güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

DEDİK YA, EVVELALLAH HİKAYE ANLATMASINI BİZ İYİ BİLİRİZ!..

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:50
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:50

Hikayeyi bilirsiniz!

Teknesinin başında un eleyen kadının dişi ağrıyormuş. Kocası kurmuş çilingir sofrasını, demleniyormuş ufaktan ufaktan! Karı demiş bir tek de sen yuvarla, bak nasıl geçer dişinin ağrısı…

O kadar ağrıyormuş ki, kadıncağız can havliyle yapışmış kadehe… Üçüncü kadehte Şam yolu dümdüz!.. Kocası bir ara, yahu demiş, unu sen nereye eliyorsun, tekneden dışarı mı?..

Kadın tutmuş kafayı… Hecey, koca koca demiş, bundan sonra bana her yer tekne… Anladın mı? Dolar almış başını gidiyor, bizim parti liderleri halen “paralel devlet!” ilkatgaribesi ile uğraşıyor. Bununla kalmayıp birbirlerine nasıl kara çalarızın hesabı peşinde koşuyorlar… Enflasyon azmış, emeklinin hali perişan, diğer taraftan “Musul’u” nasıl kurtarılacağının hesapları yapılıyor. Öyle bir aymazlık içine düşülmüş ki, artık vatandaş için her yere “tekne” görüntüsünde…

İktidar rüzgarlı havada un elemeye devam ederken, tedavülden düşmüş uçaklar sayesinde 15 gün içinde 6 şehit verdik. Kısacası hikayemizde olduğu gibi değil de, bir başka sarhoşluğun içerisindeler!

Yıllardan beri yazıp çiziyoruz. Ne yapalım, bizim de görevimiz bu…

Bilmem “Zangoç” hikayesini bilir misiniz? Sakın ola yine mi hikaye demeyin… Bazı hikayelerde böyle zamanlarda yazılır, belki kıssadan hisse çıkarılır diye:

Adamın biri iş bulmak için çalmadık kapı bırakmazmış, son olarak kiliseye gidip, kilisenin papazından iş istemiş. Papaz adamın haline acımış, ona “Zangoçluk” yapması için iş vermiş. Kiliseyi süpürüp temizlik işi yapıp, bir de kilisenin çanını belirli saatlerde çalacak. Adam işe başlamış, bir iki gün sonra papazın aklına gelmiş sormuş:

“Yahu senin okuman yazman var mı?”
“ Yok Muhterem Peder!”
“ O halde olmaz!.. Okuyup yazması olmayan kilisede Zangoçluk yapamaz!”

Adam yine işsiz kalmış, bir gemiye binip Amerika’ya gitmiş. Ardından otuz yıl geçmiş.

Otuz yıl sonra adam, çok büyük bir şirketin sahibi olmuş. İş hayatının otuzuncu yılı için büyük bir tören düzenlemiş. Törende nutuklar atılmış, herkes büyük patronu övmüş. Birisi de kalkıp şöyle demiş:

“Muhterem misafirler ben size patronumun bir özelliğini açıklayacağım. Biliyor musunuz, bizim patronun okuma yazması yoktur. Buna rağmen bu işleri başarmıştır. Kim bilir okuyup yazması olsa ne olurdu?”

Büyük patron elini kürsüye vurmuş:

“Zangoç olurdum oğlum, zangoç! İşin o tarafını karıştırma!”

İşte böyle bizim zangoç hikayemiz. İster “kıssadan hisse” çıkarın, ister hikayemizin sonunu siyasi arenadaki gelişmelere bağlayın.

Dedik ya, biz yazarız, çizeriz. Bazen de böyle hikayelerle sizlere, dolaylı yollardan bir şeyler anlatır, sizlerin ne düşündüğünü öğrenmek isteriz.

Evet, şimdi söz sizlerde…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.