Nedendir bilinmez, insanın aklına bazen bir Nasreddin Hoca fıkrası geliverir:
Nasreddin Hoca bir gece uykusunda birden bağırmaya başlar, “kıvııır, kıvııır” diye.
Karısı uyanıp hocayı dürterek uyandırmaya çalışır:
-Hişt hoca, aç gözlerini…
Hoca da uyanmak şöyle dursun, hala sürdürür bağırmasını:
-Kıvııır, kıvıııır…
Nihayet hocanın karısı epey uğraştıktan sonra uyandırmış hocayı…
Nasreddin Hoca gözlerini ovuştura ovuştura yatağın ortasında doğrulmuş.
Karısı:
-Niye öyle bağırıp duruyorsun kıvııır, kıvııır diye?
Hoca:
-Fena bir kabus gördüm. Delinin biri, beni minarenin şerefesine çıkarıp, parmağını arkama sokarak aşağı doğru sarkıtıverdi. Şayet deli, arkama soktuğu parmağını kıvırmazsa yere düşüp parçalanacaktım. Onun için bağırıyordum kıvıııır, kıvıııır diye…
Ne politikayla, ne Suriye davası ile, ne ABD’nin Feto’yu verip vermemesiyle , ne de dış politikadaki liderlerimizin verdiği demeçlerle ilgisi vardır bugünkü fıkramızın!!!
Keh keh diye gülenlerinizin, bıyık altından sırıtanlarınızın olduğunu bilerek ve benim bu fıkrayla bir yerlere gönderme yaptığımın yorumunu sizlerin izanınıza kalsın diyerek Erdal Demirkıran’dan minnacık bir öykü aktarıp kıssadan hisse diyelim.
Tilki yeni doğan yavrusunu eğitiyordu:
-Ormanın en vahşi hayvanı bile ürkütmesin seni ama nerde bir insan görürsen orayı hemen terk et!
-Neden?.
-Çünkü evlat hiçbir hayvan silah taşımaz.
Esen kalın.