Adı “Kanuni Esası” olan ilk Anayasa’nın 113’cü maddesine göre Padişah, yani zamanın padişahı II.Abdülhamit, polis soruşturmasına dayanarak, suçlu bulduğu kişiyi sürgüne gönderme yetkisine sahipti. 1876’dan 1878’e kadar sürmüş olan bu “meşrutiyet döneminin” Anayasasının 113’cü maddesi öylesine çok tartışılmıştı. Bu Anayasa’nın tartışmaları, kazara ekranlarda gösterilse ve sonunda da yeni yasalaşan MİT yasası ile ilgili bugünkü tartışmalar karşılaştırılırsa, görenler herhalde küçük dillerini yutarlardı…
II.Meşrutiyet döneminin kutuplaşmaları ile bugünkü Ankara’mızdaki siyasal kutuplaşmalarla ilgili reçeteler arasında benzerlik olsa da, sonuçta sadece kafalar yorulur, konuşmalar alevlenir ve demokrasi sınavında yine bir arpaboyu yol aldığımızı görmenin çelişkisi içerisinde yutkunup dururuz.
1876 Anayasa’sının ömrü iki yıl iken, sivil Anayasa yapma becerisini gösteremeyen bugün kü siyasetçilerimizin Türkiye mi ne hale getirdiklerinin sorgulanamaması ise bir başka alem… II.Meşrutiyet döneminin kutuplaşmaları ile zamanımızın kutuplaşmalarını, gerginliklerini, kutuplaşmalar arasındaki benzerlikleri özetlemeye kalkmak; eski zamanların hamam benzerlikleri özetlemeye kalkmak; eski zamanların hamam takunyalarıyla takur tukur dolaşmaya benzeyecek…
En iyisi şair Eşref’in 100 yıl önce yazdığı şu dörtlükle bir şeylerin altını dürtüverelim.
“Vakt-i istibdatta söz söylemek memnu idi
Ağlatırdı ağzını açsan hükümet ‘mananı’
Devr-i hürriyetteyiz şimdi değişti kaide
Söyletirler evvela sonra becerirler ananı ”
****
Biraz yavan oldu sohbetimiz. Mit yasası ile ilk Anayasa’nın benzerlikleri üzerinde fikir cimnastiği yapalım dedik ama, o da olmadı. Biz en iyisi, küçük bir fıkra aktaralım ki işin cacığını çıkarmayalım.
Efendim, iki politikacı meclisin kapısında konuşmaktadırlar.
Biri:
-Adamın birini yoktan yere tevkif etmişler.
Diğeri:
-Suçu neymiş?
-Devlet sırrını açığa vurmak.
-Hangi devlet sırrı?
-Milli Eğitim Bakanı’na “cahil” demiş.