafa Paşa memleketi, bilhassa mâliyeyi, orduyu, adliyeyi
düzeltmeye karar vermişti. Daha işe başlar başlamaz vergilerdeki yolsuzlukları, bunlar arasında bilhassa kör bir taassubun sevk ile içkiye konmuş vergiyi, paradaki kararsızlığı kaldırmış, ticareti serbest hale getirmiş, kanunsuzlukların önüne geçmiş, askeri oldukça yoluna koymuş ve sonra kazandığı zaferlerle bütün Rumeli’yi kurtarmış ve Tuna’yı tekrar hudut yapmıştı. Eflak tamamıyla elde idi. Tımışvar, Srim, Pozega sahası Tuna’nın ileriden korunmasını temin edecek vaziyette idi. Askerlik bakımından devlete büyük hizmet etmiş oluyordu. Bu muzafferiyetler düşmanın seri ilerleyişinden gözü çok korkarak Anadolu’ya hicrete çoktan başlamış olan Rumeli ahalisine emniyet vermişti [1]. Fâzıl Mustafa Paşa bir müddet tamamıyla ıslahatla uğraşmak istiyordu. Birinci emeli Hristiyan tebaayı hukukça İslâmlarla müsavi yapmaktı. İlk olarak Hristiyanlar’ı himaye ile işe başladı. Memleketin düşmandan kurtulmuş kısımları düşman elinde iken zorla götürülen
Hristiyanlar’ın yerlerine dönmelerine müsaade etti. Bunların miktarı 10 000 den fazla idi. Dönenleri yerlerine yerleştirtti. Erzak, tohumluk verdi. Asker vesaire elinde esir bulunanların hepsini bıraktırttı. Bunlara da aynı muameleyi yaptırttı, Hristiyanlar’a mahsus vergileri üç kısım olarak tayin etti. Yaşasaydı memlekette hukuk müsavatını muhakkak ilân edecekti.

   Sadrazam askerî hazırlıklardan da geri durmadı. Bütün kış donanma için lâzım olanları yaptırdı. Tuna için 100 firkate ve kalite [2] 40 üstü açık kayık yaptırıldı. Belgrad muhafazasına yeniden 16 oda yeniçeri gönderildi. Vezirlerin ve ocak ağalarının kapılarından çırak edip alufe [3] ile oturak [4] ettikleri yeniçeriliğe mensup olmayan adamları ocaktan çıkarttı. Yeniçeri ocaklarım tekrar yoklama ettirdi. Seferde ölen 7 000 kişinin ismini defterlerden sildirdi. Yeniden kimse aldırmadı. Has ahırları da yoklama ettirerek fazlaları ve sarayın sair bütün israflarım ortadan kaldırttı. Sadrazam ve paşaların Padişaha
vermeleri âdet hükmüne geçmiş olan hediyeleri menetti.

  Fâzıl Mustafa Paşa bu ıslahatı esaslandırmak için baharda sefer yapmak niyetinde değildi. Hudutları muhafaza ettirerek tam bir seneyi memleketin ıslah ile uğraşarak ve bütün elden çıkanları geri alabilecek

 

[1] Silâhtar tarihi, tom: 2, sahife 548.

[2] Mehmet Şükrünün Esfarı Bahriyei Osmanisi, tom 1, “ Yelken ve kürekle sevkolunan harp gemilerinden 20:24 oturaklılar „ diyor.

[3] Maaş demek [Yazan].

[4] Tekaüt demek”

 

kudrette bir ordu hazırlı yarak geçirmeyi, ertesi sene sefer yapmayı düşünüyordu. Fakat düşmanın tecavüze hazırlanmakta olduğunu öğrenince baharda sefere istemeyerek karar verdi.

 

Mütalealar

 

   Şehir köyü bir günde alan ordu üç günde Nişe gelmiştir. Nişten hareketinden sonra da Belgrada kadar olan yürüyüş günlerinin yekûnıl 11’dir. Toparlak hesap ve harita mesafesiyle  günde 20 km. yürünmüş demektir ki, Türk ordusunun yürüyüş kudreti için iyi bir misaldir. Düşman kaynakları da bunu tasdik etmekte, Türk ordusunun bozuk devirlerde bile yürüyüş kabiliyet ve kudreti noktasından kendilerine çok üstün bulunduğunu itiraf eylemektedirler.

 

* * *

 

   Niş kuşatması 25 gün sürmüştür. Büyük ve küçük 87 top ve 6000 kadar askerle müdafaa edilen, toprak tahkimatla takviye edilmiş bir kale için de olsa bu müddet çoktur. Bunun sebebi bizce; kaleler almak için sefere çıkmış bir ordunun muhasara topçusuna lüzumu kadar ehemmiyet vermemiş oluşudur. Nişe mukabil Belgradın alınması gerçi yedi günde olmuşsa da Belgradın düşüşü tedbirler neticesi değil, talihin bir eseridir. Yoksa 80 balyemez [Zamanının en ağır topları], 16 havan
ile müdafaa edilen bir kalenin 1 i balyemezle düşürülmesinin [ Bilhassa Nişin 25 günde alınmış olması yakın ve önde bir misalken ] imkân ve ihtimali yoktu. O halde Türk ordusu bu sefere insan sayısı itibar ile bir şey denemeyecek bir miktarla ve fakat kaleler almak bakımından hiç hazırlanmayarak çıkmıştır. Fâzıl Mustafa Paşa gibi her şeyi düşünen bir komutanın bunda ihmalkâr olamayacağı düşünülürse de kaynaklar en ehemmiyetsiz şeyleri bile mübalandırarak tafsil ettikleri için ihmal etmemiştir de denemez. Fakat hakşinas olmak isteyince de dil buna varmaz. Osmanlı Devletinin evrak haznesinde mevcut vesikaların İlmî bir tasnife tâbi tutulup istifade edilecek bir hale getirilmesine kadar bu gibi hususlar meçhul kalacaktırlar.

