MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ

“Hakimiyet-i Milliye” için Anadolu’ya çıkan ve esir edilmek istenen bir milletin esir olamayacağını söyleyen, “Ya İstiklal Ya Ölüm” diye haykıran Atatürk değildi!

Mehmet Akif’in Çanakkale’de, “Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın” dediği kişi Atatürk değildi!

Çünkü, 23 Nisan 1920’de, Millet Meclisinin duvarına, “Hakimiyet bila kayd-ü şart milletindir.” Levhasını astıran Atatürk değildi!

Başkomutanlık Muharebesinde Türk Ordusuna, “Ordular İl Hedefiniz Akdeniz’dir” diyen Mustafa Kemal Atatürk değildi!

Sizler bilesiniz ki, onun ismini Anayasa’dan çıkarsanız da, okullardaki ismini kaldırsanız da, onun yaptığı devrimleri hiç etseniz de, milli bayramları kaldırsanız da, Atatürk sizlerim kim olduğunu çok iyi bilmektedir. Onun için şu sözlerini boşuna söylememiştir.

“Bizi yanlış yola sevk eden habisler, biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir. Saf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir. Onlar her hayırlı hareketi dinle karşılarlar. Halbuki hamdolsun hepimiz müslümanız.”

Evet, sizler ona ayyaş deyin, sizler ona yaptığınız dualarda bile yer vermekten kaçının.

Allah bunun hesabını sizlerden sormaz mı sanırsınız?

Türk halkı, zaman gelecek bu Atatürk düşmanlığının hesabını muhakkak soracak.

Bilin ki hiçbir laf boşu boşuna söylenmemiştir. Şair Ümit Yaşar Oğuzxcan’ın dediği gibi:

Öyle bir açmaza düştü ki vatan

Uyku belli değil, düş belli değil.

Çöktü üstümüze kara duman,

Işık belli değil, loş belli değil.

Üstümüze çöken kara duman ne kadar güçlü olursa olsun; laik, demokratik Cumhuriyetin yanında Atatürk sevdamızın ülküsünde el ele, kol kola, omuz omuza yürüyeceğimizin bilinmesini isterim.

Esen kalın.