İki türlü gazeteci vardır... Haber olan gazeteci veya haber yumurtlayan gazeteci diyeceğim ama, bu gazetecilik tanımı artık ülkelerdeki düzene göre sınıflara ayrıldı.
Kalemini satmayanlar, kalemini satanlar veya kalemşörler, yandaş olanlar, olmayanlar...
Aslında en kestirme yol, gazeteciye benzeyenler ve benzemeyenler diye tiplere ayırmak yeterli. Gazeteciye benzeyenler, büyük otellerin bar ve lokantalarında beslenirken, ikinci grup çay ve simitle idare eder.
Neyse, laf sokuşturmayı bırakıp, biraz ciddi olursak, asıl konumuza dönmüş oluruz. Ülkemiz de ve bazı ülkelerde gazetecilik yapmak zordur.
AKP iktidarı döneminde basına yönelik baskılar artarken, ülke olarak basın özgürlüğünde sınıfta kaldık. Sınır tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre; Türkiye, 180 ülke içerisinde 165’inci sırada...
2002’den bu yana en az 894 gazeteci tutuklanmış. Daha birkaç hafta önce Nevşin Mengü’den sonra Özlem Gürses’de gözaltına alındı. Bunlar haber programlarına ve TV ekranlarında gündeme gelenler, yerelde çalışıp da gündeme bile gelmeyen gazeteci ve yazarlar….
Çıkarılan yasalarla gazetecilerin başında Demokles kılıcı gibi sallanırken, ne yazık ki sistematik hale gelen bu gözaltılar, iktidarın sindirme girişiminden başka bir şekilde açıklanamaz.
Basın dünyamızda tablo bu...
Albert Camus, “Özgür basın, iyi veya kötü olabilir. Ama hiç şüphe yok ki BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ yoksa, bu ancak kötü olur.” der.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, tüm olumsuzluklara rağmen kutlu olsun.