 

* * *

 

    Nişte esir edilen düşman kuvveti ve komutanları; arabaları, yiyecekleri verilerek, hatta noksanları ikmal olunarak serbest bırakılmışlardır. Teslim şartı böyle olduğu için bu hususta bir şey denemezse de düşmanın mukavemet kudreti kalmamış olduğundan bunların kayıtsız ve şartsız esir edilmemiş olmaları bir hatadır. Yapılan bu hata ile bilhassa Veterani gibi mühim bir komutan elden kaçırılmış oluyor ; yarın bize silâh çekecek 5000 den fazla asker serbest bırakılıyordu. Bunun hata olduğu
kavranamamıştır. Hele hiçbir şart ile olmayarak Erdelde muharebe sonucunda esir edilmiş olan General Hayzler’in bırakılışı pek büyük bir hatadır. Hayzler uzun müddet Kral Tökeli’nin yanında tutulmuştu. Neden ve ne zaman serbest bırakıldığı meçhuldür.

 

* * *

 

    Niş alındıktan sonra yapılan toplantıda ordu büyükleri Belgrada karşı hareketin zamanı geçtiğini söylemişlerdir. Zaman geçmemişti. Gerçi kasını yaklaşmışsa da daha iki ay vardı. Bu müddette ise Belgrad alınabilirdi. Nitekim başkomutan da buna muvafakat etmemiş ve hâdisat onu haklı çıkarmıştır . Eğer ordu büyükleri sebep olarak hazırlıksızız deselerdi çok haklı olurlardı.

 

* * *

 

    Erdelde yapılan harekât lüzumsuz olmakla beraber Türk askerinin harp kabiliyetinin eksilmediğini ve iyi sevk ve idare edildikçe mağlûp edilemeyeceğini göstermesi noktasından ehemmiyetlidir. Dağlar, geçilmeyecek sarp yerler aşılmış, yorgunluğa bakılmayarak dövüşülmüş, mü taarruz düşmana toplarını kullanmağa vakit bırakılmadan mukabil taarruzlar yapılabilmiştir. Türkler önlerine tek bir siper kazmayarak yaptıkları bu muharebede 27,000 kişiyi, yani boğaz karşısında bıraktıkları hariç tutulursa kendilerinden pek aşağı olmayan bir kuvveti tamamıyla yok etmek kudretini göstermişler, Türk ordusunun başında sevk ve idare etmesini bilenler bulundukça hareket muharebesi yapmak kudretinde olduğunu ispat etmişlerdir. Ahmet Paşa burada istilâ devrinde kullanılan tabiyeyi kullanmış, piyadeyi merkeze, süvariyi kanatlara alıp düşman taarruzunu piyade üzerine çekerken süvari ile ilerleme devam etmiş, sonra hep birden taarruzla neticeyi almıştır.

   Fâzıl Mustafa Paşanın yaptırdığı 2. Erdel harekâtı büyük bir akından ibarettir. Türk süvarisinin muvaffakiyeti ne olursa olsun bu harekât netice verici bir şey olamazdı. Türk ordusunun adet ve teşkilâtı ele geçirdiği arazide kışın kalmağa müsait olmadığından dolaşılan yerlerin tahribi ile iktifa edilerek dönülecekti. Bu hareketin esas sebebi; harpten
eli boş döndükleri halde ertesi senek i sefere şevkle gelmeyecekleri bilinen Kırım süvarilerine ganimet temini olmalıdır. Düşman üzerinde bırakılan yılgı dolayısıyla bu bir dahaki sefer için de faydalı bir hareket olmaktan âri değildir.

 

* * *

 

1690 seferi artık bir iş göremeyeceği sanılan Türk ordusunun idare etmesini bilenler elinde çok şey yapmağa muktedir olduğunu göstermiş, maneviyatı kuvvetlendirmiş, nefse inanışı arttırmış, kaybedilenlerin geri alınabileceği ümitlerini uyandırarak devlet ve milleti daha ziyade harekete getirmiştir. Düşmanlara vurulan darbe ise çok büyük olmuştur. 400 den fazla top alınmış, bir yıl içinde 60,000 kadar düşman yok edilmişti . Bu hal Viyana’dakileri çok telâşa düşürmüş Türklerin Avrupalılar üzerinde bıraktıkları eski tesir ve korku yeniden canlandığından Viyana ve Budapeşte’nin tahkimine bile başlanmıştır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.