DUA MI EDECEKLER, YOKSAAA...

Levent mahallemize bakıyorum, Eti madenin ve şılam çukuruna atılan toprak ve şılamla neredeyse gökyüzü görünmeyecek! Sözde İTÜ’nün yaptığı zemin etütlerinde bu alan heyelan bölgesiydi. Ve nitekim yavaş yavaş toprak erozyonu başladı bile...

Livatya'nın en güzel yerine arıtma yapmışız. Ne kadar güzel bir çalışma. Allah yapanlardan bin kere değil, bin bir kere razı olsun!

Tüm sahil boylarında ormanları yok etmek için ya yakmışız, ya da maden arama şirketlerine vererek, güzelim doğamızı canların ölümü pahasına yok etmişiz. Bununla da kalmayıp sahillerimizi beton yığınlarına cevirmişiz…

Gelecek kuşaklar, gelecek nesiller kim bilir bizi nasıl anacaklar?

Beton yığınlarının karşısına geçip, sahilimizin en güzel yerine gübre fabrikası yaptırdığımız için, denizimiz olduğu halde denizimize girilmeyecek hale getirdiğimiz için; “Allah bizim dedelerimizden razı olsun! Şu orman denilen, şu yeşillik denilen, şu güzelim sahil koylarımız, güzelim yeşil alan denilen rezaletlerden bizi kurtarmışlar, hepimizi beton yığınlarına kavuşturmuşlar, onları hiç unutmamalıyız!” mı diyecekler, yoksa yedi ceddimize rahmet mi okuyacaklar?!!!

Levent mahallesindeki şılama bakıp bakıp, buradaki yeşili ve buradaki güzelim koyu şılam barajına çevirdiğimiz için, "Cenab-ı hak cümlenizden razı olsun. Allah hepinizin mekanların cennet eylesin..." diye dua mı edecekler yoksa,

Tevfik Fikret’in;

“Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak,

Yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak,

Bugün ki mideler kavi, bugün ki çorbalar sıcak,

Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış çanak çanak...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı pür-neva sizin,

Doyuncaya, tıksırıncaya, patlayıncaya, kadar yiyin!"

Dizeleri ile serzenişte mi bulunacaklar?

Ne dersiniz?