SON DAKİKA
Hava Durumu

CAMİLERİMİZİ İSİMLENDİRİRKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:49

Değerli Okurlarım,

Dinimizin getirdiği inanç sistemimize göre ibadethane yapmak en büyük çapta hayır işleme faaliyetlerinden biridir. Yaptırılan veya yapılan ibadethane yaptıranlar açısından büyük bir sevap kaynağıdır. İbadethane ister cami olsun, ister mescit olsun yaptıran veya yaptıranlar için ibadethane görev yaptığı sürece sevap getirecek bir eserdir. Gerçi İslam dini inançlarına göre toplumsal amaçlı, topluma hizmet veren eserler bırakanlar eserleri görev yaptığı sürece ilanihaye sevap getirecek unsurlardır. Bu köprü olmuş, çeşme olmuş, cami olmuş, mescit olmuş farksızdır. Ancak camii veya mescitlerimizi sözünü ettiğim diğerlerinden ayıran önemli bir fark içerilerinde meydana gelen ibadetlerden hasıl olan sevaplardan yaptırıcılarını, yaptıranını hisse sahibi kılabilme özelliğidir. Sözün kısası camilerimiz ve mescitlerimiz İslam dini açısından önemli binalar, önemli merkezlerdir. Bu tür yapıları isimlendirirken çok dikkatli hareket etmeli, isimlerinin verilmesini haklı kılacak sebeplere dayandırarak isimlendirmemiz gerekmektedir diye düşünmekteyim. Bence camilerimizi ve mescitlerimizi isimlendirirken evvel emirde göz önünde bulundurmamız gereken söz konusu ibadethaneyi yaptıran kişinin ismini veya yaptıranın adına yaptırdığı kişinin ismini ibadethaneye vermeye özen göstermeliyiz düşüncesindeyim. Daha açık söylemek gerekirse bir cami veya mescidi kim yaptırdıysa onun ismi ile isimlendirmeli, kadın erkek fark etmeksizin onun ismiyle adlandırmalıyız kanaatindeyim. Tabi bunun bir istisnası olarak yaptıran kişi camiyi veya mescidi annesinin, babasının, evladının veya diğer bir yakınının adını yaşatmak veya bu gibi kişileri bu ibadethane sebebiyle sürekli sevap kazanan bir duruma getirmeyi amaçlayarak yaptırdıysa ve bunu açıklayarak o ibadethaneye sözünü ettiği yakınının adının verilmesini istiyorsa onun belirttiği yakınının ismiyle isimlendirmek yerinde ve gerçekçi bir isimlendirme olacaktır kanaatindeyim. Eğer yaptıran veya yaptıranlar kendi isimlerinin ibadethaneye verilmesini istemiyorsa, yaptıran kişiler birden çok olup isimlendirme konusunda anlaşamıyorsa veya ibadethaneyi yaptıran  kitle bir mahalle halkı, bir semt halkı gibi çok katılımlı bir yapı gösteriyorsa o zaman yapılan ibadethanenin ismini verirken mutlaka yaptıran kitlenin çoğunluklu bulunduğu sokağın, mahallenin veya semtin adıyla isimlendirmemiz daha yerinde olacaktır. Çünkü çok fazla sayıda kişinin katılımıyla yaptırılan ibadethane topluma mal olan bir ibadethane olup, toplumun adını aksettiren bir isimlendirme taşıması ve göstermesi daha faydalı olabilecek, daha fazla benimsenme kazandırabilecek bir isimlendirme olabilecektir kanaatindeyim. Zaten geçmiş dönemden günümüze tabiri caizse atalarımızdan bize gelen bir geçmişe sahip camilerimizin isimlerine baktığımızda çoğunlukla yaptıranların adını taşıdıklarını görmekteyiz. Bu yüzdendir ki selatin camileri dediğimiz kendisini yaptıran sultanların, padişahların adlarını taşımakta, Fatih’in yaptırdığı cami Fatih Cami, yavuz Selim’in yaptırdığı cami Yavuz Selim’in adını taşımakta, Kanuni’nin yaptırdığı cami Kanuni’nin adını taşımaktadır. Bu yüzdendir ki İstanbul’daki Sultan camileri Selimiye, Süleymaniye, Osmaniye, Hamidiye gibi isimlerle karşımıza çıkmaktadırlar. Aslında padişahlar tarafından yapılmasına rağmen ya padişahın isteğiyle yaptırdığı yakınının adıyla anılmakta yahutta yine padişahların isteği doğrultusunda veya isteği dışında camilerin yapıldığı yerin ismi ile anılmaktadırlar. Nitekim Kanuni’nin evladı için yaptırdığı camilerden biri Şehzadebaşı adını taşırken, padişah anneleri adına yaptırılan camilerde Valide Camisi adıyla anılabilmektedir. Gerçi Valide sultanlar tarafından yaptırılan camilerden bazıları da Valide Cami adıyla anılabilmekteyse de bu valide sultanların yaptırdığı yahut hanım sultanların yaptırdığı camilerde onların adlarıyla anılabilmektedirler. Aslında padişahlar tarafından yapılmasına karşılık padişahların isteğiyle veya halkın isteğiyle ibadethanenin yapıldığı yerin veya yapıldığı yerdeki evliyanın adıyla anılan camilerde İstanbul’da görülebilmektedir. Nitekim Ayazma Cami ve Laleli Cami bunlara tipik örnek