“İmtiyaz!” kısaca ayrıcalık demektir.”İmtiyazlılık” ise, imtiyaz sahiplerinin bazı kişilere tanıdığı ayrıcalıklardır.İşte bugünkü konumuz, her yönüyle ayrıcalık kokan imtiyazlı kişiler ile ilgilidir.
Diyelim ki,şehrin en işlek merkezi caddelerinde tezgah açıyorsun.Vergisi yok,kirası yok,işgaliye ücreti yok, oh ne ala memleket…İşte sen, imtiyazlı bir kişisin.
Adı, “Öğretmen Evi!” denilen, aslında aslında öğretmen evi olmayan mekana gidip yemek yiyeceksin.Eğer çalışan öğretmen,emekli öğretmen veya vatandaş isen yediğin yemeğe 12.50 TL ödemen gerekmektedir.Diyelim zatıalinizin Milli Eğitim birimlerinde, müdür veya müdür yardımcısı ünvanınız var.Devletten aldığınız makam maaşının bir başka çeşit kayırmacılığı ile, yediğiniz yemeğe ödeyeceğiniz ücret 7.50 TL’dir.Şimdi bu arkadaşlarımıza imtiyazlılar denmez de ne nedir ?
Karı koca emekli kişilersiniz .Belediye Başkanı tarafından torpilli denilen zevattansınız.Üniversite mezunu gençler işsiz dolaşırken,Belediye Başkanı sizlere abudik kubidik bir iş yaratarak işe alıyor.Sizler her ay 3-4 bin TL’yi terlemeden cep ellezine yapıyorsunuz.
Şimdi siz ne oluyorsunuz?
Bal gibi imtiyazlı oluyorsunuz…
Söz belediyeden açılmışken,örneğin, kendiniz belediyede çalışıyorsunuz.Yarın öbür gün emekli olacaksınız.Hee yerinize velihat veya temsilci bırakmanız için, çoluk çocuğunuz,akrabalarınızı da allem edip, kallem edip belediye aile şirketine işe aldıracaksınız.
İşte sen düpedüz imtiyazlılık kokan kişilerden birisin…
İçinizden bazıları,bu yazdıklarımıza burun kıvırabilir veya gereksiz bulabilir…
Haklıdırlar heralde!
Zaten ben de laf olsun diye yazdım, gözü olanın gözü çıksın!Türkiye burası, benim güzel ülkemde böyle olur, imtiyazlı insan manzaraları…