Diktatör yanında yardımcıları, muhafızları bir şehirden bir şehire geziye çıkmıştır. Şehrin birisine yaklaştıklarında yolu koca bir öküz kesmiş, yan gelmiş yatıyor.
Önce muhafızlar atlamış, öküz kuyruğunu bile kıpırdatmamış…
Arkadan yardımcılar, öküzün kalkacağı yok!
Diktatör arabadan inmiş öküzün yanına gelmiş,kulağına bir şeyler fısıldamış, koca öküz salına salına kalkıp yolu açmış…
Arabada diktatörün çocukluk arkadaşı da varmış merak edip sormuş:
“Yahu öküze ne dedin ki kalkıp yolu açtı?”
Diktatör gülmüş:
“Öküzün kulağına eğildim, bana bak dedim, bende senin gibi daha nice öküzler var, hepsini hizaya getirdim. Sana mı söz geçiremeyeceğim, kalk yürü. Ben öbürlerine benzemem!”
Kıssadan Hisse:
Liderin her lafında keramet umanlara saygıyla sunulur…
***
Müezzin bir taraftan ezan okuyor, bir taraftan koşuyormuş…
Görenler sormuş:
“Hayrola, hem ezan okuyup, hem de koşmak neyin nesi ?”
“Duyanlar, bana sesimin uzaktan çok güzel geldiğini söylüyorlar, onun için koşuyorum ki sesimi bir de uzaktan dinleyeyim.”
Kıssadan hisse:
Bizim Bandırmalı müezzinlerin sesleri güzel ama, gel gör ki şu minarelerdeki hoparlörleri bir ayarlaya bilseler… Bizim müezzinlerimize saygıyla duyurulur.
(Not: Gelin, Levent mahallesine ve lütfen bir ezan dinleyin de görün!)
***
Parasından başka hiçbir meziyeti olmayan biriyle, halim selim, çelebi bir adam büyük bir ziyafette yan yana düşmüşler… Meziyeti olmayan, laf ola beri gele sormuş:
“İnsan ile diğer canlılar arasındaki fark ne kadardır?”
Adam elini açmış, ölçmüş:
“Bir karış kadar!”
Kıssadan hisse:
Kendilerini bir matah sanıp yerli yersiz ona buna laf atanlara saygıyla sunulur…
Bir başka kıssalı sohbetimizde buluşmak üzere, şimdilik esen kalın.
(Fıkralar Hasan Pulur’un kitabından derlenmiştir.)