Türkiye bir eğitim keşmekeşinde çırpınmaktadır. Bir memleketin eğitimi piyasanın, daha doğrusu sermayenin eline bırakılırsa o memleketin yarınlarının temsilcilerinden hayır gelmez.
İlkokullardan başlayarak özel eğitimin ağırlık kazanması, zengin çocukları ile dar gelirli ailelerin çocukları arasındaki fırsat eşitliğini ortadan kaldırmaktadır. Ortaokula başlayacak çocuklar arasında; büyük kentlerde Amerikan Kız Koleji, Dame De Sion , Amerikan Koleji , Saint Joseph, Galatasaray , Alman Lisesi gibi okullara girmedeki ayrımcılığın etkileri üniversiteye kadar uzanmaktadır. Zira bu okulların yanında diğer özel okul öğrencilerinin her zaman, iyi bir lise, iyi bir üniversite ve sonuçta daha iyi bir iş bulma imkanı yaratmaktadır.
Komprodor kapitalizmin amacı açıktır: Bir yandan İmam Hatip Okullarının yoksul aile çocuklarının çağdaş eğitim almasını önlemek, öte yandan yasalara göre parasız olan eğitim sistemini ticarethaneye çevirmek.
Okullara giriş, bilhassa liselere giriş aşamasında uygulanan sınav sistemleri de bir başka alem…
Kentlerdeki okulları “Nitelikli-Niteliksiz” diye ayırma komedisinin başlaması ile özel okulların önü açılmıştır.
Her iki yılda Bakan değişimi, her gelen Bakanın yeni bir model arayışı, eğitime yap-boz tahtasına çevirmiştir. Bunlar yetmezmiş gibi nerede ise her yıl değişen müfredat ders kitapları konusunda veliler ekonomik olarak perişan edilmiştir. Bu gidişat , eğitimin her alanında adaletsizlik yaratmıştır.
Bu adaletsiz sistem bilinçli bir politika ile yaratılmıştır. Atatürk döneminde halka dönük bir eğitim sistemi yürütülürken bu gün geldiğimiz eğitim politikasındaki ayrımcılığa bakın…
Bir ülkenin eğitim bezirganlığı ile değil , eşit ve çağdaş bir eğitim sistemi ile Atatürk Türkiye’sine yaraşır nesiller yetiştirileceği unutulmamalıdır.
Eğitimdeki bezirganlık, taşımalı sistemle perçinlenmiştir. Şehir içindeki okulların şehir dışına; kırsal alanda olan okulların kentlere taşınması zaman israfının yanında , öğrenci velilerine ekonomik bir yük getirmiştir.
Kısacası eğitim alanında alttan tepeye kadar uygulanan bezirgan ruhu, zaman içerisinde topluma hakim olmuş ve kapitalizm boy attıkca , kendine uygun bir eğitim ilkesi gerçekleşmiştir.
Ve maalesef üzülerek söylemek gerekirse bu kafalarla bozulan eğitim sistemimiz asla düzelmez. Düzelecek, düzelebilir diye hayal kurmak boşunadır. Hayal kurmayı bırakıp artık öğretmenlerin sesleri duyulmalıdır. Zira artık susma zamanı değildir.