15 Ocak 1929’da, Uğur Mumcu Cumhuriyet Gazetesi’nde çıkan “Neyin savaşı!” başlıklı yazısında, şöyle tanımlamış laikliği:
“... Laiklik ilkesi, dinsel inanç özgürlüğünün başlıca güvencesidir. Bu güvence bir yandan dini inanç özgürlüğünü korurken öte yandan da din duygularının siyasal amaçlarla kullanılmasını engellemektedir.
Peki, bugün yaşananlar nedir? Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Atatürk ilke ve devrimlerini hiçe sayarak getirmek isteği dinsel ağırlıklı, bilimden ve çağdaşlıktan uzak eğitim programına ne demeli?
Yazar Dikmen Özgür bir yazısında, Çağdaş Düşüncenin ışığında Atatürk adlı kitapta Prof. Dr. Macit Gökberk’in bir makalesinden bahseder. Atatürk’ün, 27 Ekim 1922'de öğretmenlere söylediği, bir konuşmada:
“…Akla uygun hiçbir nedene dayanmayan birtakım geleneklerin, inanışların korunmasında direnip duran ulusların ilerlemesi çok güç olur. Belki hiç olmaz. İlerlemek yolunda bağları ve koşulları aşamayan uluslar, çağa uygun, genel yaşamda görüşü geniş olan ulusların ellerine düşüp onlara tutsak olmaktan kurtulamazlar.
(...) Bütün bu gerçeklerin ulusça iyi anlaşılması ve içe sindirilmesi için her şeyden önce bilgisizliği gidermek gerekir. Bunun için Öğretim programımızın, eğitim davranışımızın temel taşı, bilgisizliği, gidermek olmalıdır. Bu bilgisizlik giderilmedikçe yerimizde sayacağız. Yerinde duran bir şey ise geriye gidiyor demektir.
(…) İleri ve uygar bir ulus olarak, çağdaş uygarlık alanı için de yarayacağız. Bu yaşama da ancak bilgi ile, teknik ile olur. Bilgi ve teknik nerede ise oradan alacağız. Ulusun her bir insanının kafasına koyacağız. Bilgi ve teknik için başka bağ, başka koşul yoktur.”
Bu yapılanların eğitim ve öğretimin canına ot tıkamaktır. Laiklik ilkesinin ve Türk dilinin ruhuna el Fatiha denilecek kadar kötü hazırlanmış bir programdır.
Çok açık ki MEB'in hazırladığı bu eğitim programı, "Türkiye yüzyılı, Maarif Modeli" Cumhuriyetin son kalesi bilimi akılcılığı kaybetme noktasına getirecektir. Bu program uygulamaya geçmeden iptal edilmelidir.