Osmanlı zamanında tüm ülkede isyan hareketleri başlayınca zamanın padişahı endişe içerisinde ne yapacağını düşünürken bir bölgede isyan çıkmadığı haberini alır. Padişah ve vezirleri bu olaya şaşırırlar…
Vezir, bu olay üzerine bir öneride bulunur:
“Padişahım eğer bu bölgedeki insanları isyan ettirebilirsek, diğer bölgedeki isyanların nedenlerini öğrenebiliriz.”
Padişah bu fikri beğenmiş. Vezirini o bölgedeki insanları isyan ettirmekle görevlendirmiş. Bölgedeki bir kasaba pilot bölge olarak seçilmiş. Bu kasabanın ortasından bir nehir geçiyormuş ve nehrin üzerinde tek bir köprü varmış. İnsanlar işe gidip gelirken sabah akşam bu köprüyü kullanmak zorundalarmış.
Vezir, düşünmüş taşınmış, köprünün başına izbandut gibi bir adam yerleştirip her geçenden “bir akçe” alınmasını emir buyurmuş.
Aradan bir ay geçmiş kasaba halkından hiçbir tepki yok. Vezir bu kez geçişleri iki akçeye çıkarmış. Halk yine sessiz…
Vezir ne kadar vergiyi arttırırsa arttırsın, bunun hiçbir işe yaramayacağını anlayarak bu kez aklına yeni gelen fikri uygulamaya koymak için padişahın huzuruna çıkmış, “Padişahım zam yapmakla bu işi çözemiyoruz. Bu kez köprünün ortasına bi adam koysak… Geleni gideni şaapsa o zaman kesin isyan çıkar!”
Padişah bu fikri de beğenmiş. Hemen uygulamaya başlamışlar ama halktan yine ses seda yok. Padişah bunun üzerine mahiyetini alarak bu kasabaya gitmiş. Kasaba halkının meydanda toplanılması istenmiş. Halk toplanmış. Padişah:
Arkalardan biri el kaldırmış:
***
Böyle fıkraları zamlar ve art arda vergilerden sonra anlatmak da bir hoş olur hani… Biz, fıkramızı anlattık, yorum yapmak sizlere kalmış. Her şeye “eyvallah” çeken toplumlar için çok güzel bir örneklemedir böyle fıkralar...
Şair Eşref boşuna, “fıkralar numarasız gözlük gibidir’” dememiş.