Eski başkan görevini bırakırken, yerine gelen başkana 3 zarf verir, “Başın sıkışırsa açık bakarsın!” der.
Bir süre sonra yeni başkan zarflardan birincisini açmak gereği duymuş, açmış: “Senden önceki başkanı kötüle”
Başkan hemen enkaz edebiyatına başlar, bu tutmaz. İşler bir türlü yoluna girmeyince ikinci zarfı açmış: “Çevreni kötüle!”
Başlamış çevresindekileri kötülemeye, çalışanlarını eleştirmeye… Bu da fayda etmemiş…
“Bari üçüncü zarfı açayım” demiş ve açmış: “Sen de üç zarf hazırla, bırak git’”
Kıssadan hisse işte…
***
Erdal İnönü partili arkadaşları ile Ankara’da bir lokantaya gider…
Beraber akşam yemeği yenecek ve yerel seçimlerde nasıl çalışılacağının yol haritasını tartışacaklardır.
Garson gelir:
-Ne emredersiniz efendim? Ne yiyeceksiniz?
Erdal İnönü garsona gülümseyerek:
-Hiçbir şey getirme oğlum…
Garson şaşırır:
-Anlamadım efendim…
-Hiçbir şey getirme dedim
İnönü garsonun şaşkın bakışları arasında devam eder:
-Biz burada birbirimizi yiyeceğiz!
Kıssadan hisse çıkarmaya gerek var mı?
***
Konu değişikliği yaparak bu kez zamlar ile ilgili bir alıntı aktaralım
İki kişi daha doğrusu iki politikacı sohbet ederken biri diğerine,
-Yahu söylesene bizde pek gani olan “hamaset” aslında neye yarar?
-Allah Allah hala öğrenemedin mi neye yaradığını; yağlamaya, yağlamaya…
-Neyi yağlamaya?
-Kazıkları
-Hangi kazıkları
-Halkı yükseltmek için üstüne oturtulması gereken uygun zam kazıkları…
Kıssadan hisse…
Bunun kıssası da hissesi de içinde…