KISSADAN HİSSE

Bektaşi bir yemeğe davetliymiş. Adet ve geleneklere göre davete gidenler, eli boş gitmemek için davet edildikleri eve bir şeyler alıp giderlermiş.

Hikâye bu ya yemeğe davet edilen bizim Bektaşi de eli boş gitmemek için bir karpuz alarak davete katılmış.

Yemek faslı bittikten sonra yemeği veren ev sahibi, Bektaşi’nin karpuzunu getirmiş. Bıçağı vurmuş ve karpuzdan öyle bir koku çıkmış ki herkes sofradan kaçmış.

Bektaşi çok utanmış. Yemekten eve dönerken bakmış karpuzcu orada hemen yanına yanaşarak elindeki parayı uzatmış:

-   Al bu senin marifetinin bahşişi!

Karpuzcu anlamamış:

-  Ne marifeti ne bahşişi?

Bektaşi patlamış:

-  Ulan pezevenk karpuzu kesmeden, delmeden, içine sıçmışsın.      

  Bundan büyük marifet olur mu?

Kısadan hisse:

Karpuzun içine etmek marifet mi ?

Ya memleketin içine edenleri nasıl ödüllendireceğiz?

***

Bektaşi’nin biri ağzına bir laf takmış. Ne görse ne işitse başına ne gelse hep aynı şeyi

söylermiş, “Bu da Allah’tan…” Bir gün yolda giderken ensesine bir tokat patlamış. Dönmüş bakmış ki iri yarı kilise direği gibi bir herif sırıtıyor:

-  Allah’tan baba erenler Allah’tan!

Bektaşi içini çekip başını sallamış

-   Allah’tan, Allah’tan biliyorum ama Rabbim bunu hangi keresteciye yaptırdı onu bilemiyorum!

Kıssadan hisse:

Günümüzde yaşanılan binlerce belayı Allah’tan deyip kabullenmeyin. Bakın bakalım Allah o derdi başımıza kimlerle sardı?

***

Bundan sonrasını siz istediğiniz gibi devam ettirirsiniz veya “kıssadan hisse” diye size

yutturmaya kalktığım kıssaları kendinize göre yorumlayabilirsiniz.

Güce tapan siyasi erkler karşısında bin bir takla atanlar sınıfından iseniz, biliniz ki bu kıssaların herhangi bir politik tarafı yoktur.

Bak bu kadar dil döktük hala ne demek istediğimizi anlamadınızsa benim suçum değil ki bu da “Allah’tan!”