Bencillerin ülkesini düşman korkusu sarmış.
“Düşman bugün ya da yarın saldırırsa” diye kaygıya kapılan bencillerin kralı demiş ki:
-Kendimizi savunmak için neler alalım.
Ve benciller, nankörlükle kendilerini donatmışlar. Ama bu kez bir başka sorun çıkmış ortaya…
Bazı benciller eleştirmeye başlamışlar:
-Ülkemizde ahlak bozuluyor mu acaba? Herkes bencil oldu.
Ne var ki, düşman korkusuyla yaşayan çoğu bencil de diyormuş ki:
-Bencil olmazsak yaşayamayız.
Bunun üzerine nankörlükler çoğalmış, benciller ben tiryakisi olmaya başlamışlar.
Bazı ben tiryakileri soruyorlarmış:
-Yani biz bencil iken, nasıl ben tiryakisi olduk?
Oradan geçen bir bencil soruyu yanıtlamış:
Ben Tiryakiliği, katı bir bencilik ile yaşamı sürdürmenin gerilimidir.
Kıssadan hisse.
(Öyle yok hazırcılık. Bu kez kıssada hisse çıkarmaya sizlere bırakıyorum.)
Ülkenin birinde inatçının biri holding kurmuş. Holdinge, kurnaz muhasebeci diye alır. Dehşet verici ve tehlikeli birini personel müdürü yapar, zeki birini satış şefi, dışalım satım işlerinin görevini de kemirgene verir.
Yiğit adam bu görev dağılımını öğrenince meraklanıp holding başkanı inatçıya sorar:
-Ne yapıyorsunuz, işler nasıl?
İnatçı yanıt verir:
-Orman yasalarına göre ülkemize hizmet ediyoruz sultanım…
Kıssada hisse
Biz söyleriz,
Siz,
İster, leblebi anlarsın,
İster, mangal tahtası…
Oysa biz ne demiştik?
Kıssa yazmak bize,
Kıssa çıkarma size…