Değerli okurlarım
Son dönemde dış siyasetimizin daha doğrusu orta doğu komşularımızı esas alan ülke siyasetimizi yakından etkileyebilecek olayların cereyan ettiğini görmekteyiz. Nitekim 25 eylül tarihinde kuzey ırakta kuzey ırak kürt yönetiminin kendi sahasındaki gerçekleştirdiği bağımsızlık isteme veya istememe şeklindeki referandum ülkemizi siyasi ve ekonomik açıdan çok yakından ilgilendiren bir icraat olmuştur düşüncesindeyim çünkü bu referandumun yapıldığı saha Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu sağlayan Lozan antlaşmasın dada onu takip eden dönemlerdeki Ankara antlaşmasın dada bu saha hakkında ülkemize bazı haklar getiren maddeler ihtivah eden yazılımlar kabuller ortaya koymuştur. Bir başka tabir ile kuzey ırak sahasında özellikle Musul Kerkük Süleymaniye sahalarında ve buralarda yaşayan yurttaşlarımız ırak Türkmenleri konusunda ülkemize bazı hükümlülükler getirirken bu sahada çıkan petrolün gelirleri üzerinde bazı haklar kazandırdığını görmekteyiz. Ne var ki Cumhuriyet hükümetleri daha sonraki dönemlerde farklı sözleşmelerle antlaşmalarla bu sahanın petrol gelirleri konusunda bazı tavizler ve bazı vazgeçmeler gerçekleştirmişlerse de ırak devletinin oluşumu varlığının ve sınırlarının değişmezliği konusundaki haklarımızın devam etmekte olduğu bildirilmektedir. Bu yüzdende ırakta ki siyasi ve askeri değişimler ülkemizin dış siyasetini yakından ilgilendirmekte dikkatle takip edilmesi gereken durum arz etmektedir. Ama ne var ki bu haklarımız devam ettiği halde ne ırak İranla girdiği körfez savaşı sırasında ne ırak’ın kuveti işgali sırasında nede bu olayı takip eden dönem sonrasında ABD’lerinin Irak’a müdahale edip onun topraklarını işkal etmesi sırasında ülkemizin bu haklarından bahsederek bunlara dayanarak bazı icraatlar yaptığını görmek bence mümkün olmamıştır. Daha sonra ki dönemde ABD’nin çekilmesinden sonra ırak’ın adeta 3 e bölünmüş bir görünüm arz etmesi sırasında bir başka tabir ile ırak topraklarının Şiiler,Sünniler, ve Kürtler arasında bölünmüş bir görünüme sokulup kuzey ırakta kürt yönetiminin teşkilatlandırılması oluşturulması sırasında ülkemizin yeteri kadar ilgi ve alaka gösterdiğini müdahale ettiğini görmemizde bence mümkün olmamıştır. Kuzey ırak kürt yönetimi oluşturulup bugünkü federal ırak yapısının oluşturulmasına da düşünceme göre adeta sessiz kalan ülkemizin kuzey ırak yönetiminin sahasında kalmaması gerekirken bu yönetimin kendisine dahil ettiği Kerkük bölgesinin işkal edilip Kerkük Musul sahasında yaşayan Türk ve Türkmenlerin tapu ve nüfus kayıtlarının tahrip edilmesine bu sahalara kürt nüfusun iskan edilmesine de gerekli tepkiyi gösterdiğini düşünmemekteyim. Bundan daha fazlası ülkemiz bence kuzey ırak kürt yönetimini adeta tanırcasına meşrulaştırırcasına bu yönetim ile iş birliği göstermiş PKK’ya karşı bazı icraat’lar de onlarla iş birliğine gitmiş görünümler arz etmiştir düşüncesindeyim. Bütün bunlar olurken Suriye ve ırak sahasında bazı ifadelerde IŞID bazı ifadelerde DEAŞ şeklinde adlandırılan şeraitçi yönetimin ırak ve Suriye topraklarını işkal edip yeni bir devlet kurmasına da ülkemizin yeterli tepkiyi gösterdiğini düşünmüyorum. Hatta bu yeni sistem kendilerinin tabiri ile IŞID halifeliği yönetimi Musul u işkal ettiğinde de Musul da ki konsolosluğumuzun ele geçirilip konsolosluğumuz başta olmak üzere personelin esir edilmesinde de sert tepkiler ortaya koymayan ülkemizin bugün kuzey ırak yönetiminin s gerçekleştirdiği bağımsızlık referandumuna yıllardır kullanmadığı antlaşmaların maddelerine dayanarak bazı girişimlere hazırlandığını başladığını görmekteyiz. Bu antlaşmaların söz konusu maddelerinin bize tanıdığı hakların geçerliliğinin uluslar arası sahada ne derece kabul göreceğini önümüzde ki zaman gösterecektir. Ülkemiz yöneticileri güvenlik kurulunda kararlaştırılan bakanlar kurulumuzca onaylanan bu kararlar gereği bazı icraatlar uygulamaya hazırlamakta girişmektedirler. Kuzey ıraktan gelen petrol hattının faaliyetinin durdurulması kuzey ırak sahasına açılan sınır kapısının kapatılması kuzey ırak sahası ile hava ve kara ulaşımının kesilmesi ithalat ve iraacatın durdurulması hatta durum ve şartlar göre bu sahaya askeri harekatın yapılabilmesi şeklinde ifade edilen karlı tedbirlerden bahsetmektedir. Ülkemiz yönetimi öyle görülmektedir ki bu bağımsızlık referandumuna karşı çoğunlukla önceki dönemde tenakuza düştüğü Bağdat hükümeti ve ilan İran hükümeti ile iş birliğine girişeceğini onlarla ortak icraatlar gerçekleştireceğini söylerken bir yandan da karşılıklı ziyaretler söz konusu olabileceğini belirtmektedir. Ülke yönetimimize göre kuzey ırak yönetimini bağımsızlık konusunda da kendi topraklarında da böyle bir referandum yapmasına hakkı yoktur. Yine ülkemiz yönetimine göre kuzey ırak topraklarının kendi geleceğini kaderinin tarihi konusunda da referandum yapmaya hakkı yoktur. Bence uluslar arsı sahada geçerli uygulamalara göre bu düşünce bira tuhaf düşmektedir. Bu nedenle ülkemizin yönetiminin bu düşüncelerine haklılık kazandıracak sebepleri daha açık bir şekilde ortaya koyup izah etmesi gerekir düşüncesindeyim. Bence yönetimimiz burada yapılan referandumun geçerliliğini tartışmak ve tartıştırılmak yerine ortaya koyacağı sonuçlarının ülkemiz açısından yaratacağı masur ve tehlikeler üzerinde durmalı gerek kuzey ırak yönetimi sahasında karşı alacağı tedbirlerden gerekse bu referandum sonuçlarının ülkemize getirebileceği sakınca ve zararların giderilmesi konusunda da alacağı tedbirleri bu esaslara göre gerçekleştirmelidir. Bence ülke yönetimimiz bu yönetimin amasi duygular ile yaptığı beyanlarla bilgilendirdiği halkımız kuzey ırakta ki referandumu gerçekleştiren mesut Barzani hafife alır bir görünüm arz etmektedir. Oysa ülke olarak millet olarak bu referandumu gerçekleştiren mesut barzani yi menzu mu olduğu Barzani ailesinin ve onların dayanağı olan barzan aşiretini küçümseyerek hafife alarak değerlendirmekten bakmaktan vazgeçmeli onların tarihi süreci içerisinde ki icraatlarını dikkat ile incelemeli amaçlarını çok iyi bilmeliyiz düşüncesindeyim.