MART AYI DEYİNCE…

Kimine göre, “Mart ayı, dert ayı” kimine göre baharın müjdecisi.

Ekonomik bozukluğun hat safhaya ulaşması nedeniyle, kokuşmuş düzenin fırsatlarından yararlanma çabası içerisinde olan siyasi cambazlar bir yanda, erzak veya başka çeşit yardım almak, geçim derdinde olanlar öbür yandan.

Güneyimizdeki Suriye bataklığının çamuru içinde debelenirken, kuzeyimizdeki savaşın sonuçlarının neler getireceğini ve nelere mal olabileceğini bilenlerle, bilmeyenlerin aklından neler geçiyor acaba? Bilinenlerle, bilinmeyenlerin arasından çıkan soruları tekrarladıkça, soruların cevabını bir türlü alamayanların sessizliğinden yararlanıp, bir güzel yolunu bulan siyasi koltuk sahipleri.

Söz bizde, saz bizde derken, söylemek istediklerimizi söyleyememenin bağlantısı yetmezmiş gibi, en küçük dernek yönetimi seçimlerinde bile kaşarlaşmış siyaset cambazlarının çirkin gösterimlerini seyretmenin üzüntüsü ile MART AYI ile sohbetimize devam edelim. ,

Mart ayı, eski Roma takvimine göre birinci ay, şimdi kullanılan Gregorian takviminde ise 3. ay olmuştur.

Tuhaf aydır Mart… Baştan belirttiğim gibi hem ilkbaharın müjdecisi, hem de sorunlu, ikide birde arıza çıkaran aydır. İşte sorunlu olduğu için bu ay için neler demişler, neler?

“Mart ayı, dert ayı!”

“Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır!”

“Martta tezek kuruya, Nisan’da sular yürüye!”

“Martta açan çiçek, tarlaya girmez!”

“Ha Mart kedisi, ha Mart havası!”

“Mart içeri, çingen dışarı!”

Mart martlarsa, tavuk yumurtlar!”

Cüce ay şubat ayı çabuk geçti ama mart ayı nedense bitmiyor insanlık için. Mart’la ilgili basit sohbetimizi Yahya Kemal’in birkaç mısrası ile bitirelim:

“Günler kısaldı.

Kanlıca’nın ihtiyarları

Bir bir hatırlamakla geçen sonbaharları

Yalnız bu semti sevmek için

Ömrümüz kısa…

Yazlar yavaş yavaş bitmese, günler kısalmasa…