oluşturmaktadır. Hemen hatırlatmak isterim ki Laleli Cami padişah cami olmasına rağmen Evliye Laleli Baba’nın ismiyle anılan bir camidir şekline anlatımlara sahiptir. Padişahlar dışında ve valide sultanlar, hanım sultanlar dışında cami veya mescit yaptıran kişilerin isimleri mutlaka kendi isimlerine göre verilmiştir. Nitekim Rüstem Paşa Cami, Sokullu Mehmet Paşa Cami gibi isimlerle anılan sadrazam veya vezir camileri yanında beylerbeylerinin, sancakbeylerinin ve diğer Osmanlı amir ve memurlarının zenginlerinin yaptırdığı camiler ve mescitler hep kendi isimleriyle isimlendirilmişlerdir. Ancak bunun aksine bulundukları mahalin, semtin veya mahallenin adıyla anılan camiler de mevcuttur. Hatta şunu da belirtmek isterim ki aslında yaptıran şahsın ismiyle anılmasına rağmen, yaptıran şahsın ismi mahalleye, sokağa, semte verildiğinden daha sonraki dönemde sanki mahalin, semtin, mahallenin ismiymiş gibi bir adlandırma gösteren camilerimiz de mevcuttur. Nitekim Fatih semtindeki cami aslında yaptırıcısı olan Fatih’in ismiyle isimlendirilmiş olmasına rağmen bugün Fatih semtinde olması nedeniyle sanki o semtin adıyla anılıyormuş gibi bir görünüm de arz eder durumdadır. Aslında yaptırıcısının adını taşımasına rağmen sanki mahallenin ismini taşıyormuş gibi görünen camilerimize örnek olarak Bandırma’mızın bazı camilerini de söyleyebiliriz düşüncesindeyim. Nitekim kentimizdeki Sunullah Cami aslında kendisini yaptıran Sunullah Efendi’nin ismini taşımasına rağmen aynı şahsın ismi caminin bulunduğu mahalleye de verilmiş olduğundan söz konusu cami sanki Sunullah Mahallesi’nin ismini taşıyormuş gibi bir görüntü de arz etmektedir. Nitekim aynı özellik Haydarçavuş Camisi için, Hacıyusuf Camisi içinde geçerlidir. Bu camilerde aynı Sunullah Cami gibi yaptırıcısının ismini taşıyan mahallede olduklarından sanki o mahallelerin ismini taşıyormuş görünümü verir durumdadırlar. Bandırma için örneklediğimiz bu durum ülkemizin her sahasında görülebilecek bir durumdur. Ancak bir mahalle halkının çabalarıyla yapılan bazı camiler ülkemizin her yerinde de Bandırma’mızda da görülebilmektedir. Nitekim bu özellikte camilerin haklı ve gerçekçi olarak kendisinin yapıldığı sahanın, kendisini yaptıranların çoğunluğunun oturduğu mahallenin adını taşıdığını görmekte ve bu haklı isimlendirme icraatını gönülden tastik etmekteyiz. Ne var ki son dönemlerde özellikle moda haline getirilmeye çalışılan, daha önceki dönemlerde de gerçekleştirilmiş bir isimlendirilme uygulamasına şahit olmaktayız ki bu isimlendirmeyi bence yerinde bulmak kolay olmayacak bir durumdur düşüncesindeyim. Genel mahiyette katılımla yapılan cami ve mescitlerde görülen bu isimlendirme uygulaması bence haksız olup toplum tarafından benimsenmemesi gereken bir durumdur. Özellikle Osmanlı sultanlarının yahut sahabelerin, evliyaların isimleriyle gerçekleştirildiği görülen bu isimlendirmelerin gerçekçi bir isimlendirme olup toplumun büyük çoğunluğunun kafasını karıştıran özellik taşıyan uygulamalar olacağı düşüncesindeyim. Biran için düşünelim. Herhangi bir mahalle veya semtte toplumsal katılımla yapılan bir cami veya mescidin adını neye dayandırarak Fatih Cami, Selimiye Cami yahut Hz. Ebubekir Cami veya caminin bulunduğu sahada yatmayan Hasanbaba, Geyiklibaba,i Somuncubaba gibi evliyaların isimleriyle adlandırma yoluna gidelim. Bu tür isimlendirmelerin o camiye herhangi bir katkısı olmayacağı ortada iken niye böyle bir isimlendirme yapalım. Ancak yapılan camilerin veya mescitlerin avlularında yatan, yattığı düşünülen evliyaların ismiyle adlandırılmasını bir oranda kabul edilebilecek bir isimlendirme görmek belki yerinde olabilecek bir isimlendirmedir. Fatih’te yatan Fatih Sultan Mehmet’in adının Bandırma’daki bir mahallenin yaptırdığı camiye isim olarak verilmesini yine mezarının ülkemizin 7 ayrı yerinde olduğu söylenen Yunus Emre’nin adının Bandırma’da mahalle halkı tarafından yaptırılan camiye verilmesinin haklı sebebi olduğunu söylemek ne oranda doğrudur. Bence bu tür camilerin yaptıranların çoğunluğunu temsil edecek bir adlandırmayla isimlendirilmesi, mesela Yunus Emre Cami’nin Paşakonak Mahallesi olması nedeniyle Paşakonak Cami şeklinde verilmesi daha gerçekçi ve daha doğru olabilirdi düşüncesindeyim. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.