İnsanların bunaldığı anlar vardır. Zira havalar bulanıktır, siyasi arena daha da bulanıktır. Hele görsel medya iç karartıcı biçimde bulanıktır.
Peki ne yaparsınız?
Müzik dinler, film seyreder veya kitap okumaya çalışırsınız. Daha önce okumuş olsanız bile, bazen aynı kitabı ikinci kez de okursunuz.
Mesela Ömer Hayyam’ın “Rubai” lerini…
Mutlu olmayan ve geleceğe kötümser bakanlara ve benim gibi kafası bulanık olanlara, Ömer Hayyam ne der bilir misiniz?
“Geçmiş günü kendine dert etme
Ah! N’olacak diye feryat etme
Geçmiş, gelecek hepsi masal
Bugüne bak, ömrünü beter etme!
“Ne olacak halimiz?” diye dert edinenlere de sözü vardır Hayyam’ın:
“Feleğin çarkı dönmüyorsa muradımca
Gökler yedi kat mı olmuş yok sekiz dert mi sana?
Ölümle emellerden ayrılacak gövdeni,
Ya dağda bir kurt yemiş, ya mezarda karınca.
***
Peki bu dünyada mutlu olanlar yok mu?
Hayyam, buna da cevap verir iki kişi diye!
“Bu sonu gelmez dönüşün sürüp gitmesinden
İki kişi mutlu, iki kişi sevinen.
Biri iyiyi, kötüyü gerçek bilendir
Öteki ne dünyayı ne kendini bilen.”
Böyle kimler olabilir?
Hele ikinciler
Onlar o kadar çok ki…
***
Biz yazarız, sizler okursunuz. Dedim ya bugünlerde kafam bulanık!
Başka bir deyişle zaman öyle bir zaman ki, devir öyle bir devir ki, hep siyaset yapacak değiliz ya! Bugün de Ömer Hayyam’a konuk olalım dedik. Arif olanlar anlar, hödük olanlar ise burun kıvırır…
Evet efendim.
Kısa keselim, aydın havası olsun istedik. Ve de sizleri bugün Ömer Hayyam ile buluşturduk.
Esen kalın.