CHP heyecanı sarmış tüm ülke insanını. Partinin tüzüğü değişmiş, il, ilçe yöneticilerini, belediye başkanlarını, milletvekili adaylarını üyeler seçiyormuş hem de dijital olarak, cep telefonlarından kullandıkları oylarla.
Arada delege falan yokmuş ve bütün seçimler çarşaf liste ile yapılıyormuş. Blok liste tarihte kalmış. Partide gruplaşma kalkmış, tüm CHP'li seçilmişlerde koltuk hastalığı kalkmış, başarısız olanlar sessiz sedasız kendileri makamlarını bırakarak, yeni gelen arkadaşlarına hiç küskünlük duymamışlar. Uyandım.
Meğer bir rüya görüyormuşum. Devamını görebilmek için tekrar uyudum ve yeni bir rüya görmeye başladım.
Ucu bucağı görülmeyen bir kalabalığın oluşturduğu mitingdeyim.
Her bir kitle örgütünün, sendikaların flamalarının arkasında binlerce kişi var. Yüz binlerce yurtsever, devrimci yan yana, kol kola, omuz omuzaydı. Öyle ortalıkta polis falan da yoktu.
Miting meydanında pankartlar vardı. Pankartlarda 6 okun anlamını içeren sözler, emek, adalet, eşitlik ve barış belirten, ağızlarda kardeşlik şarkıları vardı. Birleşerek, birleşe birleşe kazanacağız diyorlardı.
Yine uyandım ve anladım ki ülkemin dört bir yanında, içinde bulunduğumuz durumu değerlendiren, karanlık düzene son vermek, Atatürk Türkiye’sine dönme düşünüşler ve önerimler beynimizi kuşatmış olacak ki, yine uykuya daldım...
Bu kez rüyamda sadece Atatürk vardı ve şöyle diyordu:
“Benim emanetim olan partimi ve partimizin ilkelerini koruyamadınız. Eğer beni halen seviyorsanız, , fikirlerimi unutmadıysanız, önce birbirinizi sevin, birlik olun ve partimizin özüne sahip çıkın.”
Bu kez telefon sesiyle uyandım. Uyandım ama gördüğüm rüyalar…
Rüya işte.
Ya rüyam doğru çıkarsa?
Umut işte…